Haydar Uzunyayla
Kategori: Edebiyat - Tarih: 27 Mart 2025 21:34 - Okunma sayısı: 174
Heba olmuş bir hayatın geri getirilemeyeceğini herkes çok iyi bilir. Bunu daha net bir ifadeyle açıklarsam: Hayatımız bir defa kırılmaya başladığında, onu eski haline getiremeyiz. Tıpkı yere düşüp parçalanan bir cam bardağın eski halini koruyamaması gibi… Ve bu kırılmayı en iyi dile getiren sözcüklerin başında pişmanlık, vicdan azabı, hayal kırıklığı ve benzeri duygularımız yer alır. “Ah, keşke yapmasaydım… Bugün hala vicdan azabı çekiyorum… Nasıl da umut etmiştim… Şimdi tam bir hayal kırıklığı…” ve daha başka sözcükleri, hemen herkes hayatında bir veya birkaç söylemiştir. Söz konusu sözcüklere yorgunluk, bıkkınlık ve tekdüzeliği de ekleyelim.
Peki heba edilmiş geçmiş neden anımsanır?.
Bu soruya şöyle bir cevap verebiliriz: Bazı şeyler olması gerektiği gibi olmamıştır; yapılması gereken şeyler yapılmamıştır ya da geleceğe giden yolu irademiz dahilinde inşa edemediğimiz için, deriz ve bu son belirteç aslında cevapların bütününü kapsar.
Kuşkusuz hiçbir şey nedensiz oluşmaz. Bir neden başka bir neden tarafından var edilir veya bunun tersi başka bir neden tarafından yok edilir. Zayıflık zaaflarımızdan, açlık zenginlerin doyumsuzluklarından kaynaklanır… Bataklığa saplanmak da, buradan çıkmak da bir nedenin sonucu oluşur. Kölelik, özgürlüğü onaylamamaktan dolayı devam eder… Aynı şekilde pişmanlık, hayal kırıklığı, tekdüze bıkkın ve yorgun bir yaşam da çok zaman özgür irademizin güçsüzlüğünden kaynaklanır ve bu güçsüzlük bizi yanlışa ve belirsizliğe doğru sürükler… Örneklersem eğer: İnsan, genel olarak birilerine, bir şeylere bağımlı yaşama eğilimi gösteren türlerin başında gelir. Üyesi bulunduğu kolonideki merkezi gücün (Ebeveyn, sokak, mahalle, devlet, okul, kurgular ve değerler, inançlar vb. gibi neyse ve kimse) duygu ve davranışlarını benimsemeyi yaşam biçimi edinir. Aldanır, aldatılır… Hakim güç bir şeyden nefret ettiğinde, aynı şeyden o da nefret eder. Haz duyduğu şeyden haz, sevinç duyduğu şeyden sevinç, üzüntü duyduğu şeyden üzüntü duyar. Düşman olduğuna düşman, dost olduğuna dost olur. Veya onun mutluluğuyla mutlu olur. Veya efendisinin sevmediği kimsenin zarar görmesine efendisi gibi sevinir. Onun düşündüklerini
düşünür, inandıklarına inanır, beğenilerini beğenir ve bu durum çok zaman ömrünün sonuna kadar sabit halde devam eder… Ömrünün son çeyreğinde veya akşam olduğunda ise (çoğumuzun başına geldiği gibi) kafasını ellerinin arasına alarak, gözlerini yere dikerek geçmişe ve geçmişten kendisine kalanları bir film şeridi gibi hafızasından geçirir ve görür ki elinde avucunda bir küfe dolusu pişmanlık ve hayal kırıklığı birikmiştir. Ama artık çok geç… Ve bizler bugün bile hala sele kapılmış halde, yokuş aşağı hızla sürüklenen bu aptallığımızın neden böyle işlediğini keşfetmiş değiliz.
Zaaflarımız aslında güçsüzlüğümüzün kanıtıdır. Aklın etkinlik göstermediği bir yapıdır bu ve haset, öfke, kin, teslimiyet, şehvet, oburluk, umut, hayal, hayranlık, sefillik, açgözlülük, saldırganlık, tecavüz, sahtekarlık, adaletsizlik vb. gibi duygularımıza yenik düştüğümüzde, başımıza nelerin gelebileceğini bilmeden yanlış bir hayatın içinde buluruz kendimizi… Ve yukarıya bir kısmını sıraladığım duygularımızın büyük bölümü bireyi gerçeklikten uzaklaştırır. Onda doğruyu-yanlışı, iyiyi- kötüyü, yararı-zararı değerlendirme yetisinin kaybına neden olurlar. Çünkü duygular yumağını yüklenmiş biri, her koşulda kendi dışındakinin, kendini ezen ve aldatan gücün hükmünü onaylar. Daha da vahimi iç rahatlık, huzur ve özgürlük arama gibi bir yanılgının da içine düşer ve yabancılaşmaya başlar. Kendini kontrol edemez hale gelir; bu da artan şekilde zaaf ve zayıflığın oluşmasına neden olur.
Pişmanlık ve hayal kırıklığı bir ayrılıktır. Başka bir ifadeyle canlılığımızın ve etkin halimizin bizi terk etmesidir. Eğer konuşabilme ve düşünebilme yeteneğimizi en üst sıralara çıkarabilirsek, her şey yolunda olacaktır. Yaşam bize fazlasıyla göstermiştir ki neyi, nasıl yaptığımızın bilincinde olmamak, girdaba giden yolun başlangıcıdır.
Derin analizlere gerek yok… Yorgunluk, bezginlik, aldanma ve benzeri yaşamlar yaşamak istemiyorsak, dünün aklını bugünden, bugünün aklını yarından farklı kılmak gerekiyor.
08 Mart 2025 11:51
03 Mart 2025 16:46
16 Mart 2025 15:39
05 Mart 2025 10:23
18 Mart 2025 14:06
04 Mart 2025 16:38
21 Mart 2025 10:57
29 Mart 2025 10:16
17 Mart 2025 01:35
01 Mart 2025 14:44