Nirvana Sosyal

Anasayfa Künye Danışmanlar Arşiv SonEklenenler Sosyal Bilimler Bilimsel Makaleler Sosyoloji Fikir Yazıları Psikoloji-Sosyal Psikoloji Antropoloji Tarih Ekonomi Eğitim Bilimleri Hukuk Siyaset Bilim Coğrafya İlahiyat-Teoloji Psikolojik Danışma ve Rehberlik Felsefe-Mantık Ontoloji Epistemoloji Etik Estetik Dil Felsefesi Din Felsefesi Bilim Felsefesi Eğitim Felsefesi Yaşam Bilimleri Biyoloji Sağlık Bilimleri Fütüroloji Edebiyat Sinema Müzik Kitap Tanıtımı Haberler Duyurular İletişim
Ezberci Eğitimden Eleştirel Düşünceye: Türkiye'nin Eğitim Sistemini Yeniden Yapılandırma Zorunluluğu

Ezberci Eğitimden Eleştirel Düşünceye: Türkiye'nin Eğitim Sistemini Yeniden Yapılandırma Zorunluluğu

Fikir Yazıları 15 Şubat 2025 17:52 - Okunma sayısı: 160

Prof. Dr. İbrahim Ortaş, Çukurova Üniversitesi, E-posta: iortas@cu.edu.tr

Ezberci Eğitimden Eleştirel Düşünceye: Türkiye'nin Eğitim Sistemini Yeniden Yapılandırma Zorunluluğu

Ülkemizde uzun zamandır artık kabak tadı veren ezber-sınav ve başarısız eğitim sistemini yaşayıp duruyoruz. Genelin eleştirisi olmakla birlikte, ciddi bir analize ve üstesinden nasıl geleceğimiz konusunda bütünlüklü bir öneri ortaya çıkmıyor. Elbette önerisi olan ve geçmişte yaşanmış başarılı bir Köy Enstitüleri ve fırsat eşitliğine dayalı eğitim birliği sistemimiz vardı. Bugün ülkemizin eğitim konusundaki algısı genelde; bilgi vermek ve o bilgiyi öğrenciye aktarmak olarak anlaşılıyor. Temelde bilgi aktaran ve bilgi alıcılarının ülkenin eğitim amacı ve hedefi hakkında ne kadar bilgileri var, bilmiyorum.

Eğitim doğru tanımlanmadığı için eğitim yapma şekli de ezberi yapılmak durumunda kalınıyor. Bugün amacın sınavı başararak iyi bir işe girecek programı kazanmak eksenine indirgenmiş eğitim modeli, tam da iyi bir ezberci eğitim modeli ve yöntemidir. Artık çağ dışı kalmış ezberci eğitim sisteminde öğretmen bilgiyi bellemiş ve bellediği bilgiyi sözlü veya yazılı olarak karşıya aktarmaktadır. Karşının alabildiği ölçüde de bilgi öğrenciye aktarılmış olur. Bilgiyi veren çok az kendi entelektüel bilgisini ve ürettiği bilgiyi öğrenciye aktarmaktadır. Bilindiği gibi her insanda var olan doğal bilgi bir de kişinin araştırarak, tartışarak kendisinin ürettiği bilgi vardır ki o da entelektüel bilgi olarak değerli ve yaratıcı bilgidir. Eğitim sistemimiz nakli bilgiye ve ezbere dayandığı için yaratıcı bilgiden yoksun kalmaktadır. Ezberci bilgi sistemi, yaratıcı ve sorgulayıcı bilgi kullanmayı ve dönüştürmeyi öğretmez. Onun için günümüz iletişim ve yapay zekâ çağında artık ezbere bilgi aktarımı işe yaramıyor. Bugünkü iletişim ve bilgi teknolojileri çağında, bilgiye her yerde ulaşılabilir durumdadır. Bu çağda öğretmenin bildiklerini öğrencilere aktarması bir eğitim yöntemi olmaktan çıkmış ve sorgulanır olmuştur. Neredeyse artık ezbere eğitim sistemi terk edilmektedir. Artık bilgi hamallığından çok bilginin nerede olduğunun, nasıl ulaşılacağının ve nasıl kritik edileceğinin kavratıldığı bir üst aşamaya geçilmesi gerekiyor. Ancak ülkemiz nedense başarısız eğitim sistemini tekrarlamakta ısrar etmekte ve çıkmaz yöntemi sürdürülüyor.

Neden Eğitimi ve Sorun Çözme Becerisini Sağlayamadık?

Ülkemiz, Osmanlı Devleti'nin yapısı nedeniyle Endüstri Devrimi'ni zamanında göremedi. Günümüzde bile hala bazılarımız bu devrimi hiç duymadan ya da görmeden yaşamlarını sürdürdü. Sanayi toplumunun kazandırdıklarını yakalayamamış toplumlar, gelişmişlik düzeylerini tamamlayamadılar. Türkiye Cumhuriyeti, kaçırdığı sanayi devriminin açığını eğitim yoluyla kapatmaya çalıştı. Köyden kente hızlı bir göç yaşadık, ancak altyapı sağlanmadan, yani sanayileşme gerçekleşmeden bu göç, ağır sorunlara neden oldu. 1930’lu yıllarda başlatılan sanayileşme girişimleri, Soğuk Savaş döneminde geliştirilemedi. 1980’li yıllara kadar kendini idare eden Türkiye, sanayileşme konusunda alınan kararlar sonrası tarımı ihmal etti. Bu süreçte, sanayileşme için özel sektöre verilen kredi ve imkanlar da yeterince geliştirilemedi. Sonuç olarak, hem tarım terk edildi hem de sanayileşme tam anlamıyla gerçekleşmedi ve düşük teknolojili bir montaj sanayisi düzeyinde kaldık.

Temelde nitelikli eğitim verilemediği için donanımlı üniversite mezunları yetiştirilemedi. İyi yetişen gençler, birçok nedenden dolayı beyin göçüne maruz kaldı. Her şeyden önce, insanımıza düşünme becerisi kazandıramadık. Ülkemiz, 1950’li yıllardan beri kendi içinde ideolojik tartışmalar ve siyasi çekişmeler yaşıyor. Bu çelişki ve çekişmeler halen devam ediyor ve Türkiye, ileri teknolojide dışa bağımlı olmaktan kurtulamıyor. Bu arada, tarımda da dışa bağımlı hale geldik.

Her çağ, her yeni ortam, herkese eşite yakın fırsatlar sunuyor. Ancak bu fırsatları dönüştürmenin mekanizmalarını ve tekniklerini bilmiyoruz. Selçuk Şirin’in de belirttiği gibi, Türkiye bir yol ayrımında ve bu fırsatı kaçırmamalı. Ne yazık ki, Türkiye halen bunu gerçekleştiremedi. Bugünkü çıkmazımız da tam da buradan kaynaklanıyor: Katma değeri yüksek ürünler üretecek teknolojiye sahip değiliz ve bu hedefe nasıl ulaşacağımızı da bilmiyoruz.

Toplumun Aydınlanmacı Sürecini Tamamlaması Gerekir

Erdal Atabek, yazılarının odağına toplumun aydınlanmasını almış ve aydınlanma kültürünü "aklın ve bilimin yaşamı yönetmesi" olarak tanımlamıştır. Aydınlanmacı yazar ve kültür insanı olarak, entelektüelliği kadar hekim kimliğiyle de toplumun ruh sağlığını insanın düşünme biçimiyle ilişkilendirerek anlatmıştır. Sorgulamalı yazılarında zihin açıcı diyaloglar kullanmıştır. Köy Enstitüleri modelini içtenlikle benimsemiş ve bu eğitimin çıktısı olan çok yönlü insanların aydınlanma ve ülke gelişimi için katkılarını sıklıkla vurgulamıştır. Enstitülerin niçin kapatıldığını sorgulayarak, eğer enstitüler kapanmasaydı, burada yetişen ve yetişecek olan gençlerin soru sorup tartışarak, farklı düşüncelerini ifade etmeleri halinde ülkenin daha müreffeh bir seviyeye ulaşacağına inanmıştır. Ancak, Soğuk Savaş süreciyle birlikte, beklenen özgür ve bağımsız bir toplum yerine, feodalitenin devamını isteyenlerin etkisiyle bu sistem kapatılmıştır.

Atabek, iletişim çağının eğitiminin temelinin eleştirel düşünceye dayandığını ifade ederek, "Söyleneni olduğu gibi kabul etmeyen, eleştiren, değerlendiren ve 'acaba öyle mi?' diye sorgulayan bir temel üzerine kurulması gerektiğini" belirtmiştir. Atabek, sorgulamayı şöyle açıklıyordu: “Söylenen, bilinen, aktarılan her şeyi sorgulama, başka seçenekler olup olmadığını araştırma. Acaba öyle midir, değil midir? Ne zaman bulunmuştur? Nedenleri nelerdir? Süreç nasıl gelişmiştir? Sonuca nasıl varılmıştır? Koşullar başka olsaydı sonuç nasıl değişirdi?" Bu sorular, bir yanlışın veya eksiğin olup olmadığını ortaya çıkarır. Böylece sorun çözülür ve boşa zaman ve enerji harcanmaz.

Batı uygarlığı olarak bilinen Kuzey-Batı toplumları, Yunan-Helen ve Roma kültürü ile başlayan doğayı sorgulayan filozofların ve Rönesans ile gelişen eleştirel düşüncenin etkisiyle bugünkü gelişmişlik düzeylerine ulaşmışlardır. Bu toplumlar, yüzyıllardır metodolojik bir şekilde bilgi üretmiş, bu bilgiyi sınamış ve çatışma ve tartışma yoluyla gelişmişlerdir. Hatta soru ve tartışmanın cevabı ve sonuçları bilseler ve de sonuçtan emin olsa da sormayı, tartışmayı sürdürme olarak tanımlayarak konuyu çok yönlü konuşturmaktadırlar.

Ezberci Eğitimden Neden Kurtulamıyoruz?

Önce eğitimin amacı tanımlanmalı, ülkenin bütünlüklü bir amacı ve hedefi olmalı ve bu amaca ulaşmada siyaset üstü bir yaklaşımla evrensel düzeyde bir temel bilimler bilgisi üzerinden farkındalığı gelişmiş, analitik düşünme ve kritik etme becerisi gelişmiş, donanımlı ve mutlu insan yetiştirilmesi temel bir politika olarak kabul edilmelidir.

Bu anlayışa uygun eğitim modeli geliştirilmeli. Öğretmenin buradaki amacı, öğrencinin öğrenmeye yönlendirilmesi en önemli amaç olmalıdır. Öğrenmesi ve farkına varması gereken öğrencinin kendisidir. Öğrenci neyi nasıl öğrenmesi gerektiğini kendi araştırma yöntemi ile gerçekleştirmelidir. Yardıma ihtiyaç duyduğunda öğretmenin yardımıyla eksiklerini ve yanlışlarının farkına varır ve kendisi kendi öğrenmesini gerçekleştirmeye çalışır. Öğretmenin yeni gelecekteki rolü rehber olarak yönlendirici, kişinin kendi öğrenme yolunu açmasına katkıda bulunmaktadır. Hatta öğretmen kişinin öğrenme metotlarını öğrenmesine yardımcı olacak yorumlama ve düşündürme tekniklerini sorgulatarak kazandıran bir koordinatördür. Öğreticinin artık bilgi depolamayı değil, düşünmeyi öğrenmesinin önemini ve yöntemini kavraması asıl amaç olmalıdır. Düşünmeyi öğrenmeye çalışan öğrenci/kişi, düşünceyi nasıl ve nerede kullanacağını yöntem olarak benimsemek ve uygulamaya hazırlanmalıdır. Böyle bir eğitim, ezberden eleştirel düşünce eğitimine geçebilir. Türkiye'nin acilen, zaman kaybetmeden geçmesi gereken eğitim yöntemi budur. Bundan başka şansımız yok çünkü çağ çok hızlı değişim yaşamaktadır.

Öğretmen ve ortam, öğrencilere adil rekabet yaratılmalı. Öğrencilere kendini anlatabilme özgürlüğü ve özgüven verilebilmelidir. Geleceğe yönelik nitelikli bir toplum yaratmak istiyorsak, özgüvenli ve özgürlüğünü kullanabilen insanların toplumun çoğunluğunu oluşturmalıyız. Yoksa yaratıcı, olaylar karşısında pes etmeyen, savaşçı ve ısrarla çabalayan dayanıklı insan bulamaz ve gittikçe başkalarına bağımlı bir yapıya dönüşürüz.

Yoksa ezberci eğitim ile hem nitelikli eğitimli insan yetiştiremeyiz. Bir dönemlerin talep edilen uslu ve itaat eden "gözlerimi kaparım, vazifemi yaparım" insan tipi, çağın sorunlarını çözemez. Günümüz yapay zekâ, Endüstri 4.0 ve iletişim çağında sorgulayan, analitik düşünen ve geniş bilgi yığını içinde arananı nasıl bulabileceğini ve bilgiden bilgi üreten insan yetiştirmek zorundayız.

Ne Yapılabilir?

Bir defa öğretmenlik yapabilmek için herhangi bir alanda yüksek eğitim yapmak hiçbir zaman tam olarak yeterli değildir. Öğretmenlik önemli bir meslektir. Öğretmenin pedagojik formasyona sahip olması gerekir. Yetmez, kültürel birikimi ve akademik entelektüelliği olması beklenir. Finlandiya'da öğretmenlere yüksek lisans eğitimi kazandırmaktadırlar. Erdal Atabek bu konuda "Yani bir insanın kimya bölümünde lisans eğitimi alması, kimya derslerini vermesini mümkün kılmaz ya da matematik mühendisliği bölümünü bitirmiş olması, matematik öğretmenliği yapma hak ve yetkisini vermez. Bu öğretim yöntemiyle, psikolojisiyle ve birikimiyle kendi başına bir meslektir. Bir defa bunun bilinmesi gerekiyor." Üniversitelerde yakın geçmişe kadar üniversite hocalarının pedagojik eğitimi yoktu. Hâlâ konuyu üniversitede anlatamayan çok hoca var. Her yönü ile iyi eğitilmiş olmak, sadece hobi düzeyinde değil, kariyer düzeyini geliştirmek için de kendilerini geliştirmeleri gerekir.

21.yüzyıl yetkinlikleri içinde toplumun, başta gençlerin çok yönlü insanın bu gereksinimlerine yanıt verecek yeni eğitim kurumları, yeni eğitim yöntemleri ve yeni eğitimciler yetişecek yapıya kavuşulması gerekir. İletişim çağının önümüze koyduğu zorunluluk, hepimizin bunu şimdiden görmemizi ve olanaklara göre kendimizi çağa uyarlamamız gerektiğini belirtiyor. Çünkü insanların gereksinimleri artık teknoloji kullanımı yanında zorunlu olarak robot, internet ve yapay zekâ yönünde gelişiyor. Bu bağlamda çağdan kopulamayacağına göre çağın gereklerini toplumun yararına etik ilkeleri ihlal etmeden ve doğaya zarar vermeden yeni alanalar ve yaşam boyu öğrenmeyi ilke edinmeliyiz.

Bu konuda Sayın Atabek diyor ki: yönetim uzamanı Peter Drucker, artık insanların ikinci ve üçüncü kariyer sahibi olmalarını söylemiştir ve bu çok önemlidir. İnsanlar artık sadece bir alanda yaşayıp, çalışıp emekli olmayı düşünmemeli, çok yönlü ve çok alanlı yaşamayı hedeflemelidirler. Donanımlarını da buna göre zenginleştirmelidirler. Belki de eğitim formasyonumuz böyle bir yenidünya için büsbütün değişecektir.

Doğan Cüceloğlu'nun belirttiği gibi; ülke olarak insanımızın mücadele gücü zayıf yapıdan mücadele etmeye ve savaşçı olarak hazırlamamız gerekiyor. Maalesef erken çağlarda çocuklarımızı çok aşırı koruyucu bir yapıda büyütme kültüründe yetişiyoruz. Çocuklar olaylarla karşılaşmıyor, sorun çözme konusunda yüzleşmiyor. Karşılaştıkları en küçük bir sorunu bile annesi ve babasının çözmesini istiyor. Öğrencilerin ödevlerini aileler çalışıyor ve çocuklar sorunlarını çözme konusundaki haklarını ve yetenek kazanma çağını kaçırıyor. Bu şekilde yetişen çocuklar mutlu ve umutlu olamıyorlar ve bütün bunları kendi dışındaki koşullara bağımlı oluyorlar. Bu durum zaman içinde Erdal Atabek’in belirttiği gibi çocuklar "kaderci bir anlayış, zayıf bir irade ve hayata umutsuz bir bakışa sahip oluyorlar." Tabii bizim insanımız bu durumda yetişkinlik döneminde ciddi bir beceri kazanmamış, girişimcilikten uzak, kendi yaşamını yönetemeyen bir yapıda adeta bağımlı olabilmektedir. Ne yazık ki ülke olarak kültürel yapımız ve eğitimimiz girişimciliği, özerk olmayı desteklemiyor ve istemiyor da. Yani özerk, özgür bireyleri desteklemiyor. Özgür birey olmadan, kendi kararını kendisi almayan, kendi yaşamını yönlendiren bir kişi olmuyor.

Bu şekilde yetiştirilemeyen bireyler yaratıcı da olmamaktadırlar. Yaratıcılık; özelde gelişme ve mevcudu olduğu gibi kabul etmemek ve yeni bir şeyi tasarlayabilmektir. Yeni zihinde yeni bir şeyi düşünmek ve kurgulayabilmektir. Bunun için soyut düşünme becerisine sahip olmak, yeni bir şeyi hayal edebilmeli ve hayalini gerçekleştirmek için özerk, kendinde yapabilirim bilgi ve yeteneğini görebilmeli ve hissetmesi gerekir. Tekrar yaratıcılık için özerk ve özgürlüğün sağlandığı ortam önemlidir. Özgürlük ile sağlanan nitelikli eğitim beraberinde cesareti geliştirir. Cesaret kadar insanın zorluklar ile baş ederken gerektiğinde yalnız kalmayı göze alabilmek gerekir. Yeri geldiğinde belki ciddi eleştirilecek, beğenilmeyecek, belki dışlanacak ama yaratıcı kişi bunlardan korkmayacak, etkilenmeyecek ve başa çıkacak cesareti kendinde görebilmeli. Doğal olarak yaratıcılık çok kolay değildir, kolay sağlanmıyor.

Türkiye aslında potansiyelini yönetemediği, potansiyelini kullanamadığı için bugün birçok enerji kendi içinde ve dışında heba olup gitmektedir. Yani önceden yetkin birey yetiştirmemizin yolunu ortak akıl ile bulunması gerekir. Türkiye'nin iletişim çağının asıl gücü olan beyin gücü, yaratıcılık, özerklik ve yetkinlikleri kazanmak için çağın koşullarına göre eğitim sistemi yeni baştan şekillendirilmeli. Ancak öncelikle ülkemizin ciddi bir durum analizi yapması gerekiyor. Toplum olarak yetkin birey yetiştirmeden örgütlü bir toplum kültürümüz olmadığı biliniyor. Sorun çözme becerisi konusunda yetersiz teorik bilgi kadar deneyim ve örgütlenme sorunu yaşanmaktadır. Bütün bu eksiklikler nedeniyle birçok kişi kendi başına, kendi sorununu çözme başarısı sağlayamamaktadır.

Sonuç Olarak:
Türkiye'nin eğitim sistemi, ezberci ve sınav odaklı yapısıyla çağın gereksinimlerini artık karşılayamıyor. Köy Enstitüleri gibi başarılı modeller terk edilirken, eleştirel düşünce ve yaratıcılık temelli bir eğitim anlayışı bütünlüklü olarak geliştirilemedi. Öğretmen yetiştirme modeli geliştirilmedi. Öğretmenlerin rehberlik rolü önemsenmeli, öğrencilerin sorgulama ve analitik düşünme becerileri geliştirilmeli. Cumhuriyetin başlattığı ve yarım kalan toplumun aydınlanma sürecinin tamamlanmalı. Bun için öncelikle ve özerk ortamlarda özgür bireyler yetiştirilerek geleceğe hazırlanmalı. Eğitim sistemi, bilgi hamallığından çok, bilgiyi dönüştürme ve kullanma becerisi kazandıracak şekilde yeniden yapılandırılmalı. Bunun için partiler üstü bir yaklaşımla objektif bir norm kazanılmalıdır.

Yorumlar (0)

SON EKLENENLER
ÇOK OKUNANLAR
DAHA ÇOK Fikir Yazıları
Aşkın Matematiği

Fikir Yazıları15 Şubat 2025 18:09

Aşkın Matematiği

ZEYTİN MORUYDU GECE

Fikir Yazıları13 Şubat 2025 08:01

ZEYTİN MORUYDU GECE

İnanç Deneyiminin Toplumsal ve Matematiksel Ölçülebilirliği

Fikir Yazıları09 Şubat 2025 23:12

İnanç Deneyiminin Toplumsal ve Matematiksel Ölçülebilirliği

Ebeveynlik: Sevgi, Sınırlar ve Bilinçli Yaklaşım

Fikir Yazıları07 Şubat 2025 08:01

Ebeveynlik: Sevgi, Sınırlar ve Bilinçli Yaklaşım

 Erkekler de ağlasa…

Fikir Yazıları06 Şubat 2025 01:59

Erkekler de ağlasa…

İyimserliğin Gölgesinde

Fikir Yazıları04 Şubat 2025 23:38

İyimserliğin Gölgesinde

Sosyal ve Kültürel Hayatta Ailenin Önemi

Fikir Yazıları03 Şubat 2025 23:50

Sosyal ve Kültürel Hayatta Ailenin Önemi

KIŞ OLMADAN BAHAR

Fikir Yazıları03 Şubat 2025 08:54

KIŞ OLMADAN BAHAR

      “ AN ‘D OLSUN “

Fikir Yazıları31 Ocak 2025 13:33

“ AN ‘D OLSUN “

ÖĞRETMENLERİN KARİYER TAZMİNATININ EMEKLİLİKTE DE DEVAM ETMESİ İÇİN EK DÜZENLEME YAPILMALIDIR

Fikir Yazıları29 Ocak 2025 22:36

ÖĞRETMENLERİN KARİYER TAZMİNATININ EMEKLİLİKTE DE DEVAM ETMESİ İÇİN EK DÜZENLEME YAPILMALIDIR