Yazar Kadem DOĞAN
Kategori: Bilimsel Makaleler - Tarih: 06 Mart 2025 14:54 - Okunma sayısı: 29
ZARE TEYZENİN KİLİMİ
Değişen dünyada, olayların hızına yetişemezken olaylar olaylar üstüne yaşarken yaşam çok hızlı akıp gidiyor. Yeni dünyanın rengine bakınca, dinleyince, okuyunca şaşırtan olayların içinde buluyor kendini insan. Bu kadar farklılaşan şeylerin içinde insanın insana, doğaya yaptığı kötülüğün sıradanlığı değil de nedir? Kötü olmak için birine bilerek, isteyerek zarar vermek mi gelir? Bilmeden yaptıklarımızı, düşünmeden söylediklerimizi; bile isteye yaptıklarımızı, nereye koyacağız.
Kuşlar Da Gitti, Yaşar Kemal’in önemli eserlerinden biridir. Olay İstanbul’da Florya sahilinde geçer. Roman sonbahar mevsiminde yaşanır. Üç kafadar arkadaşın bu sahilde kuş avlar; bu avladıkları kuşlar, cami, havra, sinagog önlerinde satarak para kazanma hikâyesidir.
Yaşar Kemal’in eserlerinde çocukların özel bir yeri vardır. Onlar gerçek ile düşün yalansız yansımalarıdır. Diğer önemli konulardan biri ise doğadır. Doğa çocukların, Yaşar Kemal’in sığındığı, mutlu ya da mutsuz olduğu; özgürleştiği ya da saklandığı en önemli temaların başında gelir. Koşullar değiştikçe insanın değişmesi, insan değiştikçe doğanın değişmesi, insanın bu macerası, hayranlık verici bir maceraydı benim için, der Yaşar Kemal. Türkiye’deki değişime tanıklık eder. Bin dokuz yüzlü yılların başında doğmuştur. Cumhuriyet çocuğudur. Devrimler çağının şahididir. Ülkedeki değişim, doğadaki değişim tüm hızıyla sürer. Yeni ile eskinin çatışması vardır. Gelen günün getirdiği güzelliklerle giden günden kaybolanlar onun romanlarında derin bir sızı gibi kalır. Değişime inanan yazar, her değişimin de bir kaybediş, bir yok oluş olduğunu bilir. Doğa ve insanın değişimi onun eserlerinin en önemli konularındandır.
“Benim ülkemde birdenbire ovadaki ormanlar, bataklıkla, kamışlıklar yitiverdi. Birkaç yılda hem de… birbüyülü el gelmiş, Çukurova’nın üstünden geçmiş, toprağı değiştirivermişti. Bu traktörün hüneriydi. Romanını yazdığım büyük ağaçsız bataklık birden kuruyuvermiş, yerini pamuk tarlalarına, okaliptüs ormanına bırakmıştı. Sonraları o okaliptüs ormanı da pamuk tarlası oldu ya .ormanlar yok oldu, sular değişti, doğa örtüsü değişti, bütün bataklıklar değişti. Ağaçsız bataklık bir kuş cennetiydi de yüzlerce çeşit çeşit göçmen ya da yerli kuş bu bataklıkta barınıyorlardı. Flamingolar… Hani o pembe flamingolar var ya, işte onlar… Onlardan yüzlercesi, belki de binlercesi Akçasazda uçarlarken gökyüzü pembe kesiyordu. Köyümdeki kartallar, yabanıl hayvanlar, birkaç yılda yok oluverdiler. Böcekler, kelebekler… Bir dünya boşaldı. Benim ülkem bomboş bir tarım çölü oldu. Ama yaz aylarında bütün ova sararmış altın başaklı ekin tarlalarıyla dalgalanırken de… yeni başka, gene büyülü bir dünya oluveriyordu.”
Kuşlar Da Gitti, romanı ilk baskısını 1965 yılında yapmış, o dönemin İstanbul’unu anlatan bir eserdir. Kaybolan doğanın, değişen insanlığın, yitirilen masumiyetin romanıdır. Üç yoksul çocuğun hikâyesidir. O dönemin İstanbul’unda yoksul çocukların geçimini sağlamak için İstanbul’un farklı semtlerinde sahillere, çalılıklara tuzaklar kurarak avladıkları renk renk, çeşit çeşit kuşları inanç merkezlerinin önünde satarak hem kendi karınlarını doyurmuş hem de inançları gereği kuşları satın alarak özgür bırakan insanların sevap işlemelerine aracılık ettikleri bir iştir kuşçuluk. Bu eser de ise eskisi gibi olmasa da, her şeye rağmen kuşlar sahile gelir ve çocukların tuzağına düşerler. Yakalan kuşları satmak için gittikleri yerlerde artık kimse sevap için bu kuşları alıp özgür bırakmıyor olmakla birlikte bu işi yaptıkları için onlara öfkelenenler, küfredenler, dövmeye kalkan insanlarla doludur. Eski ile yeninin çatıştığı yerlerdir. Masumiyet yitimidir. Eski kuşlar da gelmiyordur. Renkleri azalmıştır. Görkemli kartalların, güçlü şahinlerin sayısı azalmıştır. İnsanların öbür dünya inançları da değişmiştir. İstanbullun sokaklarında yaşamda kalma mücadelesi verirken kimsenin öbür dünyayı düşünmeye vakti kalmamıştır. Doğa ile insanın mücadelesinde şimdilik insan önde götürmektedir yarışı. İnsanın açtığı yarayı doğa doldurmaya çalışırken her yere zamanında yetişemiyor. Doğa biliyor ki kendinden alınanı eninde sonunda insan kendisine geri vermek zorunda kalacaktır.
“Ölecekler,” diye bağırdım. Böyle tıkış tıkış, ölecekler.”
“ Tabii ölürler,” dedi Hayri omuzlarını kısıp ellerini patanç aralarına sokarak. “Ölecekler. Onlar ölürler de işte o zaman gör İstanbul’un halini. Bir zelzele bir zelzele, bir zelzele olacak, ayakta hiçbir ev kalmayacak. İstanbul’un tüm evleri yerle bir olacak, otomobilleri de paramparça, yüz bin parça.”
Uzun:
“ Yazık,” dedi, “ ne yazık ki, ne yazık. İstanbul’a çok yazık, yıkılacak. Onlar da bu kadar kötü olmasınlar. İstanbul küçücük kuşlar yüzünden yıkılacak.”(Kuşlar Da Gitti/ Sayfa 25)
Semih, Hayri, Süleyman(Uzun), bu eserde üç arkadaş. Üç yoksul çocuk. Birisi töre cinayetinden kaçıp gelmiş, diğeri kimsesiz, bir diğerinin babası hapiste ve hasta bir annesi var. Bu üç çocuğun masumiyetine, doğallığına; gerçek ile düş arasında kurdukları yaşama tanıklık ederiz. Mücadele ederken yiten masumiyetin en önemli simgelerinden biri Süleyman’ının annesine ait kıymetli kilimi, kafes almak için satmaları olur. Bir diğer masumiyet kaybını ise; yakalamış oldukları şahini Semih, gizlice alır ve satar, bir daha da onlarla görüşmez.
Semih gitmiştir. Hayri ile Uzun, Taksim’de, kafesleri ağızına kadar dolu kuşlarla ve onları satmak için saatlerce uğraşırlar. Yazar o dönemdeki Taksimi, tıklım tıklım Taksimi tasvir eder. Her yer işportacılarla doludur. Geçim derdi, başta yerini almıştır. Çocuklar açlıktan ölmek üzeredir. Köfteciye içleri gider ama nafile. Birkaç kuş satabilirler. Hala kafesler doludur. Eğer bu gece, bu kuşları satıp bitiremezlerse hepsi ölecektir. Ne çare kuşlar satılmaz. Sonunda sahilde, ateş yakılmış, etrafta uçuşan kuş tüyleri vardır. Eserin başından bu yana kuşları yememek için direnen çocuklar sonunda savaşı kaybetmiştir.
Yeni dünya düzeninde, Yaşar Kemal bu eserinde, bazı değerlerin kaybolmasına, doğanın tahrip edilmesine üzüntüsünü dile getirse de eserlerinde umut yanı başında durur. Sığırcık kuşlarının dansı hala gökyüzünü siyaha boyamaktadır. Şahinler, kartallar, insanların kurmuş olduğu tuzaklara düşmemeyi öğrenmişlerdir. Yazar, insanın doğadan kopmaması gerektiğini yazarken iyi insan olmanın en önemli göstergelerinden biri sayar. Çukurova’da Seyhan nehri gürül gürül akarken, binbir çeşit çiçekleriyle Toros Dağlarının etekleri renklenirken hala doğaya dönmeye vaktimiz varken bu fırsatı kaçırmayalım.
Kadem Doğan
05.03.2025/Adana
03 Mart 2025 16:46
04 Mart 2025 01:23
01 Mart 2025 14:44
01 Mart 2025 23:21
04 Mart 2025 16:38
02 Mart 2025 15:16
02 Mart 2025 17:48
05 Mart 2025 10:23
03 Mart 2025 11:14
01 Mart 2025 01:16