Nirvana Sosyal

Anasayfa Künye Danışmanlar Arşiv SonEklenenler Sosyal Bilimler Bilimsel Makaleler Sosyoloji Fikir Yazıları Psikoloji-Sosyal Psikoloji Antropoloji Tarih Ekonomi Eğitim Bilimleri Hukuk Siyaset Bilim Coğrafya İlahiyat-Teoloji Psikolojik Danışma ve Rehberlik Felsefe-Mantık Ontoloji Epistemoloji Etik Estetik Dil Felsefesi Din Felsefesi Bilim Felsefesi Eğitim Felsefesi Yaşam Bilimleri Biyoloji Sağlık Bilimleri Fütüroloji Edebiyat Sinema Müzik Kitap Tanıtımı Haberler Duyurular İletişim
2025 YILINDA SEVGİ SOYSAL OKUMAK

2025 YILINDA SEVGİ SOYSAL OKUMAK

Edebiyat 02 Ocak 2025 16:59 - Okunma sayısı: 70

Kadem DOĞAN

2025 YILINDA SEVGİ SOYSAL OKUMAK

Sevgi Soysal30 Eylül 1936’da İstanbul’da doğdu. Aslen Selanik mimar-bürokrat bir babayla Alman bir annenin, altı çocuğundan üçüncüsü olarak büyüyen Sevgi Yenen, 1952’de Ankara Kız Lisesi’ni, Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya fakültesini arkeoloji bölümünü bitirdi. İlk öykü kitabı “Tutkulu Perçem” 1962 yılında yayınlandı. 1968’de Tanta Rosa’yı yazdı. İlk romanı “Yürümek”le (1970) TRT Sanat Ödülleri Yarışması Başarı Ödülü’nü kazandı. 1974 yılında “Yenişehirde Bir Öğle Vakti Romanı” ile Orhan Kemal Roman Armağanını kazandı. Bu kitaplarını Şafak Romanı ve Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu cezaevi anılarının toplandığı kitap oldu.

Sevgi Soysal, yayınlanan romanlarında yaşamın içindeki kişilerin hikâyelerini anlatırken bir anda kalır, bu anın içine tek bir hikâyeyi değil; farklı kimlikli, farklı görüşlü, farklı düşlerin sahibi olan kişilerin hayallerini bir anda buluşturur. Her yaşam bir romandır, onun eserlerinde; Sevgi Soysal, romanların birleşimini yaratır. 20. Yüzyılın Türkiye insanını, o dönemin politik mücadelesini ve bu mücadeledeki kişilerin inanma halinin yanı sıra yüz yılın getirdiği değerler arasındaki “benin” çatışmasını çok iyi dile getirir. Sokakta, evde, işte yaşam akıp gitmektedir. Sıradan insan ile değerler peşinde koşan birey gerçekliğini tüm çıplaklığıyla çok akıcı bir dille romanlarında, öykülerinde düşünceler su olur akar.

Sevgi Soysal, “Şafak” romanında politik bireyin sancısını anlatır. Kendi yaşamının izlerinin bulunduğu bu roman, Adana’da geçer. Yazarın sürgün edildiği Adana’da bir gece kaldığı eve baskın yapılır, göz altına alınır ve Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşuna gönderilir. Yazar romanlarında, öykülerinde sokakların, bulvarların, mahallelerin evlerin, kentlerin ruhlarını dile getirir. Evlerden sokaklara taşan insanların; küçük insanların; gerçekliğin, güzellik mi yoksa çirkinliğin toplamından oluşmuş yaşamlar mıdır? Diye sorar.

“Gerçeğin çirkin ya da güzel olmasından değil bu, gerçeğe sıfatlar verilmeyeceğini biliyor. Sadece, daha çok güzelliğe alıştırılmış, daha doğrusu tuhaf bir güzellik algısı içinde yetiştirilmiş bir insanın, çirkinli – güzelli bir bütünde bile, tek gözünü kapayarak güzeli ayırmaya kalkışmaktan kurtulamayışı. Ya da güzel, şık bulduğu şeyler için her türlü atılganlıktan çekinmeyen, cesareti güzel bulduğu için cesur olanı ama çirkinliğe, gereğinde çirkin olmaya, gerçeğin çirkin de olabilecek yüzünü karşılamaya hiç mi hiç cesareti olmayan kişiliğinin temeldeki korkaklığı onu şaşırtan. (Say:18/Şafak/Sevgi Soysal)”

Sevgi Soysal, Ankara’da geçen Yenişehirde Bir Öğle Vakti, Şafak ve diğer eserlerinde gerçekliğin sıfatlarla anlatılamayacağını dile getirirken insanın bunun üstünde bir düşünceyle var olduğunu anlatır gibi. İnsan yaşadığı ana sığamayacak kadar büyük, bir o kadar da o anda var olan gerçekliği anlayamayacağını, gerçekliğin bile an geçtikten sonra olanlar olduktan sonra ne olduğunu ancak kişi anlayacak ya da anlatacaktır. Bu an daha sonrasında güzel midir, çirkin midir, bilebilir. Yazar, bir anda anlatmaya başladığı olayları, bireylerin kendi olmaları yolunda mücadele ettikleri bir ömrü sığdırır. Yenişehirde Bir Öğle vaktinde belediye işçileri bir ağacı kesmek için sokağa gelir ve yolu kapatırlar. Her gün kendi sıradanlığında yaşayan mahalleli bu olayın içinde kimlik bulur. Şafak romanında ise ev baskına uğrar. Yer sofrası kurulmuş; kahramanlar gecekondu mahallesinde; rakı sofrasındayken polisler evi basar. Kapı tekmelenir, sofradakiler şaşkınlıkla sürecin içinde yokmuşlar gibi, rakılarını yudumlamaya devam eder, ne düşüneceklerini, nasıl davranacaklarını bilemezler. Olayları tüm süreci Oya’nın, Mustafa’nın ve diğer kahramanların iç seslerinden öğreniriz. 20. Yüzyılın bu yeni gerçekçilik yazarı, ülkemiz insanını, politik insanının, sıradan işçilerin, sokakların, kentlerin dilini anlatırken asıl anlatmak istediği şey kendisidir. Yeni gerçekçilik yazarı, anlatıda, tanrı anlatıcı olurken ve bu olayların içinde yaşarken tüm bu sürece yabancılaşması ve kendini bu süreçlerden, olaylardan, kişilerden ayrı bir yerde tutması ve bir tepegöz gibi gerçeğin sıfatlarla tanımlanamayacak kadar birey olmanın dayanılmaz hafifliğini dile getirir.

Sevgi Soysal’ı 2025 yılında da okunmalı diğer yüzyıllarda da okunmaya devam edilmelidir. Çünkü onun romanları, bireyin var olma romanıdır. Adana’nın bereketli topraklarında şafak sökerken yaşam mücadelesinde var olmaya çalışan küçük insanlar varlığını hala sürdürüyor. Adana’da şafak hala işçiler, mevsimlik tarım işçileri için, sayısı o günden bu güne azalan fabrika işçileri için, yeni bir çalışma alanı olan AVM’lerde çalışan işçiler için gün erken doğmaya devam ediyor. Ankara’da Yenişehir’de binaların rengi, yapısı, sokakların adları değişse de insanlık komedyası hala devam ediyor. Fransız yazar, gazeteci ve senarist olanJean-Christophe Grangé, bir söyleşisinde şöyle diyordu: “Sosyalist düşüncenin savunduğu değerler ve hitap ettiği kişiler değişti. Eskiden solcular umut satardı. İşçiye, köylüye hitap eder, gücünü onlardan alırdı ama şimdi kapitalist sistemin söylemleri ve liderleri bu kesimi etkiliyor. İşçiler, oylarını kapitalistlere veriyor. Umut satıcılığını kapitalistlere kaptırdı sosyalistler.”

Sevgi Soysal, eserlerinde bu sıradan insanların ruhlarını o zamandan görüyordu. İnsan denilen canlının gerçeklik algısının istemleri doğrultusunda, hazları doğrultusunda güzellik ve iyilik; çirkinlik ve kötülük kavramlarının nasıl değişkenlik arz edeceğini dile getiriyordu. Bu gerçekliğin bilincinde olarak Sevgi Soysal, kendi mücadelesinde kendi olarak var olmuş, kalemini hiç bırakmamış, bildiği yolda bütün zorluklara rağmen devam etmiş, Türkiye’nin en önemli kadın yazarı olmaya devam ediyor. Şimdi, bu yılı Sevgi Soysal okuma yılı olarak belirleyelim. Onun var olma mücadelesini örnek alalım.

Kadem Doğan

01.01.2025

Yorumlar (0)

SON EKLENENLER
ÇOK OKUNANLAR
DAHA ÇOK Edebiyat
MEĞER METRE KELİMESİNE  MASUM BİR HARF EKLEYİNCE METRES OLURMUŞ

Edebiyat04 Ocak 2025 13:33

MEĞER METRE KELİMESİNE MASUM BİR HARF EKLEYİNCE METRES OLURMUŞ

Öykü: YENİ YIL DİLEKLERİ

Edebiyat03 Ocak 2025 14:52

Öykü: YENİ YIL DİLEKLERİ

65 Metrede

Edebiyat02 Ocak 2025 11:21

65 Metrede

Rota

Edebiyat01 Ocak 2025 14:41

Rota

Öykü: KOÇUN KELLESİ

Edebiyat01 Ocak 2025 11:47

Öykü: KOÇUN KELLESİ

AKUT 2

Edebiyat30 Aralık 2024 22:07

AKUT 2

Öykü: KEFAL

Edebiyat27 Aralık 2024 12:45

Öykü: KEFAL

Umutsuz Çığlıklar

Edebiyat26 Aralık 2024 22:22

Umutsuz Çığlıklar

Keşkenin Güncesi

Edebiyat25 Aralık 2024 23:23

Keşkenin Güncesi

Öykü: Belkıs Öğretmen'in Gizli Bahçesi

Edebiyat25 Aralık 2024 18:01

Öykü: Belkıs Öğretmen'in Gizli Bahçesi