Alevler önce pencerelerde belirdi. Kırmızı diller geceye kelimeler fısıldadı. Perdeler tutuştu, halılar ateşi içine çekti. Duman tavandan süzüldü, gri gölgeler duvarlara tırmandı. Hafıza yandı mı, yoksa hala bir yerde mi saklı?
‘’Kapıyı açın!’’
‘’İçeride bir çocuk var!’’
‘’Nefes alamıyorum!’’
Sesler üst üste bindi. Bir kadın çığlık attı. Bir adam öksürdü. Bir başkası pencereye koştu-ama cam patlamıştı çoktan. Hava yoktu. Sadece alevlerin nefesi.
Merdivenlere koştum. Biri önümdeydi. Yüzü is içinde, gözleri kocaman.
‘’Çıkış nerede?’’ dedi. Bildiğim bütün yollar kapalıydı. ‘’Çıkış diye bir şey var mı?’’ diye düşündüm. Belki de otel hiç bitmeyen bir koridordu.
Yanıyorum.
Birini gördüm. Beyaz geceliği is içinde, saçları dumanla karışmış. ‘’Buradan çıkabilir miyiz?’’ diye sordum. Elini kaldırdı, odalardan birini işaret etti.
İçeri girdim.
Oda sıcaktı, ama alevler yoktu. Yatağın üzerinde bir defter vardı.
Açtım.
Boş.
Sayfaları çevirdim.
Boş.
Tek bir kelime bile yoktu.
Bir kapı kapandı. Döndüm. Kimse yoktu. Ama yanık kokusu tenime işlemişti.
Yangın unutur mu?
Yoksa her şeyi hafızasında mı taşır?
Yanıyorum. Ama kim olduğumu hatırlamıyorum.