Nirvana Sosyal

Anasayfa Künye Danışmanlar Arşiv SonEklenenler Sosyal Bilimler Bilimsel Makaleler Sosyoloji Fikir Yazıları Psikoloji-Sosyal Psikoloji Antropoloji Tarih Ekonomi Eğitim Bilimleri Hukuk Siyaset Bilim Coğrafya İlahiyat-Teoloji Psikolojik Danışma ve Rehberlik Felsefe-Mantık Ontoloji Epistemoloji Etik Estetik Dil Felsefesi Din Felsefesi Bilim Felsefesi Eğitim Felsefesi Yaşam Bilimleri Biyoloji Sağlık Bilimleri Fütüroloji Edebiyat Sinema Müzik Kitap Tanıtımı Haberler Duyurular İletişim
Solmayan Düş Çiçekleri

Solmayan Düş Çiçekleri

Eğitim Bilimleri 17 Nisan 2020 23:14 - Okunma sayısı: 1.964

Hülya YAVUZ Yazdı

Hepsi henüz on iki'sini tamamlamış çiçekler, tek istekleri vatanlarını gül bahçesine dönüştürmekti. Tam bir dayanışma içerisinde artan mekânlarla sayıları hızla çoğaldı. Bu mekânlarda, bilgi işe dönüştürüldüğü için enstitü adını almıştı. Sabah onlar için Zeybekle başlıyordu. Arkadaşlarının yaptığı ekmekle yapılan bir kahvaltı ardından okuma saati ile gün devam ediyordu. Yılda 25 kitap okuma zorunlulukları vardı. Bu kitaplar Hasan Ali Yücel'in Çevirisini yaptırdığı ünlü Klasiklerden oluşmaktaydı. Her enstitünün bir kütüphanesi vardı. Serbest okuma saatleri içinde isteyen öğrencilere müzik eğitimi dersleri veriliyordu. Hatta Âşık Veysel enstitü enstitü dolaşarak bu konuda yardımını sunuyordu. Gençler okuduklarından dinlerinden etkilenerek kendilerini yaratmaya, açmaya çalışıyorlardı. Fakir Baykurt ve niceleri bu bozkırlardan çıktı.

Okuma saatinden sonra kültür dersleri başlıyordu. Kültür dersleri sonrasında yapılan tarım dersi çalışmalarında gerçekten tarım yapılıyordu. Ekiyorlardı ve biçiyorlardı. Ürettiklerini sofralarında tüketiyorlardı.

Teknik dersler ise; kızlar için, ev ve el sanatları, biçki, dikiş, yemek, erkekler için ise; demircilik,& quot; dülger yapımcılığı, marangozluk, yapıcılık gibi iş kollarından birisini seçerek yaşayarak öğreniyorlardı.

Bölgelere göre Balıkçılık arıcılık gibi derslerde olabiliyordu.

Gün sonunda ise akşam yemekleri her öğün gibi doyurucu olmamakta ve gelişme çağında olan bu gençler için dengeli beslenme teşkil etmemekteydi.

Cumartesi günleri, cumartesi toplantılarında, öğrenciler, öğretmenler ve müdürün bir araya gelerek o haftanın değerlendirmesini yaptıkları önerilerinin ve eleştirilerinin olduğu bir gündü.

Yirmi enstitüye gönderilen genelgede; öğretmenler öğrencilere vuramazlar, kötü söz söyleyemezler eğer böyle bir davranış sergilerlerse öğrenci de aynı şekilde davranma hakkına sahiptir şekilde belirtiliyordu.

Okulun karma olması, kız öğrencilerin aileleri tarafından okula gönderilmemesi için engel teşkil ediyordu. Aynı zamanda okulda söylenen bir türküden kaynaklanan okulun milliyetçi olmadığın söylemleri sağcıların ve Kemal Tahir gibi solcuların da çocukların okullarda emeklilerinden yararlanılarak güç şartlarda çalıştırılması ve daha sonrasında da onları zorunlu hizmete mahkûm ederek köylerinde tutmaları konusu solcuların eleştirisi olmuştu. Kölelik olarak değerlendiriliyordu.

1942 yılında, yüz üç öğrenci mezun oldu. Bu öğrenciler, Yüksek Köy Enstitüsü'ne, Türkiye'nin ilk Köy Üniversitesi’ne gönderildiler. Burada Sekiz branştan birini alarak branşlaşarak üç yıl eğitim göreceklerdi. Hasanoğlu Yüksek köy Enstitüsü, öğrencilerin sınavı kazanmaları durumunda sekiz ayrı branştan birinde Güzel Sanatlar, Yapı İşleri, Zirai İşletme gibi branşlarına uygun akademide öğretmen olmalarına imkân verecekti. Öğretmen olabilmek için akademik bir araştırma yapmaları gerekiyordu. Bu araştırma evde çocuk bakımı üzerine bir inceleme, yerel türkülerin derlenmesi, Türkiye'de yetişen Bitkiler haritası oluyordu. Hasanoğlan'da kendi kurdukları bir matbaada yılda dört defa yayınlanan bir dergi çıkarmaya başlamışlardı Sadece sekiz sayısı çıkan dergi yıllar sonra şöhrete kavuşacak kalemlerin ilk eserlerini sergiledikleri bir dergi olmuştu. Güzel Sanatlar bölümü öğrencileri her öğrenci bir müzik aleti çalmayı öğrenmek zorundaydı. Müzik, edebiyat derslerine en iyi hocalar geliyorlardı. Öğrenciler, ilk defa amfi tiyatro inşa etmişlerdi. Burada en ünlü oyunları köylülere sergiliyorlardı. Köylü Türk’ün efendisi olmuştu. Çiçekler açıyor, vatan çiçek bahçesine dönüşüyordu. Birden bire bu kurumlar vatan haini olarak ilan edildi. Çiçeklerimiz açmıyordu artık. Açılmış olanlar da hiç solmadılar, hala yaşıyor ve yaşatıyorlar. Sevgi, saygı ve özlemle anıyor, çiçeklerimizi soldurmayacağımıza ant içiyoruz.

Kaynak: Can DÜNDAR/KÖY ENSTİTÜLERİ BELGESELİ

Yorumlar (2)

Cevat Sargın - 17 Nisan 2022 22:28

Keşke bu yazı bütün öğretmenlerimizin yüreğinde olsa.

Kadir - 22 Nisan 2020 11:28

Tebrik ederim. 80 yıl öncesinde aydınlanmanın temellerinin atıldığı, o yılların en uygun eğitim sistemini uygulamaya koyan insanları unutamayız.
SON EKLENENLER
ÇOK OKUNANLAR
DAHA ÇOK Eğitim Bilimleri
EĞİTİMDE DEĞERLENDİRME

Eğitim Bilimleri18 Şubat 2025 14:47

EĞİTİMDE DEĞERLENDİRME

YEŞİL OKULLAR

Eğitim Bilimleri13 Şubat 2025 01:45

YEŞİL OKULLAR

Öğretmenlerin Ders Anlatma Alışkanlıkları Üzerine

Eğitim Bilimleri08 Şubat 2025 20:23

Öğretmenlerin Ders Anlatma Alışkanlıkları Üzerine

Ders Dışı Etkinlikler, İnformal Bilimsel Çevreler

Eğitim Bilimleri07 Şubat 2025 09:34

Ders Dışı Etkinlikler, İnformal Bilimsel Çevreler

İddiasızlık Büyüsü

Eğitim Bilimleri05 Şubat 2025 10:50

İddiasızlık Büyüsü

Köy Enstitüleri Ne Kadar Yaşayabilirdi?

Eğitim Bilimleri03 Şubat 2025 09:34

Köy Enstitüleri Ne Kadar Yaşayabilirdi?

Okullarda Örgütsel Değişme

Eğitim Bilimleri31 Ocak 2025 21:43

Okullarda Örgütsel Değişme

YALANSIZ BİR EĞİTİM İÇİN DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN DURUMLAR

Eğitim Bilimleri31 Ocak 2025 21:40

YALANSIZ BİR EĞİTİM İÇİN DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN DURUMLAR

Milli Eğitim Akademilerinin Misyonu ve Görevleri Üzerine Düşünceler

Eğitim Bilimleri26 Ocak 2025 13:42

Milli Eğitim Akademilerinin Misyonu ve Görevleri Üzerine Düşünceler

Selim İleri'nin Düşündürdükleri 1 Tanzimattan 12 Eylül'e Aydınlanmanın Öğretmenleri

Eğitim Bilimleri15 Ocak 2025 10:26

Selim İleri'nin Düşündürdükleri 1 Tanzimattan 12 Eylül'e Aydınlanmanın Öğretmenleri