ENDİŞE, KAYGI ve STRES TEPKİSİ

Psikoloji-Sosyal Psikoloji - Psk. Güneş Güman

ENDİŞE, KAYGI ve STRES TEPKİSİ

Psk Güneş Güman

Yaşanılan rahatsızlık düzeylerini anlatmak için birçok farklı kelime kullanılır: Endişe, kaygı, korku, stres gibi. Endişe, Farsça “düşünce” sözcüğünden gelir. Belirli, somut bir konunun –iş, sağlık, okul, maddi durum, aile gibi- olumsuz bir şekilde sonuçlanacağına dair bir varsayımda bulunmak ve bunun getirdiği rahatsızlık hissidir.

Bir öğrenci bir hafta sonra belli bir puan alması gereken bir sınava girecek. Sınavdan istediği puanı alma olasılığı da var, almama olasılığı da. Bir hafta sonra sınavının iyi geçmeyeceğini, istediği puanı alamayacağını ve bunun yaratacağı sonuçları düşünüyorsa onun sınav hakkında endişeli olduğunu söyleyebiliriz.

Burada endişe ve kaygı arasında şöyle birkaç ayırım yapmak mümkündür: Endişe sadece zihinde yer alırken, kaygı hem zihni hem bedeni etkiler. Öğrenci sınavını düşünürken bir stres tepkisi ortaya çıkıyorsa, örneğin terleme, kalp atışlarının hızlanması, nefes alışverişinin düzensizleşmesi, kaslarının gerilmesi gibi, burada sınavı için kaygılandığından söz ederiz.

Ama kaygı her zaman böyle ortaya çıkmaz, bazen genel bir kaygı durumu yaşanır. Kaygı hissedilir ama kişi ne için kaygılandığını tam olarak tanımlayamaz. Endişe ise her zaman belirli bir konuyla ilgilidir, gerçek bir olayı, durumu temel alır, dolayısıyla geçicidir. Kaygı daha uzun vadeli olabilir ve kurgusal bir yapısı vardır. Sınavda istediği puanı alamayacağına düşünen öğrencinin bu durumun aile ilişkilerine olabilecek olan etkilerini de düşünmesi gibi: “Sınavda başarılı olamazsam ailem bana kızacak” Bir başka örnekle “MR sonucuna göre bir hastalık teşhisi konursa işimi kaybederim”

Eğer sınav kısa bir süre sonra olsaydı, yani öğretmen sınıfa girdi ve biraz sonra bir sınav yapacağını söyledi. O zaman akut bir stres tepkisi ortaya çıkar, zihin hızlanır, hızlıca bir tehlike değerlendirmesi yapar ve durumu yönetmeye çalışır. Yine fiziksel bazı değişimler olabilir, terleme, kalp atışlarının hızlanması, nefes alışverişinin düzensizleşmesi, kaslarının gerilmesi gibi. Bu, akut stres tepkisidir, geçici ve normaldir. Bu fiziksel tepkileri yaşıyor olmamızın (bu dünyada var olan tüm canlılar gibi) bir nedeni var: Hayatta kalmak. Tek tek bakıldığında her birinin yaşanmasının bir anlamı var. Savaşmak ya da kaçmak için ihtiyaç duyulan her şeyi, örneğin oksijeni, şekeri, ağrı kesiciyi sağlar. Hemen hemen tüm organlar işin içindedir, eksiksiz ve birbirine bağlı bir sistem olarak çalışırlar. Ancak savaşmak ve kaçmak dışında beden “donma” tepkisi de verebilir. Bu da tehlikeden korunmak için bir savunma biçimidir, hareketsiz kalmayı sağlar.

Akut denilen durumlarda bütün bu belirtiler geçici iken, sık sık stres yaratan olaylara maruz kalınması ya da daha yaşanan büyük olaylar kronik bir strese neden olurlar. Eğer yaşanan olay kişi için başa çıkılması çok zor, kişinin ruhsal ve fiziksel bütünlüğünü tehlikeye atacak düzeyde ise travma olarak adlandırılır ki, kişinin yaşamında daha derin izler bırakır.

Yaşanan durumun adı ne olursa olsun, her zaman bazı çözümler de bulunmaktadır. Bazen profesyonel bir yardım almak da bir çözüm olur, ama yardım alırken ya da almadan önce herkesin kendini korumak için yapabilecekleri bulunur. Bazıları şunlardır:

  • Önce beden etkilendiği için, bedensel çözümler her zaman bir yanıt olur: Uyarılmaya karşı gevşeme çalışmaları, hızlı nefes alışverişine karşı nefes çalışmaları rahatlatan, bedeni dengeleyen bir etkiye sahiptir.
  • Zihinsel gevşeme yolları da vardır, ama bunlar kişiden kişiye değişir: Sizi rahatlatan yerlerde olmak ya da bunu hayal etmek, size iyi gelen kişilerle bir arada olmak, rahatlatıcı bir hobiyle ilgilenmek gibi.
  • Beklenen olayın olumsuz sonuçları olabileceği gibi olumlu sonuçları da olabilir. Zihninize bu seçeneği de düşünme fırsatını tanımak, boş bir hayale kapılmak değil, ona körü körüne inanmak değil, zihninize rahatlama fırsatı vermek olur.
  • Sanatın etkisi: Bir yetenek-beceri penceresinden bakmadan, yarattığınız her ne ise, sonrasında onu yargılamadan, güzel-çirkin diye değerlendirmeden, sanki bir yarışmadaymışsınız gibi düşünmeden içinizden geldiği gibi şarkı söylemek, yazmak, çizmek, dans etmek, şifalandırıcı bir etkiye sahiptir. Burada sayılamayacak kadar çok sanat etkinliği var, en azından biri mutlaka size hitap ediyordur.
  • Bunları sadece stresin, endişelerin, kaygıların yüksek olduğu zamanlarda değil, dengede olduğunuz zamanlarda da yaparsanız koruyucu etkileri olabilir.
  • Bilgi, korkunun üstesinden gelir: Sınav örneğine bakacak olursak, konulara çalışmış bir öğrencinin bilgi düzeyi yeterliyse, istediği puanı alacağını düşünme olasılığı daha yüksek olur.
  • Kendinizle yakınlaşmak, iyi gelen şeyler kadar, rahatsız ya da huzursuz hissettiren olaylar, yerler, kişiler, ortamların farkında olmak, zor durumlarla baş etmenizi kolaylaştırır.
  • Süre gelen hallerde, baş etmekte zorlandığınızı hissettiğiniz zamanlarda ya da kendinizi daha yakından tanımak istediğinizde bir uzmanla görüşme seçeneğiniz vardır.
  • Korku yükseldikçe zihin aşırı uçlarda düşünmeye daha eğilimli bir hale geldiği için, bunu fark etmek ve durdurmak bir çıkış yolu sağlayabilir: Baş ağrınız için doktora gitmek iyi bir fikirdir ama baş ağrıları her zaman bir felç belirtisi olmaz.
  • Mantık ve duygular birbirine zıt kavramlar olmadığını hatırlayın. Bir rahatsızlık düzeyi ya da bir tehlike söz konusu olduğunda ikisi de devrededir ve birini inkâr etmek yerine ikisini de kabullenmek, denge halinize ulaşmak için gereklidir.

KAYNAKÇA

  • Kaygı (Anksiyete), Helen Kennerly, Kuraldışı Yayınları
  • Beden Kayıt Tutar, Bessel A.Van Der Kolk, Nobel Akademik Yayıncılık