Prof. Dr. Muhammet Özdemir
Kategori: Felsefe-Mantık - Tarih: 15 Ocak 2025 20:08 - Okunma sayısı: 44
Felsefe dünyanın veya onun tam karşılığı olan merkezi deneyimlere sahip toplumların her değişiminde ciddi bir tanım, sorun çerçevesi (kapsam) ve yöntem değişimi yaşamaktadır. Felsefede daima aynı kalan onun işlevidir. Bu işlev farklı filozoflar ve çağdaş felsefe gelenekleri bakımından birbirinden ayrı bazı açıklamalara sahipse de esas itibariyle felsefe; kavramlarla deneyimler arasındaki anlam ilişkilerinin değerlendirilmesi işini yapmaktadır. 21. yüzyılın ikinci çeyreğinin neredeyse başlayacağı bir dönemde dijital teknoloji ile etkileşimin yanı sıra yapay zekâ ve makine öğrenimi insanları ve toplumları değiştirecektir. Bu basit bir moda veya geçici bir gelişme değildir. Bu nedenle bu sürece karşı çıkmak yerine onu anlamaya ve onun içinde konuşlanma ve konumlanmaya dair hazırlıklara vakit ayırmak isabetli olabilir. Felsefe adına bu gelişmeye vakit ve mesai ayırmanın içeriği de; 20. yüzyıla ait eleştirel teorileri birtakım endişeleri dile getirmek adına tekrar etmek ve gelişmenin henüz teşekkül etmeyen etik, tarihyazımı, kültür ve değer alanlarıyla ilgili normatif pozisyonlar edinmek yönünde olmamalıdır.
Öncelikle iki saptamayı yapmakta yarar var gibi görünmektedir. Birincisi 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren insanların ve toplumların dünyada aşina ve alışkın oldukları biyolojik ve ekonomik temeller serbest piyasa ekonomisinin tanımladığı ve etkin olduğu temellerdi. Sözgelimi antibiyotik olmaksızın sağlık endüstrisi ve bizzat her türden sağlık kavrayışı ve kredilendirerek borçlanma olmaksızın da herhangi bir ekonomi anlayışı olmuyordu. Felsefe bir yandan pragmatizm ve onun yeniden yorumladığı başka gelenekler çerçevesinde her şeyin ve her canlının endüstrileşmesini destekledi, bir yandan analitik gelenek ve onun yeniden yorumladığı gelenekler çerçevesinde her şeyin ve her canlının dildeki nesnel etkileşimlerini açımlayarak bu kültür endüstrisini meşrulaştırdı ve bir yandan da Kıta Avrupası felsefesi ve onun yeniden yorumladığı gelenekler çerçevesinde 1945 yılından önceki merkezi toplumların yeni kazanım alanlarını mümkün kılabilmek adına kültür endüstrisi eleştirisine girişti ve bunun etrafında ideal bir arayışı insan ve toplumlara vizyon olarak önerdi. Burada gelişmekte olan toplumlar eski modern merkezi toplumların dengelenmelerinde bir pozisyon üstlendiler ve böylece felsefe dördüncü bir post-kolonyalizm açısına erişerek pragmatizm ve analitik felsefeye yardımcı oldu. Günümüzde ABD’nin merkezi toplumsal deneyimlerin temel aktörü olmaktan çıkmaya başlamasıyla oturmuş bu felsefi dengeler yeni bir yönelime doğru değişim geçirebilecek gibi görünmektedir.
İkinci bir saptama filozofun kendi kimliği, iş tanımı ve okuduğu metinler ve deneyimlediği yaşantılarla ilgilidir. Nasıl sağlık alternatif sağlık ve tedaviye Çin’in referans olabileceği akupunktur örneği seviyesinde yöneldiyse ekonomi de devletçi serbest piyasa sisteminin söz konusu olduğu bir Çin referansına devlet kapitalizmi kavramıyla yönelmiştir. İlginç bir şekilde Kıta Avrupası felsefesinin 20. yüzyılın son çeyreğindeki eleştirel açılımları günümüzde bir taraftan Çin’in yükselişinin ABD sistemini eleştirmek adına somut söylemsel bir çerçeve sunabilmesi için kullanılmaktadır, diğer bir taraftan da Çin-merkezli devlet kapitalizminin meydana getirdiği otoriter kurumsallaşmayı eleştirebilmek için kullanılmaktadır. Bu vakıa Kıta Avrupası felsefesine dayanarak felsefe yapmanın herhangi bir filozof için gelişmeye dirençli ve eleştirel çerçevelerin dışında bir pozisyon sağlayamaz olduğu anlamına götürülebilir mi bilmiyorum. Fakat Avrupa-merkezci aydınlanmanın 21. yüzyılın ikinci yarısına dair vizyoner bir tavra sahip olamayacağını göstermektedir. Bu nedenle genellikle bir iş çevresine danışmanlık hizmeti vermek ve piyasada akademik çalışma yapmak seçenekleriyle ekonomik mevcudiyet deneyimi yaşayan dünya filozofları önümüzdeki dönemde Kıta Avrupası felsefelerini merkezde tutan bakış açılarını muhtemelen işlevsel bulmayacaklardır. Kıta Avrupası felsefesi çağdaş Amerikan ve İngiliz felsefesindeki tamamlayıcılık ve soru üretme işlevini Çin’in serbest piyasaya katıldığı bir yenidünyada muhtemelen daha kısıtlı yerine getirebilecektir. Çünkü sözgelimi postmodernizm ve ondan önce Frankfurt Okulu ile gündeme gelen kültür endüstrisi eleştirisinin vizyonu ABD, popüler Amerikan kültürü ve tüketimin eleştirilmesiyle sınırlıydı. Birinci Soğuk Savaş döneminde “Batı bloğu” kavramı çerçevesinde Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin karşısında yer alan klasik modernliğin merkezi (Batı Avrupa), İkinci Soğuk Savaş döneminde Çin’in yanında ve ABD’nin karşısında olabilir mi? Bu soruya verilebilecek en doğru cevap klasik modernliğin merkezi toplumunun bugünkü temsilcilerinin artık daha fazla denge oluşturucu bir pozisyona evrilebilecekleri olabilir. Bu da Kıta Avrupası felsefesinin karakteri 21. yüzyılın ikinci çeyreğinden itibaren değişecek veya eğer 20. yüzyılın ilk yarısında olduğu gibi hazırlıksız olursa 21. yüzyılın üçüncü çeyreğinde radikal bir değişim yaşayabilir demektir. Bu gelişme filozofun sözgelimi hakikat kavramıyla ilişkisini daha fazla devletçi serbest piyasa ekonomisi, yapay zekâ temelli dijital toplum ve yeni dijital değerlerin etkileyebileceği anlamına gelebilir. Bilgi, varlık, doğru, iyi ve güzel kavramları yapay zekâ ve makine öğreniminin bizzat içine dâhil olan deneyimler olmaksızın tanımlanamazlar. Bu türden deneyimci bir tanım karakterine en elverişli olan 20. yüzyıl felsefesi de kuşkusuz pragmatizmdir. Çünkü Çin modern dönemde etkin bir tarihe sahip olmaksızın yükselmekte ve sahne almaktadır. Böyle modern dönemde yeni yer edinen bir ülkenin getirdiği felsefede “a priori” (önsel bilgi), doğuştancılık ve özcülük ne kadar sahici ve kalıcı bulunabilir?
Zaman en az biyoloji ve ekonomi kadar dikkatle programlanması, planlanması ve yönetilmesi gereken maddi bir vakıadır. İnsanın öğrenmek ve gelişmek için okumaya ve değerlendirmeye ayırabileceği mesai ve vakit sınırlıdır. Mühendislik ve ekonomideki “optimizasyon” kavramı tam da bu sınırlılığı çözebilmek ve verimli yönetebilmek için bulunmuştur. Örneğin Amerikalı matematikçi ve bilgisayar bilimcisi George Dantzig’in simpleks yöntemi doğrusal programlamadaki çeşitli ve çok sayıdaki koşul ve etkeni çözümlemeyi deneyen bir algoritma niteliğinde esas itibariyle yeni bir denge gereksinimini öne çıkarmaktadır. Bu denge optimizasyonda felsefeyi ilgilendirecek seviyede titiz bir soykütüğü, kuram, terminoloji, tarihyazımı ve kaynak seçimini gündeme getirebilir gibi görünmektedir. Toplumsal deneyimler ve kişisel arayışların popüler Amerikan kültür değerleri ve Çin’den dünyaya yansıyan dengelerden genellikle özerk kalamaması nedeniyle felsefenin pragmatizm zemininde pratik kalmasında yarar vardır. Bu pratiklik filozofun zamanını hayatın bütün formlarını yeniden oluşturan teknolojinin çeşitli uygulama
alanlarına, yapay zekâya ve makine öğrenimine yöneltmesiyle gerçek bir öngörü ve geçerli bir kavramsallaştırma olanağı edinebilir. Görünen odur ki teknolojinin ekonomi ve bilime olan dönüştürücü aktör olma pozisyonu insan ve toplumlara da yansıyacaktır. İnsan ve toplumların değişmesi demek meselesi aslında insan ve kavramlar olan felsefenin de değişmesi demektir. Protagoras burada Charles Sanders Peirce ile birlikte yeniden öne çıkabilir: “İnsan her şeyin ölçüsüdür.” Hangi insan sorusunun cevabı; artık yapay zekâ ve dijital kültür ile deneyim ve bilinç edinmiş ve yeni kavramlarını üretecek olan insan olabilir.
Felsefenin ölçüt olarak alabileceği yeni deneyimlerin merkezi toplumları 21. yüzyılın ikinci çeyreğinde karar kılabilecek gibi görünmemektedir. Bu nedenle hakikat kavramı muhtemelen pratik seviyede ve değişken bir çerçevede kalmaya devam edecektir. Çin ve Asya toplumlarının yeni kapitalizm deneyimlerinde mesai şartları ve üretim çerçeveleri pek evrenselleştirilebilir görünmeyebilir. Felsefenin bunun üzerine de eğilmesi gerekmektedir. Fakat bu eğilme esnasında felsefenin 20. yüzyılın pragmatizm dışındaki herhangi bir felsefesini öz olarak almamasını öneririm. Çünkü sözgelimi Çin toplumundaki toplumsal iletişim, işbölümü ve dayanışma pratikleri Avrupa ve ABD’den kesinkes etkilenmiş olsalar da çok başka aktör özellikleri içermektedir.
08 Ocak 2025 18:13
01 Ocak 2025 11:47
01 Ocak 2025 17:57
07 Ocak 2025 16:46
06 Ocak 2025 11:43
07 Ocak 2025 18:52
10 Ocak 2025 11:21
05 Ocak 2025 15:01
04 Ocak 2025 13:33
02 Ocak 2025 16:59