Ramazan Ayının Edebî Kültürümüzde Yeri
Eski Türk Edebiyatı türleri arasında Ramazan-namelerin ayrı bir yeri vardır. Çünkü Ramazan-ı Şerif bir dinî kültürdür, oruç ayıdır. Oruç ayı olması hasebiyle Müslümanlar İslam’ın beş şartından biri olan orucu emr-i İlahi olarak yerine getirmeye çalışırlar. Oruç farizasını yerine getirirken gerek halk edebiyatında gerekse divan edebiyatında ve diğer edebiyatlarımızda Ramazan konusuna manzum ya da mensur örnekleriyle yer verilmiştir. Ramazan manileri bu işin başında gelir.
Ramazan şenliklerinden bahsedildiğinde akla ilk gelen İstanbul dolayısıyla Sultan Ahmet’tir. Selatin camilerinde kılınan teravih ve sonrası etkinlikler bu ayın önemli sosyal aktiviteleridir. Bugün bile İstanbul Eyüp Feshane’de her akşam yaşanılan şenlikler bu geleneğin bir devamıdır.
Ramazan, sahuruyla, iftarıyla ve teravihiyle bir ay boyunca yılın özel zamanı olarak kabul edilir. Sahurdaki Ramazan davulcularının mani söyleyerek insanları oruç için sahura kaldırmaları da ayrı bir güzelliktir. Elbette bu güzellikler önce oruç tutanlar içindir. Oruç tutmayan için sahurdan, iftardan ve teravihten söz etmek olmaz. Onun manevi hazzına erişmek öncelikle oruç tutmakla olur. İslam dininin zorlama diye bir durumu yoktur. Tabi ki inanmayanlara…
Özellikle Tekke edebiyatında, Halk ve Divan edebiyatında ramazan konusunun işlenmesi özel bir edebiyatın veya söylediğimiz gibi bir türün oluşmasına sebep olmuştur. Bu tür: Ramazan-name’dir. Eski eserlere baktığımızda Süleyman Nahifi’nin Fazilet-i Savm (Orucun değeri), Hatiboğlu’nun Bahrü’l-Hakâyık adlı eserlerinde oruç tutmanın sadece bir emri yerine getirmek değil onun sayısız faziletlerinin olduğu da anlatılmıştır.
Oruç bir dayanışma ayıdır. Fakiri gözetme ayıdır. Zengin oruç sayesinde açlığın değerini bilir. Ramazan ayında yardımların çoğalması zenginlerin nefis muhasebesi yapmasından kaynaklanır. Aç kalmadıkça açlığın ne olduğunu bilemezsiniz. Susuz kalmadıkça susuzluğun nasıl bir şey olduğunu bilemezsiniz. Açlıktan baygınlık yaşayanlar, susuzluktan dudakları çatlayanlar için fakirin halini tanımaya bir sebeptir. Kaldı ki Ramazan aynı zamanda vücudu terbiye etme ayıdır. Sair zamanlarda diyet adı altında bedeni karantinaya alanlar için din, Oruç gibi kutsal bir ibadeti emretmiştir. Oruç bedene sağlık katar, bedeni rahat tutar, Hz. Peygamberin sözü de bunu kuvvetlendirir. “Oruç tutun ki sıhhat bulasınız.”
Ramazan ayının en önemli geleneği iftar çadırlarıdır. Günümüzde daha çok belediyeler ve hayır-sever iş adamları açtıkları iftar çadırlarıyla veya aşevleri vasıtasıyla yüzlerce fakir vatandaşa iftar yemeği yardımı yapmaktadırlar. Ancak insanımızın bazen art niyetli olması sebebiyle bu hizmet amacına göre gerçekleşmemekte ve bazen hiç oruçla alakası olmayan beleşçilerden oruçlulara sıra düşmemektedir.
Yapılan her güzel işte Allah rızası gözetilmelidir, gösterişten ve insanları aşağılayıcı tavır ve davranışlardan uzak durulmalıdır. Sağ elin verdiğini sol elin görmemesi gerektiğine inanan bir anlayışla hizmet sunulmalıdır. Yoksa bazılarının yaptığı gibi gösteriş ve yandaş doyurma meselesi olmamalıdır.
Yılın belirli ayında oruç tutulması ve her yıl 10 gün değişkenlik göstermesi sebebiyle oruç tutma zamanı 33 yılda bir aynı zamanlara denk gelmektedir. Bir kişi kış aylarında oruç tutmaya başlamışsa en fazla aynı tarihe denk gelen üç ramazanı yaşayabilir. Tabi ortalama insan ömrüne göre değerlendirme yapıldığında 3 kez olur, yoksa ömrün sahibi Allah’tır kimin ne kadar yaşayacağı onun emrindedir.
Ramazan nameler Divan Edebiyatında manzum olarak mesnevi, kaside, gazel; Halk edebiyatında ise Ramazan manileri, Ramazan ilahileri ve bunların dışında özellikle Divan Edebiyatında farklı nazım şekillerinde yazılmıştır.
Ramazan-name üzerine merhum Prof. Dr. Amil Çelebioğlu “Ramazanname” adıyla çok güzel bir eser yayımlamıştır. Eserde Ramazan ile ilgili birçok hususiyete yer verilmiş ve Ramazan manileri söyleniş sırasına ve konusuna göre tasnif edilmiştir. Bu kitaptan birkaç örnek alalım:
Ramazanın başlangıcında
Geldi mâh-ı Ramazan Şâd olup sevindi canım Ramazan-ı şerifiniz Mübarek olsun sultanım
Gûş et sadayı bu gece Et merhabayı bu gece [Ey] benim devletli efendim Gördüler ayı bu gece
Bu gece ayı gördüler Yüzlerin yere sürdüler Donandı kandiller ile Camiler ziynet buldular
Buldu camiler ziyneti Lazım bu ayın hürmeti [Ey] benim devletli sultanım Buldu saimler devleti
…
Şehr-i rahmettir ramazan Gark-ı rahmettir ramazan Bahş eder eltM-ı kerem Gör ne devlettir ramazan |
İkinci gece
Ramazana şükr edelim Cürmümüzü fikr edelim Umarız afv ede Yezdan Daim heman zikr edelim … İftar faslı
Sünnet olan iftara Yahud su iç çekme kaygu Hurma ile eyle iftar Sünnet olan da budur bu
Boldur Huda'nın rahmeti Saime layık cenneti Vakt-i iftarda naziktir Olursa şükker şerbeti
Camiler, taamlar (yemekler), zahire, bekçi, davulcu vb. olmak üzere birçok fasıllar üzerine maniler söylenir: Bekçi üzerine
Bekçinin yüzü ak idi Yahniyle dolma çok idi Bir kazan pilav pişirmiş Üç dirhem yağı yok idi
|
Dua faslını biraz daha fazla almak istedik.
Dilden keder zail ola Zevk u safa kâmil ola Benim ağam devlet ile Maksudlara nail ola
Daim lutf u atada ol Beğim hıfz-ı Huda' da ol Benim ağam güle güle Her dem zevk u salada ol … Bunca yıllar mürür ile Şad olasın sürur ile Benim ağam saadetle Pür ola kalbin nur ile
Hak artura devletini Devlet ile izzetini Dilerim Bari Huda' dan Âlî ede rif atini
|
Dilde kelamımdır dua Her dem peyamımdır dua Bir şeb duasız geçmedim Nazm-ı nizamımdır dua
Daim olun devlet ile Devlet ü hem izzet ile Nice yıllara erin Selamet ü sıhhat ile
Geçsin günün safa ile Cümle bay u geda ile Güller gibi handan olun Kalbin dola ziya ile
Ensab ile evladnız Mevla vere muradınız İylik ile yâd olunur Daim cihanda adınız[1] |
Ramazan orucunun fazileti ile ilgili Nâbî’nin Hayriyye adlı eserinde yazdığı:
Bî-maraz tâ ola cisminde (Eğer bedeninde hastalık yoksa
Eyleme fevt-i sıyam-ı Ramazan Ramazan orucunu kaçırma)
Savmdur kullarına lutf-i Hudâ (Oruç kullarına Allah’ın bir lütfudur.
Savma bizzat eder Allah ceza Onun mükâfatını Allah verir.)
Mazereti olmayan Müslüman kimselerin orucu tutmaları söyleniyor. Çünkü oruç ibadeti Allah’ın bir lütfu olarak, onun mükâfatı da yine Allah tarafından verileceği söyleniyor.
Elbette yaratanın, kulun ne orucuna ne de namazına ihtiyacı vardır. Bu görevleri yapmakla kul Allah’a karşı kul olma görevini yerine getirir. Çünkü insan sorumluluk sahibidir. Başıboş yaratılmamıştır.
İftar vakti geldi bak, Gönüllere doldu şafak. Rahmetini indir Rabbim, Bu Ramazan ne hoş durak.
Sofralar kurulur her akşam, Gönüller sevgiyle dolup taşar. Ramazan bereketiyle gelir, Her kalpte sevgi coşar. |
Hürmet et Ramazana! Kavuşuruz ihsana, Bu ayda oruç tutmak, Kolaydır Müslümana.
Sahur oldu ışıyor Bülbüller ötüşüyor İftara çay deyince Yüreğim tutuşuyor.
|
Ramazan manileri üzerine daha fazla bilgi edinmek isteyenler Türk manileri üzerine yapılmış çalışmalardan ve yukarıda adı geçen Ramazannâme adlı eserden faydalanabilirler.
Ramazan manileri, bu ayın faziletinden, mükâfatından, yemeklerden özellikle çay sevenler için çay saatinden bahsedilir. Sahurda; uyku saatinin bittiğini oruç için yemek saati olduğu davulcular tarafından nağmeli bir şekilde yüksek sesle söylenir. Bu görevlerinden dolayı davulcular Ramazan bitiminde bahşiş toplarlar. Bir aylığına da olsa bazıları için bir geçim kaynağıdır. Bu iş için belediyeler sertifika vermekte ve art niyetli insanların bu görevi yapması engellenmektedir.
Teravihle ilgili de çok güzel gelenekler vardır. Hatta teravihin çabuk kılınmasıyla alakalı şu olayı aktarmak istiyorum. :
Bir adam çocuğuyla iftardan sonra teravih için bir camiye gider, çocuğuna beklemesini bitince beraber eve döneceklerini tembih eder. Ancak imam olayı hayli uzatmıştır. Oğluna dönerek:
Oğlum sen eve git, annene selam söyle imam inada bindi, bugün buralıyız.
Başka bir durum da Ramazanda bazı camilerde hatimle namaz kılınır. Yani 20 rekât kılınan teravih namazının her rekâtında bir sayfa okunur, dolayısıyla namaz uzun sürer. Bu sebeple bu camilerin cemaati bilerek ve hatimle kılmanın farklılığını yaşamak için özellikle tercih ederler. Uzun sürdüğü için çok yaşlılar ve bu süreye tahammül edemeyecek mazereti olanlar teravih için başka camileri tercih ederler.
Son günlerde kadınların teravihe gitmesi ve erkeklerle aynı safa girerek namaz kılması söz konusudur. İslam kadının evde namaz kılmasını tavsiye ediyor. Erkeklerin ise, camiye gitmeleri ve camide kılmalarının faziletinin ve derecesinin yüksek olduğu fıkıh kitaplarında belirtilmektedir. Şu bir gerçek ki abartıdan uzak durmak lazım. Beş vakit namazını kılmayan kadının ben teravihi camide kılacağım diye bir davranışı makul bir davranış değildir. Elbette mahsuru yoktur, kılabilir. Buradan şunu anlıyoruz: Ramazandaki bazı davranışlarımız inancın gereğinden çok geleneği yaşatma isteğimizden kaynaklanıyor. Kanaatimiz şudur ki önce inancımızın gereğini sonrada inancımıza ters düşmeyen gelenekleri de yaşatmak -inancın ve kültürün devamlılığı için- gereklidir.
Ey mübarek ay! Biz seni güzelliğinle rahmetinle mağfiretinle ve cehennem azabından kurtulmaya vesile olduğun için seviyoruz. Biliyoruz ki bizden öncekilere farz olunduğu gibi bizim üzerimize de farz olundun. Dini emirleri emr olunduğu üzere kabul etmek ve yaşamak Müslümanın görevidir. Ey Allah’ım! Bize bu görevi hakkıyla yerine getirme gücünü ver.
Bu ayda edilecek dualar daha kapsamlı olmalıdır. Şahsımız için değil herkes için, milletimiz için ve dünya barışı için dua etmeliyiz.
Ne mutlu bize ki inanan ve inandığını yaşayan bir toplumuz.
Nice ramazanlara, huzurla ve sağlıkla…
Dr. Müzahir KILIÇ
Ramazan, 2025
[1] Mâniiler, Ramazannâme, Amil Çelebioğlu MEB Yayınları, 33. kitabından alınmıştır.