Uzm. Psk. Yaren ÜNAL-Prof. Dr. Gülbahar BAŞTUĞ
Kategori: Psikoloji-Sosyal Psikoloji - Tarih: 07 Nisan 2025 23:09 - Okunma sayısı: 37
DİJİTAL ÇAĞDA SUÇ NASIL OLUR? SİBER SALDIRGANLIK
Uzm. Psk. Yaren ÜNALa, Prof. Dr. Gülbahar BAŞTUĞb
a Ankara Üniversitesi Adli Bilimler Enstitüsü Adli Psikoloji Doktora programı
b Ankara Üniversitesi Sağlık Hizmetleri MYO; Adli Bilimler Enstitüsü Adli Psikoloji Anabilim Dalı Başkanı
Günümüzde internet hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline gelmiş durumda. Ancak ucu bucağı belli olmayan dijital dünya yalnızca bilgiye erişimimizi kolaylaştırmakla kalmıyor aynı zamanda bizleri dünyanın dört bir yanından yeni tehditlere açık hale de getiriyor. Ne yazık ki fiziksel dünyada yakından tanıdığımız, tanık olduğumuz şiddet, tehdit ve zorbalık gibi olgular artık sanal ortama taşınarak daha yaygın ve kontrolsüz bir hale geliyor. Siber saldırganlığı bireylerin ve grupların dijital araçları kullanarak diğer insanlara zarar verdiği, tehdit ettiği ya da manipüle ettiği modern bir tehlike olarak adlandırabiliriz. Bu tehlike anonimliğin sağladığı cesaret, mesafelerin önemsiz hale gelmesi ve saldırıların 7/24 sürebilmesi gibi faktörlerin etkisiyle geleneksel şiddet biçimlerinden daha karmaşık ve sinsi bir tür olarak karşımıza çıkıyor ve hayatlarımızı etkiliyor. Tam da bu sebeplerden siber saldırganlık için net bir çerçeve çizemiyoruz, çerçeve çizemedikçe de en temel sorulara kesin ya da en azından gerçeğe daha yakın cevaplar bulamıyoruz. Siber şiddet ne kadar yaygın? Hangi eylemler siber saldırganlık olarak kabul edilir? Kimlere siber saldırgan diyebiliriz? Bu ve benzeri sorular bakış açısına göre tamamen farklı yanıtlar alabilir. Ancak bazı araştırmalar bizlere bu karmaşık tabloyu anlamlandırmak için önemli veriler ve değerli perspektifler sunuyor. İşte tam da bu noktada, siber saldırganlık olgusunu daha iyi kavrayabilmek adına yapılan çalışmalara göz atarak kendi çerçevemizi çizmeye çalışalım.
Önce siber saldırganlığın türleriyle başlayalım, çevrimiçi taciz, zorbalık, tehditkar mesajlar gönderme, takıntı, intikam pornosu, kişinin rızası olmadan cinsel içerikli görüntülerinin ya da videolarının dağıtılması; bir kişinin kişisel bilgilerini (örneğin adresi ya da telefon numarası) izni olmadan ifşa etme (doxing), bir kişinin bilgisayarına ya da çevrimiçi hesaplarına yetkisiz erişim sağlama (hacking), kimlik hırsızlığı, bir başkasının kişisel bilgilerini maddi kazanç sağlama amacıyla kullanma, cinsel içerikli görüntülerin ya da videoların kişi tarafından para ya da diğer kazançların sağlanması için şantaj amacıyla kullanılması (sextortion), siber takıntı, elektronik iletişim yoluyla tekrarlanan taciz ya da tehditler, bir kişinin adresinde sahte bir acil duruma müdahale etmesi için acil servislerin kandırılması (swatting), çevrimiçi taklit, birinin başkasının yerine geçerek o kişiyi aldatmak ya da zarar vermek amacıyla yapılan faaliyet ve kötü amaçlı yazılım dağıtımı, sistemlere zarar vermek ya da kişisel bilgileri çalmak amacıyla zararlı yazılımların yayılması gibi davranışların tümü birer siber saldırganlık davranışıdır (Moafa 2014; Holt ve ark., 2022; Kowalski ve ark., 2019; Reed ve ark., 2020). Yukarıda bahsettiğimiz siber saldırganlık davranışları aynı zamanda siber suçlar olarak da tanımlanmaktadır. Her ne kadar suç olarak tanımlansa da bir suç olarak değerlendirilip ne kadar müdahale edilebildiği oldukça tartışmalı bir konudur.
Cevap bulmaya çalışacağımız ilk soru şudur: Siber saldırganlık gösteren kişiler bunu hangi faktörlerin etkisiyle yapıyor? Başka bir deyişle siber saldırganlık için potansiyel risk faktörleri nelerdir? Bunları Mukred ve arkadaşlarının (2024) çalışmasının yardımıyla açıklayalım: Öncelikle psikolojik etkenlerden bahsetmek gerek. Ruh sağlığıyla ilgili geçmiş sorunlar, öfke kontrolü, depresyon ya da narsistik eğilimler birinin siber saldırganlığa yönelme ihtimalini artırabiliyor. Bazıları iç dünyalarındaki sorunlarla baş edemediklerinde bunu başkalarına zarar vererek dışa vurabiliyorlar. Bir diğer önemli etken sosyal faktörlerdir. Özellikle geçmişte zorbalığa uğramış ya da dışlanmış kişiler güçlerini kanıtlamak ya da intikam almak için siber saldırganlığı bir araç olarak görebiliyor. Bu “Bana zamanında bunu yaptılar, şimdi sıra bende.” mantığıyla hareket edenler için bir çıkış yolu gibi görünebiliyor. Elbette kültürel faktörler de işin içine giriyor. Eğer bir toplumda saldırganlık ve baskın olma “güç göstergesi” olarak görülüyorsa, bireylerin siber şiddete yönelme ihtimali daha da artıyor. Yani bazı ortamlarda siber zorbalık bir tür statü aracı haline bile gelebiliyor. Bir diğer faktör ise sosyoekonomik durumdur. Düşük gelirli ve düşük sosyoekonomik statülü ortamlarda büyüyen bireylerin yaşadıkları stres ve sosyal destek eksikliği sebebiyle siber şiddete yönelme ihtimalleri daha yüksek olabiliyor. Bu tür saldırılar belki de içlerinde biriken öfkeyi boşaltmanın bir yolu olarak görülüyor. Son olarak da kişisel faktörler devreye giriyor. Geçmiş travmalar, intikam duygusu, özgüven düşüklüğü ya da teknoloji bağımlılığı gibi nedenler insanları siber şiddete itebiliyor. Kimi zaman bir anlık öfkeyle kimi zaman ise kendini daha güçlü hissetme arzusuyla yapılan bu eylemler dijital dünyada büyük yankılar uyandırıyor. Kısacası siber saldırganlık faili olmak için tek bir sebep yok, çevre, kültür ve bireysel deneyimler bir araya gelerek insanları bu tür eylemlere yönlendirebiliyor. Ancak hangi faktör etkili olursa olsun, siber şiddetin bilinçli bir seçim olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Hiçbir bahane bir başkasına zarar vermeyi meşrulaştıramaz. Birinin geçmişte zorbalığa uğramış olması, ekonomik sıkıntılar yaşaması ya da öfkesini kontrol edememesi başkalarına karşı saldırgan davranışlarda bulunmasını haklı çıkarmaz. Sonuçta her birey dijital dünyada nasıl davranacağını seçme gücüne sahiptir ve bu seçimlerin sorumluluğunu da taşımak zorundadır.
Cevap aradığımız diğer sorular ise şunlardır: Siber şiddet neden bu kadar yaygın? İnsanlar fiziksel dünyada göstermeyecekleri saldırgan davranışları neden çevrimiçi ortamda sergilemeye daha eğilimlidir? Bu sorulara psikoloji ve suç bilimi alanlarında geliştirilen çeşitli teorilerle bir açıklama getirebilmeyi umuyoruz. İlk olarak Gottfredson ve Hirschi’nin Öz-Kontrol Teorisi (1990) düşük öz-kontrole sahip bireylerin suç işlemeye daha yatkın olduğunu öne sürüyor. Bu teoriye göre kendini kontrol edemeyen kişiler anlık dürtüleriyle hareket ederek uzun vadeli sonuçları düşünmeden zarar verici eylemlerde bulunabiliyor. Özellikle de internet gibi bir ortamda bu dürtüsellik daha da ön plana çıkıyor. İlgili araştırmalar da düşük öz-kontrol seviyesine sahip bireylerin çevrimiçi tehditler savurma, taciz edici içerikler paylaşma ya da yasa dışı hackleme gibi eylemleri daha sık gerçekleştirdiğini gösteriyor (Donner ve ark., 2014). Daha geniş kapsamlı bir çalışmada 25 farklı ülkede 25.000’den fazla genç birey incelenmiş ve düşük öz-kontrol seviyesinin siber zorbalık üzerinde geleneksel zorbalığa kıyasla daha güçlü bir etkisi olduğu bulunmuş (Vazsonyi ve ark., 2012). Yani siber saldırganlığın bir kısmı kişilerin kendilerini frenleyememesinden, dürtülerini kontrol edememesinden kaynaklanıyor diyebiliriz. Peki neden bazı insanlar siber saldırganlığa daha yatkın? Rutin Faaliyetler Teorisi (Cohen ve Felson, 2010) bu soruya basit ama etkili bir yanıt sunuyor: Suç suç işlemeye motive olmuş kişiler, uygun hedefler ve yetersiz koruma bir araya geldiğinde gerçekleşir. Günümüzde internet bu üç faktörü fazlasıyla karşılıyor. Sosyal medyada insanların özel hayatlarını paylaşmaları, çevrimiçi tehditler ve zorbalık için bir hedef haline gelmelerine neden olabiliyor. Aynı zamanda internet üzerindeki anonimlik ve denetim eksikliği saldırganlara istedikleri gibi hareket etme alanı sağlıyor. Guan ve Subrahmanyam’ın (2009) araştırmasına göre, internette daha fazla zaman geçiren bireyler siber saldırganların hedefi olma ihtimali daha yüksek olan kişilerdir. Yani internette var olmak bile bazen riskli hale gelebiliyor. Diğer yandan Goldsmith ve Brewer (2015) bazı siber şiddet olaylarının bilinçli planlamalar sonucu değil, “dijital sürüklenme” olarak adlandırdıkları bir süreçle ortaya çıktığını savunuyor. Bu teoriye göre internetin sunduğu anonimlik, sınırsız erişim ve kontrolsüzlük insanları farkına varmadan suç işlemeye yöneltebiliyor. Anonimlik bireyleri daha az hesap verebilir hissettirdiği için, insanlar normalde yüz yüze söyleyemeyecekleri şeyleri kolayca yazabiliyor. Sosyal medya bu açıdan sınırsız bir alan sunuyor. Hakaretler, tehditler ve nefret söylemleri adeta cezasız kalıyormuş gibi görünüyor. Lee’nin (2006) araştırmasına göre sosyal medyada anonimlik arttıkça, insanların kendilerini engellemeden daha saldırgan yorumlar yapma eğilimi de yükseliyor. Ayrıca sosyal medya bir grup dinamiği yarattığı için bireyler uyum sağlama baskısı hissedebiliyor. Song ve arkadaşlarının (2012) yaptığı çalışma bireylerin akran gruplarının normlarına uyum sağlamak adına çevrimiçi saldırganlıkta bulunabileceğini ortaya koyuyor. Özellikle ergenler sosyal medyada daha geniş akran ağları kurdukça, bu ağların içerdiği saldırgan davranışlara daha fazla maruz kalıyor ve bu davranışları normalleştirme eğilimi gösteriyor.
Peki tüm bunlar ne anlama geliyor? Siber saldırganlık sadece birkaç kötü niyetli insanın yaptığı bireysel eylemlerden ibaret değildir. Psikolojik faktörler, sosyal dinamikler, kültürel normlar ve dijital dünyanın sunduğu sınırsızlık bu sorunu büyüten unsurlardandır. Yani mesele sadece "kötü insanlar" meselesi değil, daha derin ve sistematik bir problemle karşı karşıyayız.
Peki, ne yapabiliriz?
Bireysel farkındalık: Öncelikle her bireyin dijital dünyada yaptığı her hareketin bir etkisi olduğunu anlaması gerekiyor. Çevrimiçi ortamdaki sözlerimizin ve davranışlarımızın gerçek insanlar üzerinde gerçek sonuçları var.
Eğitim ve bilinçlendirme: Siber şiddetin ne olduğunu, nasıl yayıldığını ve nasıl önlenebileceğini öğretmek şart. Okullarda, iş yerlerinde, hatta sosyal medyada bununla ilgili daha fazla farkındalık yaratılmalı.
Hukuki düzenlemeler ve denetim: Sosyal medya platformları nefret söylemi ve siber zorbalığa karşı daha sıkı önlemler almalı. Ayrıca siber şiddet olguları daha ciddiye alınmalı ve mağdurların korunması için daha etkili yasal süreçler oluşturulmalı.
Dijital etik kültürü oluşturmak: Tıpkı fiziksel dünyada olduğu gibi, internet üzerinde de belirli etik kuralların benimsenmesi gerekiyor. İnsanların anonimlik ardına saklanarak istediklerini yapmalarına izin vermeyen, hesap verebilirliği artıran bir kültür oluşturmalıyız.
Dayanışma ve toplumsal tepki: Siber şiddeti normalleştirmemeli, “internet işte” diyerek geçiştirmemeliyiz. Birini çevrimiçi ortamda aşağılayan, taciz eden ya da tehdit eden birini gördüğümüzde sessiz kalmamalı, tepki göstermeliyiz.
Kısacası siber şiddetle mücadele bireysel farkındalıkla başlar ama toplumsal değişimle çözülür. Hepimiz interneti nasıl bir yer yapmak istediğimize karar vermeliyiz. Çünkü dijital dünya bizim yansımamız. Eğer orada şiddet, nefret ve taciz bu kadar yaygınsa, belki de önce kendi toplumumuzdaki şiddet kültürünü sorgulamak zorundayız.
Kaynakça
Cohen, L. E., & Felson, M. (2010). Social change and crime rate trends: A routine activity approach (1979). InClassics in environmental criminology(pp. 203-232). Routledge.
Donner, C. M., Marcum, C. D., Jennings, W. G., Higgins, G. E., & Banfield, J. (2014). Low self-control and cybercrime: Exploring the utility of the general theory of crime beyond digital piracy.Computers in Human Behavior,34, 165-172.
Goldsmith, A., & Brewer, R. (2015). Digital drift and the criminal interaction order.Theoretical Criminology,19(1), 112-130.
Gottfredson, M. R., & Hirschi, T. (1990). A general theory of crime. InA general theory of crime. Stanford University Press.
Guan, S. S. A., & Subrahmanyam, K. (2009). Youth Internet use: risks and opportunities.Current opinion in Psychiatry,22(4), 351-356.
Holt, T. J., Bossler, A. M., & Seigfried-Spellar, K. C. (2022).Cybercrime and digital forensics: An introduction. Routledge.
Kowalski, R. M., Limber, S. P., & McCord, A. (2019). A developmental approach to cyberbullying: Prevalence and protective factors.Aggression and violent behavior,45, 20-32.
Lee, C. C., Hwang, M. S., & Liao, I. E. (2006). Security enhancement on a new authentication scheme with anonymity for wireless environments.IEEE Transactions on Industrial Electronics,53(5), 1683-1687.
Moafa, F. A. (2014). Classifications of cybercrimes-based legislations: a comparative research between the UK and KSA.International Journal of Advanced Computer Research,4(2), 699.
Mukred, M., Mokhtar, U. A., Moafa, F. A., Gumaei, A., Sadiq, A. S., & Al-Othmani, A. (2024). The roots of digital aggression: Exploring cyber-violence through a systematic literature review.International Journal of Information Management Data Insights,4(2), 100281.
Reed, E., Wong, A., & Raj, A. (2020). Cyber sexual harassment: A summary of current measures and implications for future research.Violence against women,26(12-13), 1727-1740.
Song, G., Ma, Q., Wu, F., & Li, L. (2012). The psychological explanation of conformity.Social Behavior and Personality: an international journal,40(8), 1365-1372.
Vazsonyi, A. T., Machackova, H., Sevcikova, A., Smahel, D., & Cerna, A. (2012). Cyberbullying in context: Direct and indirect effects by low self-control across 25 European countries.European Journal of Developmental Psychology,9(2), 210-227.
03 Nisan 2025 16:56
04 Nisan 2025 15:25
01 Nisan 2025 20:23
06 Nisan 2025 13:23
04 Nisan 2025 23:05
06 Nisan 2025 19:17
04 Nisan 2025 13:50
02 Nisan 2025 22:24
07 Nisan 2025 21:23
05 Nisan 2025 13:39