“Umuntu ngumuntu ngabantu!”
Bu söz, çoğu Güney Afrika Cumhuriyeti’nde yaşayan Zulu halkının dilinde“Sen; ben, ben olduğum için sensin.”ya da“Ben, biz olduğumuz için varım.”anlamındadır.
Ve bu “Ubuntu” felsefesidir. Türkçeye “insanlık bağı” olarak çevrilebilecek, kavramla ilgili bu felsefe, Afrika kökenli etik ve insancıl bir düşünce sistemidir. Temelinde “başkalarıyla bağlantılı olmak”, “paylaşım”, “empati” ve “toplumsal dayanışma” vardır. Kimlik ve mutluluğun, bireyin toplumla kurduğu ilişkiden doğduğunu savunur.
Batılı bir antropolog, sosyal araştırmalar yaptığı Afrika’da çocuklara bir oyun oynatmak ister. İlerideki ağacın altına koyduğu bir şekerlik dolusu şeker, ona ilk ulaşanın olacaktır. Çocukları başlangıç çizgisinde yan yana dizer ve kıran kırana bir yarış olacağını umarak“Başla!”komutunu verir…
Çocuklar gayet sakin, acele etmeden el ele tutuşur ve ağaca doğru hep birlikte yürürler; şekerliğin yanına aynı anda varırlar. Ağacın altında daire oluşturarak oturup mutluluk içinde şekerleri yerler… Antropolog çocukları şaşkınlıkla izler. Neden böyle yaptıklarını sorduğunda aldığı yanıt son derece öğreticidir:“Ubuntu! Nasıl olur da diğerleri mutsuz ve hüzünlüyken sadece birimiz mutlulukla bütün şekerleri yiyebilir?”

Hikâye, rekabet yerine iş birliğini, bencillik yerine paylaşımı vurgular. Ubuntu’ya göre, bir kişinin acısı tüm toplumun acısıdır; bir kişinin mutluluğu da herkesindir. Bu düşünce bize“İnsanlık, ancak birlikte var olabilir.”der; küresel rekabet ve boğuşmalar çağında unuttuğumuz bir gerçeği hatırlatır: Biz, ancak başkalarıyla birlikte “biz” oluruz ve ancak o zaman “tam”ızdır.
Peki bu yaşadığımız dünyada “tamlığımız” nasıl paramparça oluyor, “bizliğimiz” nasıl ben ben parçalanıyor? Şöyle: Bilindiği gibi, ekonomide gelir dağılımını gösteren “gini” katsayısı “sıfır” ise gelir dağılımına mükemmel eşitliği, “1” ise mükemmel eşitsizliği ifade ediyor. Son verilere göre 1’e doğru koşan gini katsayısının dünya ortalaması 0,625; Türkiye ortalaması 0,420.
Başka türlü de söyleyebiliriz: Dünyanın en zengin %10’u küresel servetin %81’ine el koymuş durumda. Türkiye’nin en zengin %10’u ise toplam servetin %70’ine sahip.
Ve Afrikalı çocuklar, ancak karnavallarda, halk şenliklerinde görülen bir eşitlik ve mutluluk içinde o ağacın altında şekerlerini paylaşırken; bizim “hak, hukuk, adalet” talep eden çocuklarımız, daha şenlik biter bitmez tutuklanarak adliye ve karakollarda aynı ceza ile “mükemmel bir eşitliğe” tabi tutuluyorlar!
O ağacın altında oturan çocukların elindeki “şeker” gibi tatlı bir sözcük olan “ubuntu”yu, bu bayram arifesinde neden anımsadım bilmiyorum; belki de ülkemizdeki bayram şenliğinin eksikliğindendir, kim bilir?
Ubuntu bayramınız kutlu olsun!