Nirvana Sosyal

Anasayfa Künye Danışmanlar Arşiv SonEklenenler Sosyal Bilimler Bilimsel Makaleler Sosyoloji Fikir Yazıları Psikoloji-Sosyal Psikoloji Antropoloji Tarih Ekonomi Eğitim Bilimleri Hukuk Siyaset Bilim Coğrafya İlahiyat-Teoloji Psikolojik Danışma ve Rehberlik Felsefe-Mantık Ontoloji Epistemoloji Etik Estetik Dil Felsefesi Din Felsefesi Bilim Felsefesi Eğitim Felsefesi Yaşam Bilimleri Biyoloji Sağlık Bilimleri Fütüroloji Edebiyat Sinema Müzik Kitap Tanıtımı Haberler Duyurular İletişim
Liselilerin Yanıtı

Liselilerin Yanıtı

Eğitim Bilimleri 19 Nisan 2025 01:49 - Okunma sayısı: 24

Mustafa Pala

İktidarın antidemokratik uygulamalarından, yasama, yürütme ve yargının tek elde toplanmasından, ekonomi yönetiminin basiretsizliğinden, kalıcılaşan yüksek enflasyondan, sağlık sisteminin kâra dayalı ölümcül uygulamalarından, eğitimin içine düştüğü çıkmazdan… yayılan rahatsızlık, toplumun her kesimini sarmış durumda.

19 Mart’tan beri hiç kimse hiçbir şey olmamış gibi davranamıyor. Üniversiteliler diploma güvenceleri ve gelecekleri için meydanlara çıktı. Şimdi de liseliler okulları ve öğretmenleri için ayakta.

Ne olmuştu? Millî Eğitim Bakanlığı’na Bağlı Özel Program ve Proje Uygulayan Eğitim Kurumlarına Öğretmen Atama ve Yönetici Görevlendirme Yönetmeliği 2014’te yürürlüğe girmişti. Sözde “proje okulu” olarak adlandırılan bu okullar, ulusal veya uluslararası çalışmalar yürütecekti.

Eğitim bilimsellikten hızla koparılır, biyoloji dersinden evrim konusu çıkarılır, felsefe dersleri gereksiz görülür, resim ve müzik gibi sanat dersleri bir üst kademeye hazırlık için test çözme pratiklerine ayrılır, imam hatip liseleri fen liselerine dönüştürülür, Anadolu liseleri imam hatipleştirilir, bilim şenliklerinde “duayla açan çiçek”, “Kıbleyi tavaf eden hacı robot” gibi “bilimsel projeler” ödüllendirilip sergilenirken “özel program ve proje”den meramın kadrolaşma olduğu daha o zamandan belliydi.

Zaten Millî Eğitim Bakanlığı, liseleri “nitelikli-niteliksiz” diye resmen ayırmış; nitelikli okullara sınavla, niteliksiz okullara adrese dayalı öğrenci alıyordu. Bakanlık, sınavla öğrenci aldığı bazı köklü liselere, “dindar nesil” yetiştirme projesine uyumlu öğrenci yerleştiremediği için, hiç değilse öğretmen yerleştirmeyi, projesini bu yolla gerçekleştirmeyi deniyordu. Özetle Bakanlık, “niteliksiz” dediği okulları “nitelikli” kılmak için program ve projeler geliştireceği yerde, “nitelikli” okulları diğerlerine benzetip eğitimde eşitliği “niteliksiz”likle sağlıyordu!

Bu proje liseler için hazırlanan, “Öğretmen Atama ve Yönetici Görevlendirme Yönetmeliği”nin 10. Maddesi’ne yazılan“Öğretmenliğe, Bakan onayı ile dört yıllığına atama yapılır. Öğretmenlerin görev süresi aynı usulle dört yıl daha uzatılabilir.”hükmüyle, yönetici ve öğretmen atamaları Bakan onayına bağlanmıştı.

Bakanlığın yoklama amaçlı atadığı, üzerlerinde çağdaş, demokratik bir kültürü taşımaktan aciz yandaş sendika üyesi müdürler, görevlerine başlar başlamaz velilerin ve öğrencilerin okullarıyla, öğretmenleriyle kurdukları geleneksel eğitim ilişkilerini değiştirmeye yönelik uygulamalara başlamışlardı. Genellikle sosyoekonomik bakımdan avantajlı, laik kültür ve duyarlıkları yüksek ailelerin, bu köklü liselerde nitelikli eğitime erişebilme olanaklarına sahip çocukları; yeni müdürlerin bu uygulamalarına, onlara sırtlarını dönerek ilk yanıtı vermişlerdi.

O zaman Öğretmen Dünyası dergisinde konuyu dosyalamış, soruna ilişkin birçok yazı yayımlamış ve projeden maksadın Türkiye’nin “en nitelikli” okullarına çökmek ve bu okullar çökertmek olduğunu bağırmış ama sesimizi yankı odalarımızdan dışarıya ulaştıramamıştık.

İşte “Yazı İşleri”ne yazdığımız o yazılardan biri… Proje okullara yandaş sendika üyesi öğretmen atamalarının protesto edildiği bugüne ait ne ekleyebilirim diye yazıyı defalarca okudum, nafile! Sorun, 10 yıldır virgülü değişmeden öylece kökleşip kalmış:

“LİSELİLERİN YANITI

Türkiye’de bir süredir, kurumların çivileri yerinden çıktı. Bu, sallanırken çıkan lakırtı ve derme çatma görüntü bu yüzden. Toplumun en üst örgütü olan devlette kurumsallığın ortadan kalktığına tanık oluyoruz. Kurumlar üstlerindeki sorumluluklarını değilse de yetkilerini devrediyor. Sorumlu olup da yetkisizliğin batağına düşmüş yöneticiler, bizi biz yapan değerlerimize saldırıp duruyorlar.

Tam bir George Orwell’in Bin Dokuz Yüz Seksen Dört hali! İpler, had safhada bir totaliter rejimle ülkeyi yöneten iktidar partisinin çıkarları uğruna halkın üzerinde büyük baskı kuran Big Brother’in elinde! Yetki devri bundan.

Toplumun en küçük birimi ailede bile planlamanızın inançlarınıza uygun olup olmadığına Big Brother karar veriyorsa, varın gerisini siz düşünün! Doğum yapma sayınız, doğurma yönteminiz, çocuk yetiştirme tarzınız, çocuklarınızın gideceği kurs ve okullar, kızınızın ve oğlunuzun parkta oturma biçimi… Kısaca kişisel yaşamınız, müdahale derecesinde bir yönlendirmeye maruz kalıyor.

Öte yandan kurumlarla ilişkileriniz de sorunlu. Adliyeden üniversiteye, maliyeden radyo televizyona, kolluk kuvvetlerinden sağlığa, tarımdan teknolojiye, içişlerinden dışişlerine, kültürden eğitime… Tüm toplum kurumları o çağdışı ideolojiyle ve demokrasiden nasipsiz yönetme biçimiyle eskiden güç alarak yeniden dizayn ediliyor!

Bir devrim gibi sunulan sağlık reformundan geriye kalan ‘paran kadar sağlık’ oldu. Hukuk sistemi alt üst olurken, yargıya duyulan güven, yargıdan korkuya dönüştü. Güvenliğiniz güvenli değil, en yasal eylemlerinizde bile ‘taşlar bağlanıyor, köpekler serbest!’

Ve eğitim sistemimiz… 4+4+4’ün, başından beri kesintisiz olduğuna sadece kendileri inandılar; ama açık öğretim okullarıyla, hafızlık kurslarıyla, temel liseleriyle kesip kesip attılar. Toplayın bütün bunları, hesaplayın, dünyada okullulaşma sıralamasında kaçıncıyız, göreceksiniz! Gözde okulları imam hatipleriyle, seçmeli dinî dersleriyle, bütün devrimci, toplumcu, aydınlık ne varsa söküp attıkları müfredatlarıyla bilimsel ve laik eğitime nefes alacak alan bırakmadılar.

Üniversiteleri önemli ölçüde zapturapt altına aldıktan sonra 2015-2016 eğitim öğretim yılı başında yüksek puanlı, nitelikli liselere yöneldiler. MEB ile zaten ellerinin altında olan genel ortaöğretimde 4+4+4 ile en çok da son dörtte önemli hasarlar meydana getirdiler. Yine de laik ve aydınlanmacı bir geleneği içselleştirmiş olan, her an inisiyatiften çıkabilecek potansiyele sahip birçok liseyi de hizaya sokmak gerekiyordu. Kurguları ve yönetimleri monolitik bir yapı olarak tasarlanan “Proje Okullar” böyle ortaya çıktı. Öğretmen ve müdürlerini sınavsız atama hakkı da dershaneler yasası olarak bilinen 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Bakan’a devredildi. Böylece liyakate değil, ama sadakate uygun Eğitim Bir Sen’li müdürlerle resen yeni yönetimler oluşturuldu.

Öğrencilerine diplomadan başka belli bir kimlik veren ve hedef gösteren, sosyal zekânın önde olduğu, aydınlanma devriminin ışıklarıyla yıkanmış ve kendi kültürel geleneklerini oluşturmuş bu köklü liselerin, tek merkezden formatlanma girişimine bir yanıtları olacaktı kuşkusuz. O yanıt, İstanbul Erkek Lisesi’nden başlayarak Galatasaray Lisesi’ne, oradan Cağaloğlu Anadolu Lisesi’ne ve birçok başka Anadolu ve Anadolu meslek liseleri ile imam hatiplere kadar genişleyerek bugün 371 liseyi ortaklaştırmış bulunuyor.

Tepkinin 2013 Gezi Parkı’na dönüşmesinden çok korktukları belli. “Hodri meydan!” efelenmeleri bu yüzden. Terörle Mücadele Ekiplerini okula çağıran okul müdürleri, imzacı liselileri fişleyen, 10. Yıl Marşı’nı yasaklayan İl Milli Eğitim Müdürleri, Ensar Vakfı’nın toplantılarından çıkmayan, okullara soruşturma talimatları yazan müsteşarlar, “Oraya kışla, buraya cami yapacağız, cesur olacağız!” komutları da öğrencilerimizin kültürel ve sosyal kodlarını yansıtan yanıtlar alacaktı kuşkusuz!

Kişisel yaşamın dokunulmazlığı ve Cumhuriyet Devrimlerinin meşruiyetine dayanarak laik ve bilimsel eğitim hakkını savunan liseli öğrencilerimizin tek ihtiyacı var: Öğretmenlerimiz.

Öğretmenler, sınıfınızın başına!”

(Öğretmen Dünyası, Sayı 439, Temmuz 2016)

Yorumlar (0)

SON EKLENENLER
ÇOK OKUNANLAR
DAHA ÇOK Eğitim Bilimleri
YİRMİBİRİNCİ  YÜZYILDA OKULLARIN VE DİĞER EĞİTM ÖRGÜTLERİNİN  ÖRGÜTLENMESİ VE  YÖNETİMİ

Eğitim Bilimleri14 Nisan 2025 10:55

YİRMİBİRİNCİ YÜZYILDA OKULLARIN VE DİĞER EĞİTM ÖRGÜTLERİNİN ÖRGÜTLENMESİ VE YÖNETİMİ

Öğretmenlerde Mesleki Tükenmişlik

Eğitim Bilimleri03 Nisan 2025 16:56

Öğretmenlerde Mesleki Tükenmişlik

Öğretmenlerin Öğretim Faaliyetlerinin İzlenmesi, Değerlendirilmesi ve Geliştirilmesine İlişkin Yönergeye Eleştirel Bir Bakış

Eğitim Bilimleri29 Mart 2025 10:16

Öğretmenlerin Öğretim Faaliyetlerinin İzlenmesi, Değerlendirilmesi ve Geliştirilmesine İlişkin Yönergeye Eleştirel Bir Bakış

ÜNİVERSİTE ÖZERKLİĞİNİN BİLEŞENLERİ: AKADEMİK ÖZERKLİK

Eğitim Bilimleri23 Mart 2025 23:58

ÜNİVERSİTE ÖZERKLİĞİNİN BİLEŞENLERİ: AKADEMİK ÖZERKLİK

ÖĞRETMEN YETİŞTİRME ÜZERİNE

Eğitim Bilimleri19 Mart 2025 13:21

ÖĞRETMEN YETİŞTİRME ÜZERİNE

EMİNE SARIAYDIN’IN KATİLİ KİM?...

Eğitim Bilimleri18 Mart 2025 16:09

EMİNE SARIAYDIN’IN KATİLİ KİM?...

MEB, ÖĞRETMEN YETİŞTİRMEDE AYAR TUTTURAMADI

Eğitim Bilimleri18 Mart 2025 14:06

MEB, ÖĞRETMEN YETİŞTİRMEDE AYAR TUTTURAMADI

EĞİTİMDE KALİTE GELİŞTİRME BAĞLAMINDA OKUL REFORMU STRATEJİLERİ

Eğitim Bilimleri11 Mart 2025 22:24

EĞİTİMDE KALİTE GELİŞTİRME BAĞLAMINDA OKUL REFORMU STRATEJİLERİ

Eğitim Şart, Koşullar Sert

Eğitim Bilimleri01 Mart 2025 23:21

Eğitim Şart, Koşullar Sert

Zorunlu Eğitimde Belirsizlik: Ortaöğretim Zorunlu Olmaktan Çıkarılacak mı?

Eğitim Bilimleri25 Şubat 2025 18:47

Zorunlu Eğitimde Belirsizlik: Ortaöğretim Zorunlu Olmaktan Çıkarılacak mı?