Nirvana Sosyal

Anasayfa Künye Danışmanlar Arşiv SonEklenenler Sosyal Bilimler Bilimsel Makaleler Sosyoloji Fikir Yazıları Psikoloji-Sosyal Psikoloji Antropoloji Tarih Ekonomi Eğitim Bilimleri Hukuk Siyaset Bilim Coğrafya İlahiyat-Teoloji Psikolojik Danışma ve Rehberlik Felsefe-Mantık Ontoloji Epistemoloji Etik Estetik Dil Felsefesi Din Felsefesi Bilim Felsefesi Eğitim Felsefesi Yaşam Bilimleri Biyoloji Sağlık Bilimleri Fütüroloji Edebiyat Sinema Müzik Kitap Tanıtımı Haberler Duyurular İletişim
İnsan Hakları Tanım ve Temelleri

İnsan Hakları Tanım ve Temelleri

Sosyal Bilimler 06 Şubat 2025 10:15 - Okunma sayısı: 27

Doç. Dr. Celal Yeşilçayır

Günümüz dünyasında “insan hakları” ifadesini duymayan neredeyse kalmamıştır. Her ne kadar çok tanıdık ve bilindik bir ifade olarak görünse de insan haklarından anlaşılan aynı şey değildir. Çünkü kavramların anlamlarını yaratan önemli ölçüde kullanıldığı bağlamlardır. Aynı zamanda insan haklarının anlatımında siyaset, hukuk, tarih, ahlak vb. alanlara göre farklılıklar söz konusudur. Bununla birlikte insan hakları bütün diğer alanların konusu olmadan önce felsefenin konusu olmak durumundadır. Ancak böylelikle insan hakları konusunda şümullü bir tanımlama ve temellendirme imkânı mümkün olabilecektir. Çünkü felsefe öteden beri incelediği konuların temellerine inerek, açıklama ve gerekçelendirme gayreti içinde olan bir disiplindir. Bu bağlamda düşünüldüğünde insan haklarını her türlü etnik, dini, mezhepsel, bölgesel, cinsiyet vb. farklılık gözetmeden yalnızca insan olmaya bağlı haklar olarak tanımlamak yerinde bir tutum olacaktır. Şu hâlde dünyaya insan olarak gelmek insan haklarına sahip olmak için yeterli bir nedendir. İnsan haklarının özünü yaşama hakkı oluşturur ve evrensellik, devredilmezlik, dokunulmazlık gibi temel prensipleri içermektedir. Yaşama hakkının bir anlam ifade edebilmesi için ise kişinin barınma, beslenme ve güvenlik gibi olanaklara sahip olması gerekmektedir.

Diğer taraftan insan haklarının sıklıkla demokrasi ifadesi ile birlikte kullanıldığı dikkat çekmektedir. Demokrasinin yanında yurttaşlık hakları ve kültürel haklar gibi hak türlerinin insan hakları ile aynı anlamda ele alındığı görülmektedir. Ayrıca kadın hakları, çocuk hakları, işçi hakları gibi hak türlerinin insan hakları ile bir ve aynı şey olduğuna dair bir kanaat söz konusudur. Şüphesiz insan haklarının zikredilen olgularla önemli bir bağlantısallığı bulunmaktadır. Lakin insan haklarını öteki türden anlayışlarla aynı şey olarak görmenin yarattığı ciddi bilgi yanlışları ve kavram kargaşaları ortaya çıkmaktadır. Söz gelimi demokrasi ile insan hakları ilişkili bir anlayış olmakla birlikte demokratik olmasına rağmen, insan haklarına aykırı olan birçok uygulamanın olduğunu hatırlatmak gerekmektedir. İleri demokrasilerin mevcut olduğu ülkelerdeki idam cezası uygulamalarını bu açmaza bir örnek olarak göstermek mümkündür. Çünkü idam cezası demokratik bir yasanın ürünü olabilmekle birlikte kişinin yaşama hakkına doğrudan müdahale olduğundan insan haklarına aykırı bir uygulamadır. Bununla birlikte insan hayatında sıklıkla karşılaşılan hak türlerini insan hakları olarak nitelendirmekten ziyade, bütün hakların temelinde insan haklarının olduğunu ifade etmemiz gerekmektedir. Şu hâlde insan hakları insan yaşamının temel değeri ve ilkesidir. Tarihin eski dönemlerinde etik bir değer olarak ortaya çıkmıştır ve zamanla bir hak türü olarak insan hayatında var olmaya başlamıştır. Başka bir ifadeyle insan haklarının özünü insan onuru (human dignity, Menschenwürde) ve insanın değeri oluşturmaktadır. Dolayısıyla insan hakları, insanlığın eski dönemlerinde onur olarak ifade edilen insani değerin hukuk formundaki ifadesi olarak karşımıza çıkmaktadır.

İnsan haklarının, ahlak gibi insani değerlerin evrilmesi ve dönüşmesi ile günümüzdeki biçimini almış bir hak türü olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre insan haklarını hukuk sistemi ve sözleşmelerin bahşettiği bir hak olarak görmek doğru bir tutum değildir. İnsan haklarını hukuk sistemlerinin ürünü olarak görmek yerine bu dizgelerin öncüsü olarak görmek gerekmektedir. Ancak böylelikle insan haklarının hak ettiği değer ortaya çıkacaktır. Çünkü insan haklarını hukukun bahşettiği bir hak olarak görmek bu hakların sınırlamış ve özünden koparmış olmaktadır. Ancak hukuk sistemlerini insan haklarını koruyucu yasalar olarak belirlemek mümkündür. Böylesi bir uygulama ile insan hakları ile hukuk arasındaki ilişki doğru bir biçimde kurulmuş olacaktır. Benzer biçimde insan haklarını yurttaşlık hakları ve kültürel hakların sınırlı çerçevesine sığdırmak mümkün değildir. Ancak öteki türden hakları, insan hakları ilkelerine ve ölçütlerine uydurmak doğru bir tutum olacaktır. Çünkü insan hakları bütün insanlar için temel değerler ve ilkeler hükmündedir. Görüleceği üzere insan hakları belli bir grubun haklarını temsil eden ve zamansal olarak değişen bir hak türü değildir. İnsan olmanın ve birlikte yaşamının bütün prensiplerini özünde taşıyan temel insani değerler olduğu anlaşılmaktadır. Diğer taraftan insan haklarının tarihte belli bir sözleşme ile ortaya çıktığını iddia etmek ise oldukça eksik bir tutum olacaktır. Buna göre insan hakları olgusu, 1776 Virginia İnsan Hakları Antlaşması (1776), Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Deklarasyonu (1789) ve 10 Aralık İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nden (1948) çok daha önceleri var olan değerlerdir. İnsan haklarını yalnızca bir sözleşme maddesine indirgemek hakların özüne aykırı bir tutum olacaktır. Bununla birlikte insan haklarının nasıl oluştuğu ve meydana geldiği ile ilgili bir soru akıllara gelmektedir.

İnsan haklarının oluşum ve gelişimini bir kartopunun yuvarladıkça büyümesine benzetmek mümkündür. Aynı zamanda insan haklarını bir havuza benzettiğimizde bu havuzu besleyen irili ufaklı derelerin olduğu göz önünde tutulmalıdır. Çünkü insan hakları tarihsel süreçte birdenbire ya da mucizevi bir biçimde ortaya çıkmış olan prensipler değildirler. Bu bağlamda insanlığın eski dönem bilgelik ve ahlak anlayışlarının temel bir kaynak olduğunu ifade etmemiz gerekmektedir. Öyle ki Antik Hint, Çin ve Yunan Dönemi’nin bilge ve düşünürlerinin insanın değeri ve hakları konusunda ileri sürdüğü fikirler insan haklarının oluşumunda öncü kaynaklardır. Söz gelimi Ünlü Hint bilge ve düşünür Buda’nın (M.Ö. 563-483) bütün insanlar için geçerli evrensel ahlak ilkelerinden söz etmesi insan hakları düşüncesi önceleyen fikirlere örnek olarak gösterilebilir. Benzer biçimde ünlü Çin bilge ve düşünür Konfüçyüs’ün (M.Ö. 551-479) bütün insanların doğuştan eşit olduklarını ileri sürmesi insan hakları ilkelerini önceleyen diğer bir anlayıştır. Ünlü Yunan filozofu Sokrates’in (M.Ö. 469-399) bütün insanlar için geçerli evrensel ahlak ilkelerinin olduğunu ileri sürmesi ve bu fikrin öğrencisi Platon (M.Ö. 427-347) tarafından “İdealar Öğretisi” ile desteklenmesi söz konusu gelenek içinde önem arz etmektedir. Bunun yanında Alkidamos, Antiphon ve Hippias gibi Sofist düşünürlerin doğal haklardan söz etmesi insan hakları fikri bakımından yol açıcıdır. Bütün bu düşünceler ve daha niceleri birleşip, sentezlenerek insan hakları havuzunu oluşturan küçük dereler mahiyetindedir. Diğer bir ifade ile insan hakları düşüncesi, kartopunun yuvarlandıkça büyümesi misali tarihsel süreçte ortaya çıkan fikirlerle gelişip, büyümüştür. Bu düşünceler zamanla evrilip, dönüşerek Yeni Çağ’daki insan hakları kuramlarını hazırlamışlardır. Sonraki aşamalarda ise insan hakları siyaset ve hukuk gibi alanların konusu olmaya başlamıştır. Görüleceği üzere insan haklarını bütün öteki alanların konusu olmadan önce felsefi temelleri bağlamında incelemek önem arz etmektedir. Çok katmanlı bir yapısının olduğu anlaşılan insan hakları anlayışının farklı boyutları ve günümüzdeki durumu sonraki yazılarda analiz edilmeye devam edecektir.

Kaynak ve Okuma Önerileri:

Celal Yeşilçayır, İnsan Hakları Felsefesi, Konya: Çizgi Kitabevi, 2019.

Harun Tepe, İnsan Hakları Felsefesi, Ankara: BilgeSu Yayınları, 2018.

Nurten Gökalp, İnsan Hakları Felsefesi, Ankara: Nobel Yayıncılık, 2023.

Celal Yeşilçayır, Felsefi Bağlamda İnsan Hakları ve Barış Eğitimi, Ankara: Nobel Yayıncılık, 2019.

Celal Yeşilçayır, İnsan Haklarında Kuşaklar Tartışması ve Bir Çözüm Denemesi, Temaşa Erciyes Üniversitesi Felsefe Bölümü Dergisi, 2020.

Celal Yeşilçayır, İnsan Haklarının Sağlanmasında Temel Bir Sorunsal Olarak Demokrasi, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2019.

Yorumlar (0)

SON EKLENENLER
ÇOK OKUNANLAR
DAHA ÇOK Sosyal Bilimler
Olayın Özü Kavramı

Sosyal Bilimler05 Şubat 2025 12:14

Olayın Özü Kavramı

KİTAP OKUMA ALIŞKANLIĞININ KAYBOLMASI BİR BEKA SORUNUDUR

Sosyal Bilimler03 Şubat 2025 13:16

KİTAP OKUMA ALIŞKANLIĞININ KAYBOLMASI BİR BEKA SORUNUDUR

ÖĞRETMENLERİN ÖZGÜRLEŞEMEMESİNİN BEDELİ

Sosyal Bilimler29 Ocak 2025 08:51

ÖĞRETMENLERİN ÖZGÜRLEŞEMEMESİNİN BEDELİ

ÖZGÜRLÜK ÜZERİNE SÖYLEŞİ

Sosyal Bilimler23 Ocak 2025 15:36

ÖZGÜRLÜK ÜZERİNE SÖYLEŞİ

BİR TUTAM OT

Sosyal Bilimler18 Ocak 2025 13:02

BİR TUTAM OT

ÜNİVERSİTE ÖZERKLİĞİ

Sosyal Bilimler14 Ocak 2025 16:38

ÜNİVERSİTE ÖZERKLİĞİ

Sosyal Bilimler14 Ocak 2025 15:24

"KURUM KÜLTÜRÜ OLUŞTURMA VE ORTAK DİL KULLANIMININ KURUM KÜLTÜRÜ OLUŞTURMA GÖREVİ" Üzerine Söyleşi...

İskandinav Rüyası... İsveç...

Sosyal Bilimler06 Ocak 2025 11:17

İskandinav Rüyası... İsveç...

Zenginlik İnancı

Sosyal Bilimler05 Ocak 2025 19:46

Zenginlik İnancı

Cumhuriyet için vuruldular!

Sosyal Bilimler23 Aralık 2024 12:58

Cumhuriyet için vuruldular!