Nurdan Aladağ
Kategori: Edebiyat - Tarih: 18 Şubat 2025 12:54 - Okunma sayısı: 584
Annemle babam kendilerine yoksulluk biriktirdi. Gece gündüz çalışıp bir yandan bizi okutmaya çalışırken diğer yandan biriktirdikleri üç beş kuruşla kimsenin ilgilenmediği bir parça toprağı almanın peşine düşmüşlerdi. Erkek kardeşlerim askeri okula gidince buna çok sevinmişlerdi. Onların masraflarından kurtulmuşlardı çünkü. Sonunda o tarlayı almıştı babam. Aldığı gün eve koşarak gelmiş annemi sonra da bizleri tek tek kucaklamıştı. O günkü neşeli çığlıkları bir daha ne zaman atacaktık kim bilir?
On kişiydik, altmış metre kare düz ayak bir evde yaşadığımız günlerdi. Yatma vakti gelince yataklar serilirdi, evin her yeri yatak olurdu. Yine de sığmazdık. Bütün sülale aynı mahallede otururduk, kimin evinin uygun olduğunu bilir, yatmak için kalkar oraya giderdik. Öbür gün başka bir eve... Sabahları uyandığımda tavana, duvarlara, kapıya, perdelere bakar, nerede olduğumu anlamaya çalışırdım. Çoğu zaman hatırlamazdım hangi akrabamızın evinde olduğumu. Gürültüler çoğalınca anlardım evdeki herkesin uyandığını. Ben de kalkar dışarıya çıkardım. Teyzemi görünce onun yaptığı pişiler gelirdi aklıma. Pişilerin üstüne kelle peynirini rendelerken pişileri işaret edip gülerek bakardı bana. Elimi yüzümü yıkar, gelip teyzeme sarılırdım. O da "Pişileri sana yaptım." der, yanağımdan öperdi. Kahvaltı sonrası yardım ederdim ona. Evi süpürür, kendi evimize giderdim. Hiçbir şey demezdi annem. Elime birkaç kuruş verir, ekmek almaya gönderirdi beni. Koşarak gider, alır gelirdim ekmeği. Babam çoktan gitmiş olurdu. Nalbanttı babam. Atını nallatmak için gelecek olanlar bir gün önceden haber vermiş olurlardı babama. Annemle evin işlerini bitirir bitirmez babamın yanına koşardım.
Getirilen atları okşar, severdi babam. Huysuzlaşırlar diye onları dükkanın direğine güzelce bağlardı. Sonra kaşağıyı alır, atı özenle tımar ederdi. İşini bitirince biraz geri çekilir, uzun uzun bakardı ata. Beni çok etkileyen bir törendi bu. Ben yerimde duramazdım. Atın çevresinde dört dönerdim ama babam gibi güzel bakamazdım hiçbir ata. Okşayamazdım. O günlerden birinde bir çiftçi beyaz bir at getirdi. Dayanamadım, korkumu unuttum. Nasıl oldu anlamadım. Gidip atın boynuna sarıldım. Hiçbir şey yapmadı at. Sanki sevgiyle baktı bana. Bu durum, silinmez bir fotoğraf olarak kaldı bende. Hep öyle kalacak. Tımar ettiği ata sevgiyle bakan babamın fotoğrafı da aklımda.
Babam her zamanki gibi usulca yerinden kalkar, tımar ettiği atın gözünden öper, önce ön ayaklarından birini kaldırır, temizler, eski nalı söker, uzayan tırnaklarını keser, yeni nalı takacak hale getirirdi. Demir çivilerle yeni nalı atın ayağına çakardı. Babamın atların canını yaktığını hiç görmedim. Canını hiç yakmazdı atların. Huysuz atlar bile onun elinde kuzu olurdu. Çok acı çekmiş biriydi babam. Hiçbir canlıya acı çektirmemenin ustası olmuştu. Bir ara babamın elinde at olmak istedim. Atları kıskandım sanki. Babamın uymak istemediğim kuralları vardı. Ben ise tam bir sokak yaramazıydım. Ağaçlara çıkan, duvarlardan atlayan, akşamları eve gelmeyi unutan bir deli çocuktum. Onca yoksulluğa rağmen ölünceye kadar özleyeceğim o günleri.
Yaşlandı babam. Gücü tükendi, Nalbantlığı bıraktı. Bir daha evden dışarıya da çıkmadı. Ne zaman bir araya gelsek hep atlardan söz etti. Nal çakarken çıkan “tiki tiki tak tak “sesini taklit eder elleri havadayken düşünceye dalar sonra da bir anlık neşeyle gülümserdi. Bir seferinde atları özlemekten yorulduğunu söyledi. Çok etkilendim. Dışarıya çıkıp uzun uzun ağladım. Anımsadıkça ağlarım hâlâ.
Ne zaman aldığı o tarladan söz edilse gözleri ışık saçardı babamın. Mutlu olurdu. Yüzü güzelleşirdi. "Günü gelince o tarlayı satarsınız. Her birinizin bir evi olsun." demişti. Dediği gibi oldu. O tarlanın satışından gelen parayla her kardeşin bir evi oldu. Babam yok şimdi. Evim bomboş.
İletişim: nurdanaladag@gmail.com
10 Şubat 2025 15:19
08 Şubat 2025 20:23
07 Şubat 2025 08:01
18 Şubat 2025 12:54
12 Şubat 2025 15:05
03 Şubat 2025 13:16
05 Şubat 2025 12:14
16 Şubat 2025 14:58
07 Şubat 2025 09:34
06 Şubat 2025 01:59