STRES YÖNETİMİ
Doç. Dr. Mehmet ULUTAŞ
ulutasmehmet@gmail.com
Stres dünyamızın en önemli olgularından biridir. Modern toplumun belki de en çok konuşulan kavramlarındandır stres. Her hastalık da strese bağlanır. Hatta en önemli hastalık olarak görülmektedir. Peki, gerçekten stres bir hastalık mıdır?
Eski çağlarda stresin nedeni yırtıcı hayvanlara karşı olan korku, yemek bulamama, savaşların gerilimleri iken, günümüzde teknolojik, politik, sosyal vb. her alanda varlığı konuşulmaktadır. Hatta bir araştırmaya göre bugün dünyada doktora başvuran hastaların %50’sinin stresle ilgili olduğu tespit edilmiştir (Sabuncuoğlu ve Tüz, 1995).
Stres, kişinin üzerinde hissettiği baskı ve gerginlik durumudur. Bireyin dış dünyadan aldığı uyarılara karşı kontrol dışı verdiği tepkilerdir. Kelime latince kökenli olup «estrictia» kelimesinden türemiştir. Gerilim, baskı, zorlama, şiddet, sıkıntıya düşme anlamlarında kullanılmaktadır. Fizyolojik, psikolojik ve patolojik etmenlerin organizma üzerinde yaptığı sert tepkilerdir. Strese temelde iki faktör neden olmaktadır. Birincisi; trafik, gürültü, iş baskısı gibi çevresel faktörler, ikinci olarak; endişe, öfke, hayal kırıklığı, mutsuzluk, huzursuzluk gibi duygusal faktörlerdir.
Stresin doğru yönetilmemesi sonucu bireylerde verimin düşmesi, işe devamsızlık yapma, geç kalmalar, iş kazaları, işten ayrılma, tükenmişlik, çatışmalar ve çekişmeler gibi davranışlar yaşanması olasıdır. Kalp krizi, akciğer rahatsızlıkları, migren, ülser, şeker hastalığı, saç dökülmeleri ve yüksek tansiyon gibi rahatsızlıklar da stresin sonuçları olarak bilinmektedir.
Stres aslında belli bir seviyeye kadar gayet doğal bir durumdur. Bu ayrıca insanın itici gücü gibi de algılanmalıdır. Eğer stres doğru yönlendirilirse bizleri harekete geçiren bir yakıt halini alabilir. Stres öncelikle alarm aşamasıyla bizleri uyarır, bu yakıt olma aşaması da alarm aşaması olarak ifade edilebilir. Ancak uzun süreli stres durumları bireylerde bazı sıkıntılı haller yaşatabilir. Birey bunu davranışlarından ve duygu durumlarından sezebilecektir. Öncelikle direnme aşaması ve arkasından gelen tükenme aşaması artık stresin yönetilemediği aşamalara geçişi vurgulamaktadır.
Strese neden olabilecek diğer bir faktör de işyerleridir. İletişim azlığı, mobbing, anlayışsız bir ortam, adaletin olmaması, insani değerin verilmemesi, yönetici körlüğü gibi durumlar da stresi tetikleyen önemli unsurlar olarak dikkat çekmektedir.
Holmes ve Rahe (1967) stresi oluşturabilecek olayların puanlamasını yapmış ve yıllık 150 puan ve altı normal, 300 Puan ve üzeri hastalığa yakalanma şansının %80 olabileceğini ifade etmişlerdir. Bu hastalık fiziksel ya da psikolojik olabilir. Vücudumuz en zayıf olduğu yerden hastalığa yakalanacaktır. Strese neden olabilecek olayların listesini yapan araştırmacılar en yüksek puanı 100 puanla “eşin ölümü” olarak belirlemişlerdir. Sırasıyla boşanma 73, eşle ayrı yaşamak 65, hapse girmek 63 şeklinde sıralanmaktadır. İlgili listeyi merak edenler internette bu bilgilere rahatlıkla ulaşabileceklerdir. İnsanlar için güzel olan bazı durumların da örneğin evlilik (50), aileye yeni birinin katılması (39) tatil (13) yılbaşı (12), stresi tetiklediği gerçeği dikkatlerden kaçmamalıdır.
Stres yaşayan bir bireyde bazı sonuçlar görmek doğaldır. İnsanın kendisinin bazen fark edemediği bu sonuçlar da üç grupta toplanabilir. Bunlar;
Stresi hayatımızda kontrol edebilmemize yarayacak bazı teknikler bulunmaktadır. Dikkat edildiğinde stres kontrol edilebilir. Önemli olan yaşantımızın farkında olmamızdır. Bu tekniklerden örnekler de şu şekildedir:
Özellikle yabancı ülkelerde bireylerin sabah koşuları yapması, yoga, pilates gibi sporlar, meditasyon, düzenli psikolojik destek stresi yönetmede oldukça önemlidir. Örgütler de stresi bastırmak için çalışanlarını mutlu edebilecek ortamlar tasarlamaktadır. İşyerlerinin içinde spor, oyun alanları, hatta bina içi yetiştirilen bitki ve ağaçlar, çalışanlarına özgü psikolojik destekler hatta uyku için ayrılmış yerler bunlara örnektir. Bu tekniklerin yanında şu öneriler de stresin olumsuz etkilerini hayatımızdan uzaklaştırmamıza yardımcı olacaktır:
Bunların yanında eğitim sistemimizin de amaçlarını tekrar hatırlamak konu ile ilgili fayda sağlayacaktır. 1739 Sayılı Temel Milli Eğitim Kanununa göre temelde 3 tema ortaya çıkmaktadır.
Bu amaçları düstur edinmek ve bize yol gösterilen şekilde biri olmaya çalışmak da olumsuzlukları bizden uzaklaştıracaktır. Özellikle 2. Maddede iyi bir insandan bahsedilirken beden, zihin, ahlak, ruh ve duygu şeklinde 5 önemli kavramın altı çizilmektedir. İyi oluşun bu 5 maddesini aklımızdan hiç çıkarmamak ve kendimizi sürekli sınayarak mevcut sorunlarımızı çözmeye çalışarak kendimize dikkat etmemiz bizi çok daha iyi bir insan yapacaktır. Örneğin sporu hayatımızın bir gerekliliği yapmamız, zihinsel olarak kendimizi dinç tutmamız, doğruya, iyiye yönelmemiz ve birilerinin hayatlarına dokunmaya çalışmamız, kendimizi iyi hissedeceğimiz işler yapmamız, hayata pozitif bakmamız bizi daha iyi hissettirecektir. Mutlu olmaya çalışmak, bizi mutlu eden işlere yönelmek, bunun için çaba içinde olmak da stresi azaltmamızda çok önemlidir. Stresimizi olumlu kullanabildiğimiz mutluluk, başarı ve güzellik dolu bir hayat dilerim...
“Aklında bahar olunca, fikrin çiçek açar. Güzel düşün ki, güzel olsun.”
Küçük Prens
Önerilen Kitaplar:
Hayır Diyebilme Sanatı (Sınırların Kadar Özgürsün) - Müthiş Psikoloji
İnsan Olmak - Engin Geçtan
Öfke Dansı - Harriet Lerner
Yararlanılan Kaynaklar
Holmes, T. & Rahe, R. (1967). The social readjustment rating scale. J Psychosom Res. 11 (2): 213–8. doi:10.1016/0022-3999(67)90010-4
Sabuncuoğlu, Z. ve Tüz, M. (1995). Örgütsel Psikoloji, Ezgi Kitabevi Yayınları.
Psikoloji-Sosyal Psikoloji10 Şubat 2025 23:41
Psikoloji-Sosyal Psikoloji27 Ocak 2025 14:44