DIŞ GÜÇLERE KARŞI İÇSEL FARKINDALIK

Fikir Yazıları - Prof.Dr. Abdurrahman Tanrıöğen

DIŞ GÜÇLERE KARŞI İÇSEL FARKINDALIK

Peter Senge, Beşinci Disiplin kitabının ilk bölümlerinde “öğrenen örgüt” olma yolunda örgütlerin yaşadıkları öğrenme yetersizliklerinden söz etmektedir. Senge yedi öğrenme yetersizliğinin ikincisi olarak “düşman dışarıda” sendromunu gösterir. Düşman dışarıda sendromu, bireylerin ve örgütlerin yaptıkları hatalardan ders almaları yerine, suçu kendi dışlarındaki etkenlere bağlama eğilimi olarak açıklanabilir.

Bu sendromun bir başka ifadesi “dış denetim odağı”dır. Dış denetim odaklı kimseler, başarısızlıklarının hatta başarılarının bile sorumlusu olarak kendilerini değil, başkalarını sorumlu tutarlar. Okulunu iyi yönetemeyen bir müdür, başarısızlığının nedeni olarak öğretmenlerin yetersizliğini, çevrenin uygun olmamasını ya da bakanlığın yeterli desteği vermemesini gösterebilir. Gol atamayan bir futbolcu, eğer dış denetim odaklı ise, suçu, sahanın elverişsiz olmasına, hakeme ya da arkadaşlarından pas alamamasına bağlar. Hatta başarılarının bile arkasında, şanslarını ya da alın yazısının bulunduğunu ifade ederler.

Oysa bu başarısızlıkların ya da başarıların tamamen kendimizden kaynaklandığının farkında olmak, başka bir deyişle “iç denetim odağı”na sahip olmak, kendimizi ve çalıştığımız örgütleri geliştirmenin önemli bir etkenidir.

Yıllar önce “mutluluk arayışı” üzerine yazdığım bir yazıda mutluluğun, çoğu insanın yaşamının merkezinde yer aldığını, ancak, pek çok kişinin mutluluğu başarı, zenginlik, ilişkiler ve benzeri dışsal faktörlere bağladığına değinmiştim. Oysa gerçek mutluluk için, içsel bir farkındalığın ve bilinçli bir çabanın gerekli olduğunu, mutlu olma sanatının, bu içsel farkındalığın keşfedilmesi ve sürdürülmesi üzerine odaklanan bir öğrenim olduğunu vurgulamıştım.

Bu minvalde Yunus Emre’nin muaazzam şiirini hatırlamamak mümkün değildir:

Dervişlik baştadır, tacda değildir

Kızdırmak oddadır, sacda değildir

Eğer bir müminin kalbin yıkarsan

Hakka eylediğin secde değildir

Ararsan Allah’ı kalbinde ara

Kudüs’te Mekke’de Hac’da değildir

Kabul et Yunus’un ergen sözünü

Tezcek gelir başa, geçte değildir.

Yunus da bu şiirinde aradığın şeylerin insanın kendi içinde olduğunu, insanı mutlu edecek herşeyin bireyde bulunduğunu vurgulamaktadır. Başka bir deyişle “içsel farkındalığa” ve “iç denetim odağına” işaret etmektedir. Nedir bu içsel farkındalık?

Genellikle Hindu ve Budist meditasyon geleneğine dayandığı kabul edilen içsel farkındalık kavramı, bireyin iç dünyasını anlama, duygularını ve düşüncelerini fark etme yeteneği olarak tanımlanmaktadır. Kavram her ne kadar Doğu kaynaklı olsa da modern dönemde Batılı psikoterapistler ve psikologlar tarafından geliştirilmiştir.

Literatürde “mindfulness” terimi ile de ifade edilen içsel farkındalık kavramının Batı dünyasında popular olmasını sağlayan Jon Kabat-Zinn’in 1979 yılında geliştirdiği “mindfulness tabanlı stress azaltma programı” olmuştur. Ona göre içsel farkındalık, duygusal ve zihinsel dengeyi sağlama, stresle baş etme ve yaşama daha bilinçli bir şekilde yaklaşma becerisini geliştirmeyi amaçlar. İçsel farkındalık, zihin, beden ve duygular arasında uyumlu bir denge kurarak bireyin yaşamını daha bilinçli bir şekilde yönlendirmesine yardımcı olur.

Bireylerin duygusal zekâlarını geliştirerek kendilerini daha iyi anlamalarını ve bu sayede daha sağlıklı ilişkiler kurmalarını sağlaması bakımından içsel farkındalığın büyük önemi bulunmaktadır. Düzenli olarak içsel farkındalık pratiği yapan kimselerin, stresle başa çıkma yeteneği artabilir ve ruh sağlıkları olumlu yönde etkilenebilir. Ayrıca içsel farkındalık, kişinin çevresiyle daha uyumlu ve dengeli bir hayat sürmesine yardımcı olabilir.

İçsel farkındalığın bireysel gelişim ve hem bireysel hem de toplumsal refah üzerindeki etkileri oldukça önemlidir. Bu pratiğin düzenli olarak uygulanması, kişinin stresini azaltabilir, özsaygısını artırabilir ve duygusal dengeyi sağlamasına yardımcı olabilir. Ayrıca içsel farkındalık, bireyin kendini daha iyi ifade etmesine ve duygularını daha sağlıklı bir şekilde yönetmesine yardımcı olarak bireysel gelişime olumlu etkilerde bulunabilir.

İçsel farkındalığın çalışma ve iş yaşamındaki yansımaları, çalışanların daha mutlu, motivasyonu yüksek ve daha verimli olmalarına yardımcı olabilir. İçsel farkındalık pratiği, stresle başa çıkma becerilerini geliştirmenin yanı sıra iş ilişkilerini olumlu yönde etkileyebilir. Bu sayede iş dünyasında daha sağlıklı bir çalışma ortamı yaratılabilir ve iş performansı artırılabilir.

İçsel farkındalığı başarmış öğrencilerin, kendi potansiyellerini anlama, yani neleri yapabileceklerini neleri yapamayacaklarını kavrama becerileri gelişecektir. Yaşantılarındaki etkenlerin hangilerinin kendi kontrolleri içerisinde hangilerinin dışında olduğunu kolayca anlayabileceklerdir. Böylelikle akademik yaşamdaki olumlu ve olumsuz koşulların nedenlerini dana rasyonel olarak teşhis etme becerilerini artırabileceklerdir. İçsel farkındalığı yüksek olan öğrencilerin akademik ve sosyal yaşantılarının daha etkili olacağı tahmin edilir.

Sonuç olarak, bireylerin ve toplumların, faaliyet gösterdikleri her alanda başarılı olmalarının önemli değişkenleri arasında, “hatalardan ders alma” davranışı bulunmaktadır. Başarısız olduğumuz durumlarda, sorumluluğu başkalarına atarak, bilişsel uyumsuzluklarımızı ortadan kaldırma alışkanlığı çok sağlıklı değildir. Önemli olan, içsel farkındalığımızı geliştirerek, neyi iyi yaptığımızın ya da yapamadığımızın farkına vararak, gelecekteki davranışlarımızı yapılandırmaktır. Böylelikle, başarısızlıklarımızın üstesinden gelmek ve hem kendimizin hem de çalıştığımız örgütlerin başarısına katkıda bulunmaşansını yakalayabiliriz. Aksi takdirde, “başarımızı dış güçler engelliyor”, “…falancanın yüzünden oldu”, “öğretmen bana taktı”, “hakemler puanlarımızı çaldı” türünden ve çoğunlukla gerçekçi olmayan yakınmaları duymaya devam ederiz. Eğitimcilerimize düşen görev, anaokulundan başlayarak çocuklarımıza sorumluluk duygusunu kazandırma ve gelecekte içsel farkındalığı yüksek bireyler yetiştirme eğitimleri vermektir. Bu eğitimleri yapan sosyal bilimciler bulunmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı’nın öğretmenler için düzenli olarak organize ettiği hizmetiçi eğitim programlarında bu türlü eğitimlerin de yer alması, öğrencilerin kendilerini ve çevrelerini anlamalarında okullara pedagojik formasyonu olmayan bazı kişilerin gönderilmesinden daha hayırlı olacaktır.