Prof. Dr. Faik KANATLI
Kategori: Fikir Yazıları - Tarih: 21 Nisan 2025 01:14 - Okunma sayısı: 24
Arsız Sevinç (Schadenfreude)
Prof. Dr. Faik KANATLI[1]
İlkesel anlamada bir dilde üretilen bir düşünce (söz, sözcük, metin, söylem) başka bir dilde yeniden üretilebilir. Diller arası çevri bu ilke ve kabulden beslenir. Ancak çevri biliminde ve bilimcilerinde, özellikle duyguyla özdeşleşen sanat ve düşünme-sorgulamayla özdeşleşen felsefe alanındaki metinlerin çevrisinde kimi kayıpların olacağında hemen hemen herkes hemfikir. Bu yüzden böylesi metinleri üretildiği dilden okumak, tüm teknolojik gelişmelere ve olanaklara karşın ayrıcalığını koruyor. Humboldt’un vurgusuyla, “dilin dünyaya bakışı”nı yansıtan kavramların çevrisi bir sorun olmayı sürdürüyor. Bu bağlamda, Almancada “Geist”, Türkçede “gönül ve felek” kavramları, dilin dünyaya bakışını iyi yansıtan örneklerdir. Söz konusu kavramlar başka dillerde tek bir kavramla karşılanmadığı için ya betimlenir ya dipnotla açıklanır ya da tanımlanarak olduğu gibi verilir. Türkçede, “başkasının talihsizliğinden duyulan keyif” ve “başkasının zararına sevinme” diye betimlenen, Schaden (acı, zarar) ve Freude (sevinç, haz) sözcüklerinin tamlamasından oluşan Almanca kökenli Schadenfreude de, başka dillere çevrilemeyen ya da zor çevrilen kavramlardandır. Birçok dilde üzerine kitaplar ve makaleler yazılan bu kavramın, anlam alanını belirginleştirmek, Türkçedeki yansımalarına dikkat çekmek ve gerekçeli Türkçe karşılık önermek, bu yazının düşünsel yolculuğunu oluşturuyor. Böylece yazı, yaşadığımız çağ kimilerince “Schedenfreude’nin Altın Çağı” olarak nitelendirildiği için zamanın ruhuna ilişkin kafa yormayı da vaat ediyor.
Schadenfreude’nin Kavram Alanı
Schadenfreude kavramının anlam alanını belirginleştirmeden önce anlambilimsel bir kuram ve inceleme yöntemi olan “kavram alanı”nı açıklamak kaçınılmazlaşıyor. Anlambilim araştırmalarında önemli bir yer tutan “kavram alanı” kuramında, bir terim birliğinden söz edilemez. J.Trier, A. Jolles, Bühler, W. Portzig, L. Weisberger, B. Ipsen gibi adlarla anılan kavram alanı; kimi ince ayrımlara rağmen dilsel alan, dil alanı, sözlüksel alan, sözdizimsel alan, anlamsal alan, anlam alanı, anlam yerleşkesi, anlamsal ağ, anlamsal örgü, çağrışımsal alan ve alan kuramıyla anlamdaş olarak kabul edilebilir (Bkz. Lewandowsky, 1990, s. 154, 299-302, 1261-1262). Ben bu yazıda dilsel tutarlılığı sağlamak için “kavram alanı” terimini önceliyorum. Yunus Emre Çekici ile birlikte yazdığımız bir makaledeki(2018) anılan dilbilimcilerin görüşlerini gözeten tanım girişimimizi aktarıyorum:
İç içe geçmiş, kaynaşmış, bir sözcüğün diğerini etkilediği-gerektirdiği, sözcüklerin anlam sınırlarının kesiştiği ve anlamlarının birbiriyle belirginleştiği, aynı kavram içinde örgülenen anlamsal birlikteliğe kavram alanı denir. Bir kavramın sınırlarını belirginleştirmek, eş deyişle bir kavramın diğer kavramlarla düşünsel mesafesini ortaya koymak, aynı zamanda o dilin düşünce deneyiminin yansıdığı kavram alanını belirlemek anlamına gelir.
Yazıyı alıntılara boğmamak için Çekici ile yaptığımız çalışmadan kavram alanına ilişkin öne çıkardığımız üç saptamayı anmakla yetineceğim:
Alıntılarda belirginleşen veriler ışığında Schadenfreude kavram alanını, Tiffany Watt Smith’in Nüvit Bingöl tarafından Türkçeye “başkasının talihsizliğinden duyulan keyif” diye çevrilen Sadenfreude kitabında geçen kavramları derleyerek birkaç küçük eklemeyle oluşturdum. Belirginleşen kavram alanı, Kavramın tüm ayrıntılarını vermese de bütüncül bir resim sunuyor:
Empati-sempati, acıma-sevinme, keyif, gülme, bıyık altından gülme, sırıtma, alay etme, dalga geçme,muziplik, şamata, kutlama, fesatlık, eziklik, haset, kıskançlık, garez, imrenme, intikam, kin, hınç, isyan, küçümseme, küçük düş(ür)me, üstünlük, kibir, baskınlık, namertlik, duygusal esneklik, övgü, yergi, gayrimeşru hazlar, başarı, başarısızlık, zafer, hüsran, sakarlık, sürpriz, rekabet, aşağıla(n)ma, aşağı çekme, tökezleme, beceriksizlik, vicdan(sızlık), yetersizlik, ibret, gaddarlık, misilleme, ihlal, nazar, yağcılık, erk ve ilişkileri, kutuplaş(tır)ma, teselli etme, teselli bulma, linç, utanç, küstahlık, kına yakma (Argo), ödeşme, böbürlenme, pişmanlık…
Yukarıda sunduğum kavram alanı, Schadenfreude’nin olumlu-olumsuz, karşıt duyguları kapsadığını ve tek bir duygu değil, birkaç duygunun bireşimi ve karmaşık bir duygular ağı olduğunu gösteriyor. Bu yüzden “Schdenfreude sadece Almanlara mı özgü?” sorusu anlamını yitiriyor, çünkü benzer karmaşık duygular birçok dilde farklı biçimlerde yansıtılıyor. Örneğin Japonlar bunu, “ başkalarının talihsizlikleri baldan tatlıdır” söyleminde somutlaştırıyor. Alman filozof Nitzsche’ye göre, iktidarsızın intikamıdır Schadenfreude. Mevlana, cahilin Schadenfreude’ye daha yatkın olduğunu, “cahilin merhameti ve lütfu azdır” sözüyle dile getiriyor. Ortadoğu kültüründe “düşmanımın düşmanı benim dostumdur” söylemi, Schadenfreude’yi anımsatıyor. Eski dildeki Arapça kökenli “şematet” sözcüğü, başkasının başına gelen belaya, talihsizliğe sevinmek anlamına geliyor. Antakya’nın sözlü kültüründe halen varlığını sürdüren, “haset olsun da şematet olmasın” söylemi, Schadenfreude’nin hasetten, kıskançlıktan daha kötü olduğunu belirtiyor. Günümüz Türkçesinde, oh olsun, oh canıma değsin, bunu hak etti, içimin yağları eridi, cezasını buldu, layığını buldu, Allah’ın sopası yok ki, ektiğini biçiyor, Allah’ından bulsun gibi söylemler; Schadenfreude’nin habercileri değil mi? “Herkese birden gelen sıkıntı ve felakete katlanmak, yalnızca bir kişiye gelene katlanmaktan daha kolaydır” anlamına gelen el ile gelen düğün bayram Atasözü, başkasının acılarının bizi rahatlattığını anlatmıyor mu?
Schadenfreude farklı dozlarda da olsa hemen hemen herkeste var. Bizi zora sokan takımın en iyi oyuncusunun sakatlanmasına hangimiz sevinmedik? Kibirli konuşmalar yapan birini zora sokmak için tezgâhlanan sorulara hangimiz iç destek vermedik? Kendini beğenmiş bir sanatçının gafı hangimizi güldürmedi? Giyimiyle tüm dikkatleri üzerine toplayan birinin üzerine sıçrayan kahve hangimizin canını yaktı? Yılardır komedi filmleri sakarlıktan beslenmiyor mu? Hangimiz başkasının çok fazla onaylanışını kendi onaylanmayışımız olarak görmedik? Bize itici gelen birinin düşüşüne –kendimize bile itiraf etmesek de- hangimiz sevinmedik? Bizden biraz eksiği olan insanların arasındayken daha mutlu olduğumuz gerçeğini kim inkâr edebilir? Bizim kültür acıların paylaşılmasına odaklanır; oysa sevincin paylaşılması daha zor değil midir?
Schadenfreude’ye Türkçe Karşılık?
Kavramı ve anlam alanını belirginleştirdiğimize göre artık karşılık önermeye geçebiliriz. Almancada isim tamlaması olan Schadenfreude”yi sözcüğü sözcüğüne çevirdiğimizde ilkin şu seçenekler oluşuyor:
Acı sevinci- acı hazzı, zarar sevinci-zarar hazzı veya acı keyfi-zarar keyfi
Bu seçenekler Türkçede, başkasının zararına sevinmeyi veya ondan haz duymayı karşılamıyor. Acaba bunu sıfat tamlamasında denersek nasıl bir sonuç alabiliriz? Sevinç ve haz sözcüklerini Schadenfreude’deki karşıtlığı ve karmaşıklığı yansıtabilecek sıfatlarla buluşturalım. Kavram alanındaki “gayri meşru” sıfatı; yasak, ahlaksız, namussuz, arsız, utanmaz, ayıplı ve huzursuzu çağrıştırır. Bu sıfatların her birini sevinç, haz ve keyif sözcükleriyle eşleştirelim:
Gayri meşru sevinç, gayri meşru haz, gayri meşru keyif
Yasak sevinç, yasak haz, yasak keyif
Ahlaksız sevinç, ahlaksız haz, ahlaksız keyif
Namussuz sevinç, namussuz haz, namussuz keyif
Arsız sevinç, arsız haz, arsız keyif
Utanmaz sevinç, utanmaz haz, utanmaz keyif
Ayıplı sevinç, ayıplı haz, ayıplı keyif
Huzursuz sevinç, huzursuz haz, huzursuz keyif
Yasak, gayri meşru, ahlaksız, utanmaz, namussuz sıfatları çok katı ve tamamen olumsuz sıfatlardır, oysa alan literatüründe Schadenfreude’yi olumlu bulan düşünürlerin sayısı az değildir. Namus ve ar sözcükleri anlamdaş olsa da eşanlamlı değildir. Zaten hiçbir sözcük başka bir sözcükle eşanlamlı olmaz, ancak anlamdaş veya benzeşik olur. Özellikle söz konusu sözcüklere ek-lemeler yapıldığında bu fark göze çarpar. Örneğin, “Namussuz” bir küfür olarak algılanırken, “arsız” tıpkı eşek sıpası gibi bir sevgi sözcüğünü çağrıştırır. Freude’nin Türkçe karşılığı olan sevinç, haz ve keyif sözcüklerinden sevinç tercih edilmeli, çünkü bu bağlamda haz ve keyif biraz abartılı olur. Bu durumda, geriye arsız sevinç ve huzursuz sevinç kalıyor. Schadenfreude’nin anlam alanındaki şamata, alay etme, dalga geçme ve muziplik; huzursuz seçeneğini elediği için arsız sevinç öne çıkıyor ve gerekçeli Türkçe karşılık önerimizi oluşturuyor.
Arsız sevince ilişkin okuma, değerlendirme ve kafa yomalarımda öne çıkan kimi saptamaları sizinle paylaşarak yazıyı sonlandıracağım:
Sizce, rekabetin temel değere dönüştürüldüğü, herkesin birbirinin rakibi olduğu, rakiplerin de düşmanlaştırıldığı, kutuplaşmanın tavan yaptırıldığı bir dünya düzeninde arsız sevinç özendirilmiyor mu? Anılan kışkırtmalar arsız sevinci masum kılmıyor mu?
Kaynakça
Erzi, S. (2019). Başkasının zararına sevinme schadenfreude. Ankara: Nobel Bilimsel Eserler.
Kanatlı, F ve Çekici Y. E. (2018). Okuma Eğitimi Alanındaki Kuramsal Kitaplarda Okumanın Kavram Alanına Yönelik Eleştirel Bir Değerlendirme. İçinde: “Mersin Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 2018; 14(1): 303-316” DOI: http://dx.doi.org/10.17860/mersinefd.344672
Lewandowsky, T. (1990). Linguistisches wörterbuch 1.2.3. Bande Heidelberg/Wiesbaden: QuelleMeyer.
Smith, T. W. (2020). Schadenfreude başkasının talihsizliğinden duyulan keyif (N. Bingöl, Çev.). İstanbul: Kolektif Kitap.
Schwarz, M. (Hrsg.) (1994): Kognitive Semantik / Cognitive Semantics: Ergebnisse, Probleme, Perspektiven. Tübingen: Narr.
[1] Mersin Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe ve Sosyal Bilimler Eğitimi Bölümü Öğretim Üyesi.
03 Nisan 2025 16:56
16 Nisan 2025 14:15
09 Nisan 2025 13:59
09 Nisan 2025 19:47
04 Nisan 2025 15:25
06 Nisan 2025 19:17
14 Nisan 2025 10:55
01 Nisan 2025 20:23
16 Nisan 2025 14:29
20 Nisan 2025 15:29