Ormanın içine doğru ilerliyordu kır saçlı adam. Etrafına bakıp, sessizliği dinliyordu. Bir ara gözlerini kapadı. Ormanın kokusunu organlarının her yerinde hissetti. Gözlerini açtığında rahatladığını hissetti.
Uzun bir süre bitkilerin, ağaçların arasından yürüdü. Manzarası çok güzel yere geldiğinde büyükçe uzunluğu bir metreye yakın taşın üzerine oturdu. Aşağıya kuşbakışı baktı. Sola ve sağa uzanan uzunca alana birkaç kez baktı. Termostan cam bardağına çayını doldurup, yudumlamaya başladı.
“Hey yabancı yolunu mu şaşırdın?”
Kır saçlı adam; başını hafiften geriye çevirdiğinde, hızlıca ayağa kalktı. Karşısında gorili görünce:
“Benim konuştuğum dili nerede öğrendin?”
“Senin gibi insanlar ormanlarımızı yok ettiler. Kafeslere koyup götürülen akrabalarım oldu. Nereye götürdüler bilemiyorum? “
“Beni onlarla karıştırma! Akrabaların hayvanat bahçesinde demir kafeslerin içinde tutsak hayatı yaşıyorlar. Para karşılığında ziyarete gelen insanlar çeşit çeşit hayvanları görüyorlar. Onları orada gördükçe üzülüyorum. Kendimi kafesin içinde düşünüyorum! Tıpkı cezaevi hayatına benziyor.”
Goril İnsana baktı:
“Sen gerçekten yufka yüreklisin. Buraya gelen insanların ayarları kaçıktı. Çıldırmışçasına goril avına çıkmışlardı.”
Gorilden başını çevirip dağların tepelerine doğru bakmaya başladı. Gorilde yanına gelip taşın üzerine oturdu. Birbirlerine bakıp gülümsediler. Birlikte konuşmadan etrafı izlediler. İnsan bakışlarını durmadan değiştiriyordu:
“Senin yerinde olmak isterdim. Kira, iş bulma, su, elektrik, geçim derdin yok.”
“Bak şimdi sana acımaya başladım. Bize iltica edebilirsin? Orman hepimize yeter. Tüm farklılıklarımızla, yaşamımızla, kültürümüzle, dilimizle, kardeşçe savaşsız, sömürüsüz yaşayabiliriz. Ne sen beni kendine benzet. Ne ben seni kendime benzeteyim.”
İnsan ayağa kalktı. Yüzünü Gorile çevirdi:
“Şehir de bir ailem, torunlarım var. Onları bırakamam. Teklifine teşekkür ederim. Yinede düşüneceğim… Belki bir gün gelirim. “
Ormanın içinde birlikte yürüdüler. Dereden su içtiler. Goril yaban armut ağacının dibinde durdu. Ağaca çıkıp, armut topladı. Topladıklarıyla aşağıya indi. İnsan ile yiyeceğini paylaştı. İnsan gördüğü ilgi karşısında duygusallaşmıştı.