Dans ve Hareket Terapisi konusunda çalışan iki uzman
Prof.Dr.Binnur Yeşilyaprak ve Dr.Şule Çağlar ile bir söyleşi
Soru 1. Dans ve Hareket Terapisi (DHT)’nin teorik temellerinde hangi psikolojik yaklaşımlar bulunmaktadır?
Kuşkusuz ki dans ve hareketin yaşamımızdaki yeri ve önemi çok eskidir.
Hareket; bizim beden dilimizdir. Kendimizi ifade biçimimizdir. İletişim yoludur. Öyle ki; kendi ihtiyaç ve duygularımızı ifade etmek için ‘söz’den önce ‘ses’ vardı, sesten önce de ‘hareket’!.
Hareketin belli biçim ve ritimlerde duygu ifadesi olarak ortaya konmasıyla ‘dans’ formuna dönüşmesi ise insan tarihi kadar eskidir. Şamanlarda belli ritüellerde dansı görüyoruz örneğin.
Dansın bir terapi yöntemi olarak kullanımı ise, 1940'lerde, DANS VE PSİKOTERAPİ’nin entegrasyonu sonucu gelişmiştir.
DHT; eğitimli bir psikoterapist tarafından dans ve hareketin psikoterapi amaçlı kullanımıdır. DHT, hareketi temel alan ve vücudun deneyimini terapi sürecine katan bir disiplin alanıdır. Yalnızca sözel olarak anlatılanı değil, bedenin söylediklerini de dikkate alır. Tıpkı diğer terapilerde olduğu gibi kişinin anlattıklarına bedeni de katar.
Dans ve Hareket terapistleri, psikoterapi alanında ilk ve temel yaklaşım olan psikanalizi esas aldılar çıkış kaynağı olarak. Daha sonra Gestalt ve İnsancıl yaklaşımı içlerine kattılar. Freud, Jung, Reich’in çalışmaları giderek sonraki yıllarda bilişsel/ davranışsal ve ilişkisel yaklaşımları da kullanarak DHT’nin kapsam alanını genişlettiler.
DHT’nin terapi ortamında kullanımının kuramsal temellerinde öne çıkan varsayımlar şöyle vurgulanabilir:
Fritz Perls "Beden her şeyi bilir” der. İnsan olarak; bedenimiz, zihnimiz ve çevre ile etkileşimimiz arasındaki birliğin sonucuyuz. Ancakhayatımızın çoğunu bu bağı kuramadan, “bağlantısız” olarak, bu “bütünleşme”yi sağlayamadan geçiriyoruz.
DHT uygulamaları nerede kullanılabilir:
DHT uygulamaları; ‘koruyucu, önleyici, geliştirici ve iyileştirici ruh sağlığı’ çalışmaları kapsamında çok farklı gruplarda etkili bir şekilde kullanılabilir. Çocuk, ergen, bireyler, çiftler, aileler ve farklı gruplarla her yaştan bireylerle yapılan çalışmalarda işe yarar.
Soru 2. Bireysel gelişimde dans terapisinin rolü nedir?
Bu alandaki uygulamalar farklı gelişim dönemlerinde beklenen ‘gelişim görevleri’ni destekleyici olarak kullanılmaktadır. Örneğin sosyal ve psikolojik beceriler dediğimiz ‘ilişki kurma’ ve ‘duyguları fark etme ve ifade etme’ becerileri gibi. Anlaşılacağı gibi çok geniş bir kapsamdan söz ediyoruz.
Dans/Hareket Terapisi uygulamaları psikiyatride, psikolojide, tıpta, hemşirelikte, fizyoterapide ve dans terapisinin kendi özgün disiplin alanında yapılmaktadır. DHT’nin; kaygı, depresyon, beden imajı, benlik saygısı, dikkat ve iletişim becerileri, stres, vücut gerginliği, yeme bozuklukları ve depresyon gibi alanlarda başarı ile kullanıldığını ortaya koyan çok sayıda araştırma rapor edilmektedir. DHT ile ilgili araştırmalar, kişinin yaşadığı korku verici olayların üstesinden gelmesine, fiziksel benliğini hissetmesine, sorunlarını analiz edip günlük sorunlar için yapıcı çözümler üretmesine, kişinin beden imajı ve benlik saygısının artmasına, iyilik hâlinin artmasına, ruh hâlinin iyileşmesine, beden imajının olumlu olmasına katkıda bulunduğunu göstermektedir.
Soru 3. Sağlık alanında DHT uygulamalarında hangi bulgulara ulaşılmıştır?
DHT konusundaki kitabımızda bu konudaki araştırma bulgularına yer verilmiştir. Ancak biz uygulamalarımızı klinik ortamlarda sürdürmüyoruz. Daha çok yukarıda değindiğimiz gibi gelişimsel alanda ‘beden ile temas kurma, duyguları fark etme ve ifade etme, kendini kabul vb. amaçla atölye çalışmaları yapıyoruz.
Literatürü incelediğimizde klinik ortamlardaki uygulama ve araştırma bulguları bize açıkça gösteriyor; DHT ile; kronik ağrı, fibromiyaj, parkinson, otizm, kalp ve akciğerlerin iyileşmesi, kas kuvveti, dayanıklılık ve motor kondisyonunun artması, kas tonu ve gücü, vücut duruşu, koordinasyon vb. alanlarda olumlu sonuçlar elde edilmektedir.
Soru 4. Sosyal becerin geliştirilmesi için DHT nasıl kullanılabilir?
Dans terapisinin bireylere sağladığı önemli faydalardan biri de sosyal gelişime olumlu etkisidir. Dans terapisi, her yaştaki bireylere, ortak hareket deneyimlerine katılabilecekleri, sosyal etkileşimi ve bağlantıyı teşvik edebilecekleri bir alan sunar. Otantik Dans ve hareketin sözsüz doğası, bireylerin başkalarıyla geleneksel sözlü yollarla zorlayıcı olabilecek iletişimi özgürce ve doğallıkla kurmasına olanak tanır. Araştırma sonuçları ile dans terapisinin; kişilerarası becerileri ve bilişsel yetenekleri arttırdığı bulunmuştur. Bireyler dans terapisine katılarak paylaşma ve işbirliği gibi sosyal becerileri geliştirme ve uygulama fırsatına sahip olurlar. Dans terapisi seanslarının yapılandırılmış doğası, bu becerilerin destekleyici ve kapsayıcı bir ortamda öğrenilmesi ve uygulanması için bir çerçeve sağlar.
DHT terapisinin en önemli aracı “Kinestetik empati”dir: “Bir diğerinin beden hareketlerine tanıklık etmek, gözlemlemek ve onun bedenindeki hareketlerden ne hissettiğini, duygusunu anlamak ve bunu ona yansıtmak.” Bir nevi hareket aracılığı ile kurulan empati olarak ifade edilebilir.
Kinestetik empati, bedensel bir süreçtir. Terapist, danışanın hareketi ve vücutsal ifadesi ile uyumlanır. Terapistin vücut dilinin şekil ve nitelik olarak karşısındaki kişiyle duygusal uyum içerisindedir. Terapist kendi kinestetik duyumsamalarını fark ederek danışanın içsel duygu durumunu vücuduyla hisseder ve ona yansıtır.
Bireyler, DHT uygulamalarında Kinestetik empati becerilerini geliştirir. Bu da kişinin duygusal ifadelerini, beden dilini ve jestlerini dikkatlice gözlemleyerek onun duygusal durumunu anlamaya çalışmayı içerir. İletişim ve empati becerilerini geliştirmek; birbirlerinin bakış açılarını, düşünme biçimlerini ve duygularını anlamasını sağlar. DHT, sadece sosyal becerileri geliştirmekle kalmıyor, aynı zamanda bir birliktelik durumuna girme ve bu durumu sürdürme becerilerini destekliyor. Bu beceri de her türlü etkileşimin sorunsuz şekilde akmasına yardımcı olur. Böylece insanlar arasındaki iletişim daha samimi olarak derinleşebilir, çatışmaların çözümü kolaylaşabilir ve duygusal bir bağ oluşturmak mümkün hale gelebilir.
Sonuç olarak dans terapisi, karşılaştığımız sosyalleşme zorluklarına çözüm bulmak için benzersiz bir yaklaşım sunmaktadır. Sözsüz iletişime odaklanan ve kendini ifade etmek için özgür ve güvenli bir platform sağlayan dans terapisi, sosyal gelişimi destekler.
Soru 5. DHT’nin travma sonrası stres bozukluğu üzerindeki etkileri nasıl?
Travma deneyimlerimiz vücudun içindedirler ve bazen oraya hapsolurlar. Çünkü travma deneyimini sözel olarak ifade etmek çok kolay olmaz. Hareket ve dans bunların kilidini açar. Fiziksel ve bedensel anlatımlar, değişim, dönüşüm ve iç görü kazanma süreçlerinin anahtarı olarak terapist tarafından kullanılır. Travma ile ilgili duyguların beden hareketi yoluyla ifadesi önemlidir. Travmayı tanımlamak, ele almak ve desteklemek için hareketin kullanımı, araştırma literatüründe uzun zamandan beri kabul görmüştür.
DHT travma sonrası stres bozukluklarının iyileştirilmesinde başarı ile kullanılır. DHT bireylere; travma tepkilerinin farkına varmasına yardımcı olur, vücutta travma belirtilerinin nasıl düzenleneceğini öğretir, travmatik olaya yanıt olarak vücutları aracılığıyla yeni hareketler öğrenir. Zihin-beden bağlantısını güçlendirir. Zihninde ve vücutta aynı anda neler olup bittiğine dair bir farkındalık geliştirir. Böylece iyileşme ve gelişmeyi destekler DHT.
Soru 6. DHT uygulamaları konusunda karşılaştığınız en önemli zorluk nedir ve nasıl başa çıkıyorsunuz?
Biz DHT konusunda gençlerle ve yetişkinlerle grup uygulamaları yapıyoruz. Bunlar bir-kaç saatlik veya birkaç günlük programlar şeklinde. Bu atölyelerde amacımız, katılımcılar eğer profesyonel olarak psikoterapi ile çalışıyorlarsa; bu teknikleri öğrenip kendi repertuarlarına katmalarına yöneliktir. Diğeri ise kendi bedenlerini keşfetmek ve otantik dans ve hareket yoluyla beden arşivlerine ulaşarak bastırdıkları duyguları ortaya çıkarmak.. Bu konuda yaşadığımız güçlük şu: Bizlere hep ‘düşünmek’ öğretilmiş yani zihne odaklanmayı öğrenmişiz. Sosyal yazılım içinde duyguları da bastırmayı ve ‘kabul edilir şekilde’ ifade etmeyi öğrenmişiz. Bize hep “Ne düşünüyorsun?” diye sorulmuş ama “Ne hissediyorsun?” diye sorulmamış! Bu yüzden kendimizi hep alışılmış sosyal kalıplar içine sıkıştırmışız.
Atölyelerde katılımcılar bu gerçeği fark edince çok şaşırıyor.. Bunu fark ediyorlar ama bedenlerinde sıkıştırdıkları duyguları nasıl ifade edeceklerini bilemiyorlar. Otantik hareket yani “içine odaklan ve spontane olarak dans et” dediğimizde hep kalıp hareketler içinde kaldıklarını gözlemliyorlar. İşte sosyal yazılımın, özellikle cinsiyete göre bize giydirdiği ‘zırh’ ları çıkarmak çok zor.. Bu zorluk zamanla yavaş yavaş aşılıyor. Özgür ve güvenli atölye ortamında kabul edici-sessiz tanıkların eşliğinde zaman içinde ilerleyen uygulamalarla aşılıyor.
Soru 7. Yoganın, fiziksel hareketler ve meditasyon da dahil olmak üzere insan psikolojisi üzerine etkileri konusunda neler söylersiniz?
Doğu kültüründe çok uzun çağlardan beri benimsenen yoga ve meditasyon bize, dış sesleri susturup iç sesimize odaklanmayı sağlamada yardımcı oluyor. Otomatik pilota bağlı hayatlarımızda kendimize;
“DUR.. HİSSET.. FARK ET.. KABUL ET..” demek için özellikle meditasyon ve yoganın etkili olduğu kabul edilir. Bir diğer ifade ile bedene odaklanmada kendimizi disipline etmek açısından önemli. Zihni susturmak ve bedeni dinlemek için yoga ve meditasyondan yararlanılabilir. Hareketten söz ettik zaten. Biz atölye çalışmalarımızda özellikle nefes meditasyonu yapıyoruz.
Soru 8. Bu konudaki kitabınızdan da söz eder misiniz?
Evet, bu alanda Türkçedeki tek kaynağın ortak yazarları olarak “Dans ve Hareket Terapisi-Grup Uygulamaları” kitabını yazmış olmak gerçekten bizim için doyum verici bir yaşantı. Bu alanın giderek önem kazandığını görüp de Türkçe bir kaynak olmamasını bir eksiklik olarak hissettik. Kitabımız 2020 yılında yayınlandı ve bu sürede 3 baskı yaptı. Şimdi 4. Baskıyı çıkarma aşamasındayız. Kitap özellikle ‘bedenin bilgeliğini’ keşfedip terapi uygulamalarında bunu kullanmak isteyen uzmanlar için olduğu kadar konuya ilgi duyan farklı kişiler tarafından da ilgi ile karşılandı. Önemli bir boşluğa dikkat çekti ve inanıyoruz ki bu konuda yeni yayınları teşvik edici bir rol oynadı.
Teşekkür ederiz.
Prof. Dr. Binnur Yeşilyaprak
Dr. Şule Çağlar
NOT: Bu röportaj 16 Kasım 2024 tarihinde aşağıda linki verilen haber sitesinde yayınlanmıştır. Orijinal röportaja aşağıdaki linkten ulaşılabilir.
https://nevinbilginhaber.blogspot.com/2024/11/sen-anlat-kosesi-konuklar-binnur.html