Formal eğitimin informal eğitim türlerinden ayrı tutulan belirgin yanı, ders verme üzerine yapılandırılmış olması, sürecin bilimsel bir anlayışa dayandırılması ve sistematik bir akışla ele alınmasıdır. Dolayısıyla ders yapma, ders işleme gibi kavramlar formal eğitim yapısı içerisinde oluşturulmuştur. Yine öğretmen-öğrenci ilişkisi veya alış verişi de bu yapı içerisinde değerlenmiştir.
Ders verme veya ders işleme formal düzenek içerisinde yer alan öğretmenliğin profesyonel yanını oluşturur. Yani öğretmen denilince ders verme işini öğretmen olmayana göre farklı yapabilen, bu süreci tüm yönleriyle tasarlamayı ve yönetmeyi meslek edinmiş kişi akla gelir ya da gelmelidir. Bu yanı ile öğretmen çoğu zaman değerlendirilir ve değerlendirmeye konu edilen diğer yanlara göre bu durum öne çıkarılır. Böylece öğretmenlerden etkili ders yapmaları ya da ders işlemeleri beklenir.
Etkili ders yapma denilince de öğretmenin dersi öğrencileri sıkmadan, eğlenceli hale getirerek ders hedeflerini gerçekleştirmesi anlaşılır. Aslında bu bir denklemdir; denklemin bir tarafında dersin hedef veya hedefleri vardır, diğer tarafında dersin tekrar arzu edilecek biçimde, öğrencilerin dersten tatmin olmuş, keyif almış ve iyi hissederek ayrılmaları durumu vardır. Denklemin bir tarafı olan dersin hedeflerini gerçekleştirme pahasına yapılan eylemler denklemin diğer tarafında öğrencilerin mutluğu ile buluşmuyorsa ders iyi değildir. Ya da sadece öğrenciler mutlu ve keyif aldılar ama ders hedefi göz ardı edilmişse yine dersin iyi olamama hali ile karşılaşılıyor demektir. Bu öğrencilerin öğretmenlerini sevme sonucunu doğurabilir ancak öğretmeni, ne öğretildiği konusunda sistem sorgulaması ile karşı karşıya bırakır.
Öyleyse öğretmenin profesyonelce ders işleme durumunun bir yanı olan ders hedefini belirleme ve bu hedefi ya da hedefleri koşulların el verdiği biçimde nasıl gerçekleştirmesi gerektiğini hesap etmesi gerekmektedir. Bu koşullar sınıf sayısı, öğrencilerin hazır bulunuşluğu, öğretme ortamı ve onu etkileyen diğer değişkenler olarak sıralanabilir. Öğretmenin ilk sorusu “bu durumda dersi hedeflerine nasıl ulaştırabilirim?” olmalıdır. Bu arada dersi hedeflerine ulaştırabilmek demek, o ders ile ilgili beklentilerin, ders süreci sonunda, öğrenciler tarafından gerçekleştirilebiliyor olması demektir. Yani ders sonunda hedefe ne düzeyde ulaşıldığının öğrenciler üzerinden anlaşılması gerekecektir.
Gelinen durum, ya da çoğu uygulamalar gösteriyor ki okullarda öğretmenlerin derslerini işleme durumları sorunludur. Öncelikle bu sorun her ders için bir hedef tayini yapma yerine konu takibi yapılarak yapılan uygulamalarla ortaya çıkmaktadır. Oysa konu ya da içerik, bir hedefin bilgisi demektir ve sadece bir kaynağa bağlı olarak oluşturulmaya bilir. Hatta bu okunacak bir şey bile olmayabilir. İçeriğin kendisi, bir nesne, bir araç, bir canlı kaynak olabilir ya da öğretmenin kendisi olabilir. Eğer öğretmenin algısı ya da tutumu konuyu bir an önce öğrencilere aktarmak/anlatmak ve bu yükten kurtulmak olarak yerleşmişse bu durum çok ciddi bir öğretmenin noksanlığı olarak betimlenebilir. Pedagojik eğitimde çoğu zaman dersi anlatıyor olmak, gerekli açıklamaları yapmak, dersi çok fazla öğretmen konuşmaları ile boğmak, öğrencilerin o dersi anladığı veya anlatılanları belledikleri anlamına gelmemektedir. Düz anlatım, soru-cevap ve görsel desteklerle ders işleme alışkanlığı öncelikle öğretmeni tatmin eder ama öğrencileri de bir o kadar yorar, sıkar ve bir an önce ortamdan kurtulma hissi yaratır. Bu tür derslerde öğrencilerin zil çalmadan hemen sıradan kalkma davranışları, bazı düşük düzey sorun davranışlar sergilemeleri ve ders hakkında olumsuz duygu, düşünce ve yorum yapmaları çoğunlukla bu nedenden dolayıdır.
Düz anlatım kullanarak ders yapma alan yazında genellikle kalabalık sınıflarda (öğrenci sayısı 25 ve üzeri), konferans düzeni ya da geleneksel sınıf düzenlerinde, bilgi aktarmak amaçlı tercih edilen bir yöntem olarak açıklanır. Eğer durumunuz böyle değilse bu yöntemi tercih etmek süreci verimsizleştirir, öğretmen olarak sizi etkisizleşmenize yol açabilir. İyi ders anlattığınızı düşünebilirsiniz ama amaç sizin iyi anlatmanız değil öğrencilerin ders hedefleri ile keyif alarak bulaşmasıdır.
Öyleyse bu durum için yapılacaklar bellidir; dersin hedeflerini tayin etme, dersi en az açıklama veya düz anlatım yapacak biçimde tasarlama/planlama, planı uygulama ve değerlendirme. Öğrencilerinizin dersten sıkılmamalarını istiyorsanız onları derste sürekli meşgul edecek etkinlikler oluşturmanız gerekir. Öğretmenin sınıfta az, öğrencilerin çok yorulmaları doğrudur. Dersten sonra sesi kısılmış, hali kalmamış, enerjisi tükenmiş öğretmenler elinde kaldıraç olup da onu kullanmayı aklına getirmeyen ustalar gibidir. Sadece dinleyen ya da ara sıra soru cevaplarla derse katılan ama sonrasında yine onu öğretmenini dinlemek zorunda kalan öğrenciyi derse motive etmek hatta onu derste tutmak genellikle çok zordur.
İyi bir anlatıcı olmanız elbette çok değerlidir. Öğretmenin öyle de olması beklenir. İyi bir anlatıcı ve iletişim uzmanı… Ancak sadece iyi anlatarak ders hedeflerini gerçekleştirmek çoğu zaman mümkün görünmemektedir. Bunun yanı sıra öğrencileri dersin yarıdan fazla bölümünde meşgul edece bir etkinlik tasarlayıcısı olmak, derste anlatmak yerine bir uygulama içerisinde gerektiğinde açıklamalar yapmak yeğlenmelidir.