TRANSHÜMANİZM VE ÖLÜMSÜZLÜK ARZUSU

İlahiyat-Teoloji - Prof. Dr. Hasan OCAK

TRANSHÜMANİZM VE ÖLÜMSÜZLÜK ARZUSU

Ölüm dünyaya gelen bütün canlı varlıklar için kaçınılmaz bir son olarak kabul edilir. Dünyada var olma doğum ile başlar ölüm geldiğinde ise son bulur. Eski geleneklerde insanlar ölen kişinin bedenini bozulmasın diye mumyalama işlemi yaparken, şimdi ise geliştirilen kriyonik ölüm tekniği ile gelecek zamanda tekrar yaşama dönmek için dondurma tekniğine varıncaya kadar farklı çareler bulmayı başarmışlardır. Böyle çözümler bulma nedeni hastalanma ve yaşlanmanın yok edilmesi umuduyla alınan önlemlerdir.[1]

Ölmek-ölümsüzlüğü dilemek yalnızca fiziksel olarak yok olmaktan öte yaratıcıya dönmeyi ifade ettiği düşünülürse, yaratıcı daimi olarak insan ile birliktedir. Ölmek sonraki hayatın başlangıcı ve işaretidir. Dinlere bakıldığında ölmek ve ölümsüz olmak zamansal bir değişim neticesinde oluşur. Bu nedenle bu durumun bir uzantısı olan transhümanir düşünce bu zamansal değişimin şimdi içinde bulunan zaman içerisinde gerçekleşmesini ifade edip dinler ile uyum içerisine girmektedir.

Transhümanist düşüncenin ulaşmayı istediği sonuç ile öldükten sonra tekrar dirilme olayı sonuç olarak birbirine uyum sağlamaktadır. Her iki olay da insana üstün özellikler kazandırmaktadır. Bu manada tekrar dirilme, beden ile ruhun birlikte olacağı inancına dayanır.[2] Modern dönemde gelişen teknolojik uygulamalar bu isteği öbür dünya inancına ters olarak bu dünyada gerçekleşmesinin çalışmasını yapmaktadır. Bu konuüzerinde yapılan tartışmalar, gerçekleşeceğianın belli olmadığı ve tamamen Tanrı’nın kararına bakılacak olan bir sürecin, insanın dahil olarak oluşabilecek olan belirsizlikler üzerine yoğunlaşılmıştır. Transhümanistlerin düşüncesine göre insan soyut düşünme yeteneğini geliştirmiş, zaman içinde hayatta değişiklikler oluşturmuş ve daha iyi seviyeye vardıracak olan uygulamalar ortaya çıkarmıştır. Böylece problem olmayacak yerlerde yaşayabilecekleri dinsel dünya görüşlerini geliştirmeye çalışmışlardır. Bundan dolayı uzun veya sonsuza dek sürecek olan yaşamın öldükten sonra değilde yakın bir zaman içinde kavuşulur olması imkan dahilinde olacaktır.

Sonsuza dek hayatta kalma isteği ancak ölümsüzleşerek mümkün olabilir ve bunun için büyük bir çaba gerekir. Antik dönemde varlığını sürdüren uygarlıklardan farklı kabile dinlerine ve büyük dini geleneklere varana dek sonsuza dek hayatta kalma düşüncesi öldükten sonrası için ümit edilen bir durumdur. Bu gerçekleştiği zaman insanların hayatlarında bazı pratikler ve farklı inanç kurallarına uygun olarak mümkün olacağını kabul etmektedirler. Doğal olarak insan haricinde müdahili olmayan bir sonsuza dek yaşam hayalleri vardır. Oysa transhümanist çalışma belirsizliklerden ve inanca dayalı pratikleri aşıp direkt müdahale isteyen bir yaklaşım ile sürdürülür. Teknolojinin sağladığı imkanlar tıbbın transhümanist sürecini ileriye taşımasında önemli bir faktör olmuştur. Çümkü ölümsüz olma dini bir konu olmaktan öte teknolojiye bağlı olan tıp ilminin müdahale ettiği bir çalışmaya doğru ilerlemiştir denilebilir. Peters, ölümsüz olma düşüncesini korkunç bulanlardandır. Kitab-ı Mukaddes yüzyıllar boyu hayatta kalan insanlardan (Adem, Nuh vb.) bahseder ve şimdilerde yüz yaşına kadar hayatta kalmak büyük gelişme gibi görülmektedir. Bu da ölümden kaçınmanın zor olduğunu göstermektedir. Ölüm eğer bir hastalık ise o vakit bu hastalığın çaresi de mümkün olabilir. Bu anlayış ile yaşam süresini daha uzun tutma veya bir sonraki aşamada “teknoloji ölümsüzlüğü” kazanma çalışmaları transhümanist çalışmanın asıl amaçları arasındadır. Bunun dini inançlar imkan dahilinde olmadığını kabul ederler. Lakin antik dönemden bugüne dek ölümün kaçınılmazlığı kabul edilse de insana daha üstün bir yetkinin bırakıldığı veya insanın tanrıya özgü güçler elde ettiği inancı her zaman kabul edilmiştir.

Transhümanizmin temelinde bilim ve teknoloji yardımıyla insan vücudunu dönüştürme isteği yer alır. İnsan zekasının arttırılması, fiziksel problemlerin azaltılması, hastalıkardan arınma ve en sonunda ölümsüzlük arzusu bilim ve teknolojik gelişmeler yoluyla ulaşılabilecektir.

Hemen hemen her din ölüm olgusunu konumlandırmaya çalışmıştır. İnsanlar ölümün korkutucu gerçeğiyle baş edebilmek için dinin rahatlatıcı yanına güvenmiştir. İnsan ömrü kesin bir şekilde uzatılırsa ve bu teknoloji yaygın olarak kullanılabilirse bu durumun inançlar üzerindeki etkisi büyük olacaktır. Transhümanzm dinlerin en temel noktalarından olan ölüm olgusunun anlam ve kavrayışlarını tekrardan şekillendirebilecektir. Ölümün ve yaşlanmanın kaçınılmaz son olmadığı, bu durumun sadece genlerimizle alakalı olduğu fikri topluma yayıldığında dini söylemlerin gücü ve etkinliği kırılabilir. Transhümanistlere göre teknolojik olarak zihinler ve bedenler geliştirildiğinde insanlar kendi gelişimleri için daha farklı bir noktaya sahip olacak ve daha uzun ömürlü olacaktır.

Transhümanizmin tehlikelerinin ve belirsizliklerinin yanında asıl ulaşmak istediğine baktığımızda insanın bedeni ve zihni olarak çok daha iyi duruma getirilmesidir. Yani teknoloji yardımıyla insanı dönüştürüp ömrü olabildiği kadar uzatmak, hastalıkları ortadan kaldırmak, olabilecek fiziki ve ruhsal açıları tamamen ortadan kaldırmak, yetenekleri en üst seviyeye çıkarılmış, sağlıklı, fiziksel ve ruhsal açıdan tam olan ve güvende olan transhuman (yani normal insandan dönüştürülüp üst insan seviyesine çıkan insan) ortaya çıkarmaktır. Zaten Transhümanist Deklarasyonunun en önemli maddesi “yaşlanmayı, zihni kusurları, acı çekmeyi sonlandırıp insan potansiyelini en üst seviyeye çıkarmak” olduğu görülmektedir. Transhümanizmin bu amacını gerçekleştirirken teknolojinin, özellikle tıp dalındaki teknolojinin önemli yeri vardır. Tıbbi teknolojide yaşa bağlı ölümlerin, engellenebileceğini iddia eden transhümanist Aubrey de Grey “ben sadece hastalıkları durdurmak istiyorum” diyerek transhümanizmin en önemli maddesinden olan hastalıkları ortadan kaldırmak olduğunu açıkça belirtmiştir. Bundan daha da ötesi insanın ölümsüz olmasıdır ki bu konuda büyük oranda ki transhümanistler teknoloji vasıtasıyla ölümsüzlüğe ulaşılacağına inanmaktadırlar.[3] Transhümanizmin birden fazla tarihi kökeninin olduğunu görebiliyoruz. Transhümanizmin din kökeni tarafından baktığımızda Kur’an’daki İblis-Adem kıssasında anlatılan İblis’in Adem ile Havva’ya sunduğu ölümsüzlük vaadi ile transhümanistlerin ulaşmak istediği ölümsüzlük arzusu arasındaki benzerliği söyleyebiliriz. Aynı şekilde Adem ile Havva’ya sunulan ölümsüzlük vaadiyle, transhümanizmin ulaşmak istediği ölümsüzlük oranındaki belirsizlik de benzer görünmektedir. İblis’in vaadi Adem ve Havva’yı cennetten çıkarırken, transhümanistlerin vaadinin insanın insan olarak kalacığının, robotlaştırmayacağının, bir insanı başka insanların (transhümanistlerin) kölesi haline getirmeyeceğinin hiçbir garantisi yoktur.

Ölümsüzlük isteğinin Tevrat ile İncil’de de kökenleri bulunur. İblis, Adem ve Havva arasındaki yasak ağaç anlatımı, Eski Ahit’in Yaratılış kitabında yılan-Adem-Havva arasında geçer. Kıssa da yılan ölümsüzlüğü vaadederek Havva’yı, Havva ise Adem’i yasağı yapmak için kandırmıştır. Yaratılış’taki anlatım şöyledir: “Tanrı, bahçenin ortasında bulunan o ağactan yemeyin, dokunmayın da, ölürsünüz”dedi. Yılan: “Asla ölmezsiniz, Tanrı da biliyor ki, o ağaçtan meyve yerseniz gözleriniz açılabilir, iyi ve kötüyü bilip, Tanrı gibi olabilirsiniz” diyerek Havva’yı kandırmış Havva’da Adem’i yemek için ikna etmiştir. Bu hale kızan Rab ”Adem iyi ve kötüyü bilerek bizden birisi gibi oldu… Artık onun yaşam ağacına uzanıp da meyveye ulaşmasına, onu yiyip de ölümsüz olmasına da izin verilemez dedi. Sonuçta Rab Tanrı, yaratmış olduğu toprağı işlesin diye Adem’i cennet bahçesinden çıkarmış oldu”[4]. Transhümanizm’de ölümsüzlük hedefine baktığımızda Yeni Ahit’te de insanın hem bu dünyada hem de ahirette ölümsüz olacağına atıflar vardır. Mesela İbranilere Mektup’ta Şalem Kralı ve Ulu Tanrı’nın Kâhini Melkisedek için: “O, babasız, anasızdır; onun soyağacı da yoktur. Günlerinin ne başı ne de hayatının sonu vardır. O, Tanrı’nın bir oğlu gibi sonsuza kadar kâhin olarak kalacaktır”[5] diyerek dünyevi bir ölümsüzlükten bahsedilmektedir. Korintlilere yazılan 1. Mektup’ta da: “Şimdi size bir açıklayacağım. Hepimiz ölümlü olmayacağız; son borazan çaldığında, hepimiz bir anda değiştirileceğiz. Borazan çalacak, ölmüş olanlar çürümemiş olarak dirilecek ve hepimiz değiştirileceğiz, çünkü çürüyen bedenimiz çürümezliği, ölümlü bedenimiz ise ölümsüzlüğü tatmalıdır”[6] diyerek Kur’an’daki gibi tekrar dirilişten sonra ki bir ölümsüzlükten bahsedilir.

Transhümanizmin mitolojik kökenine bakacak olursak Antik Yunan, Antik Mısır ve Mezopotamya kökenli olduğu iddia edilir. Transhümanizmin M.Ö. 3000’li yıllarda Antik Mısır’da yayılmaya başlayan Hermetizm’e dayandığı[7], M.Ö. 2000 ve daha öncelere ait Mezopotamya kaynaklı olan Gılgamış Destanı’ndan da ölümsüzlüğe ulaşması endişesi görülmektedir. Gılgamış Destanı’na göre Gılgamış’ın arkadaşı olan Enkidu ölünce, yaşamış olduğu sıkıntı onun ölümsüzlük isteğini doğurur, sonuç olarak bunda başarılı olamaz. Kendi kendine hep şöyle der: “İstediğin hayatı hiçbir zaman elde edmeyeceksin. Tanrılar insanları yaratınca ona ölümü de verdiler, ama yaşam hakkını hep kendi elinde tuttular”.[8] Transhümanizmin ölümsüzlük isteğindeki Antik Yunan mitolojisindeki kökeni de, Tanrı Zeus’a intikam besleyen ve yarattığı insanın acizliğine acıyarak bakan Prometheus’un, Hephaistos’un (Demirci Tanrı) devasa alevler çıkaran ocağında küçük bir kıvılcım olarak insanlara hediye olarak göndermesidir. Sonuç olarak birçok transhümanizmin savunucusu, Tanrı Zeus’a karşı çıkılan bu mitolojiyi örnek olarak Prometheus’un önderliği bizi yeni dünyaya götürecek, korkularımızı bir kenara bırakıp da Prometheus’un tuttuğu meseleye iki elimizle sarılmalıyız[9] diyerek ölümsüzlük hedefi için insanın kaderinin Tanrı’dan alınmasının daha doğru olacağı savunulmuştur. Transhümanizmin Kur’an ve Kutsal Kitap’taki, mitolojilerdeki dini kökenlerine bakarsak Tanrı’ya duyulan öfkeden dolayı insana ölümsüzlük vaadederek kandırıp ya da kandırmadan yine Tanrı’ya duyulan öfkeden hareketle aciz olan, yeteri kadar güç sahibi olmayan insanın ölümsüz olması gayretiyle Tanrı’dan intikam alma isteğinin olduğu görülmektedir.

Durmadan gelişmekte olan teknoloji, adına transhümanizm denilen insanı aşarak insandan öte bir vaziyeti meydana getirmiştir. Yeni teknoloj olarak kastedilen çalışmalar arasında yapay zeka, nanoteknoloji, nanotıp, biyoteknoloji, gen mühendisliği, klonlama işlemleri ve transgenetiktir. Transhümanist gelişmeler, ilerleyen teknolojiyle insanların biyolojik ve zihinsel yapılarının güçlendirilerek bedensel sınırların aşılmasını ve ölümün dahi yok edilmesinin imkanı tartışılır hale getirmiştir. Transhümanizm, insanı hem bedensel hem zihinsel açıdan daha da güçlendirerek daha uzun, hastalıksız ve mutlu bir yaşamı vaadetmektedir. Transhümanizm, insana bedensel ve zihinsel uygulanan müdahaleden bahsetmektedir.Trashümanizm, insanınvücuduna ve zihnine müdahil olan radikal bir çalişmadır. Hızla ilerleyen yapay zeka gibi özel teknolojik, yalnızca bazı problemleri olan insanlar kullanmamalıdır. Günümüzde farklı yaştan olan insanlar, bedensel olarak daha güzel olmak için estetik operasyonlar geçirmektedir. Hayatta daha fazla kalmak içininsanlar, farklı tedavilerden ve terapilerden geçmektedirler. Transhümanist gelişme, belirli bir gruba aitdeğişimi amaçlayan bir çalışma veya gelenek değildir. Tam aksine tüm insanların varmak istediği bir gelişme olarak karşımıza çıkmaktadır. Başka bir deyişle transhümanizm, kendini hakiki manada insanlığın ve tarihin son bulmuş hali olarak görmektedır.[10]

Transhümanizm, yetersiz olma, hastalıklar ve ölüm hali gibi durumlara karşı sadece insanların değil tüm canlıların toplum, zihin ve biyolojik açıdan gelişmesinin ilerlemesini ister. Araştırmacılar, hastalıkları yok etmek, mutsuzluk duygusunu ötelemek, kıtlık ve ölümü sonlandırmayı arzulayan ve gelenek halini almış dindeki veya din ile ilgili kurumları küçük görüyor olsa da transhümanizm dini bir biçimi sayılabilecek olan –posthüman ve ölümsüz olmayla takip edilen yeryüzünde olacağına inanılan transhümanist cennet fikrine dikkat çekilir.

“İslami bir transhümanizm” fikri mümkün müdür? Sorusunu soran Mobayed, bu ihtimali reddedenin dar görüşlü olacağını iddia eder. Bunun için İslam ilmiyle ilgilenenlerin insanı, daha iyi davranmasını sağlamak için genetik müdahalelerin veya yalan ihtimalini azaltacaksa transhümanist fikrinin yararlı olabileceğini öne sürer. Sözü edilen uzatılmış yaşam ihtimali iyi işler yapabilmek için imkan taşır. İslamı yaymak gayesinde olanlar için uzatılmış hayat daha çok insana ulaşılması açısından olumlu görülebilir. Bu konuda Mabayed transhümanizm ile ilgili yenilikler için bazı kaygılar taşıyarak tümüne karşı koymaktansa, uzatılmış hayat başta olmak üzere teknolojinin getirebileceği yeniliklerin dine uygun biçime getirme gayretinin daha doğru olduğunu söyler. [11]

Öldükten sonraki hayatı reddeden transhümanizm, ölümü bitirme gayesinde olan sahte-dinsel bir görüştür.[12] Bir şekilde değişime uğramış olan bir insan, Allah’ın vermiş olduğu haklar ve vazifeler verilmiş bir insan, bu hak ve vazifeleri aşmayı arzulayaninsandır. Transhümanizmin en çarpıcı noktası, insanın beden-zihin/ruh bütünlüğünü inkar etmesidir. Transhümanist insan, doğası gereği tamamen materyalist’tir. Ruhun inkarı ve ebedi hayata bir geçiş olan ölüm, sınırlı olan fiziksel hayatın gerekliliğinin inkarı ile ortaya çıkar. Hayatta sonsuza kadar kalma fikri -insanlık kadar eski olmasına rağmen-, “en riskli düşünce” olarak savunulur. Transhümanizm, müslüman açısından kabul edilmesi zor olan ölümsüz bir hayatı hedeflerken, Kur’an ise her canlının öleceğini (Ali İmran-185) ve ölümün ne hızlanacağını ne de geciktirileceğinin mümkün olmadığını ifade eder. Hümanizmin radikal hali sayılan transhümanizmin müslümanlarda kabul edilmesi imkansızdır. Ölümsüz ve kusursuz bir hayat Şeytan’ın Hz. Adem’e yaptığı vaattir. Transhümanizm sonsuza dek sürecek olan hayatı vaadeder, cenneti dünyaya getirme çalışmasının bir sonucudur. İnsanı şimdiki yaşamından koparmak isteyen tranhümanizm, manevi hayattan mahzun, teknolojinin hakimiyet kurduğu materyalist bir yaşam inşa etmeyi amaçlar. Böylesi bir ortamda beden ve zihinsel açıdan manipülasyona uygun hale gelen insan daha fazla kontrol altında ve tahakküm içerisinde yaşayacaktır. Ölümü köle haline getirip, Tanrı’yı öteleyen transhümanizm insanları değişik metaların kölesi yapması ihtimaldir.

Transhümanizm, hayatı kurtarmayı ahlaki bir zorunluluk olarak görüp yaşlanmama için tıbbi ilaç peşine düşüp ömrün sonsuza dek uzamasını hayata geçirmek ister. Transhümanist düşünceye göre kimse ölümü arzulamaz, ölüm kötüdür ve hayatta kalmak genel olarak iyidir. Transhümanizme göre birey kişisel ölümsüzlüğe ulaşırsa tedirgin olmasına gerek yoktur. Transhümanistler ölümsüz olmayı çok istemekteler ama bu istekleri gerçek manada ölümsüzlük değilde, insan hayatının uzun olması ve uzun ömre sahip olmasıdır.

Transhümanizm hem düşünce yapısı hem hedefleri bakımından ölüme ve hayatın anlamına dair önemli değişiklikler sunar. Yaşamı uzatma arzusu bunun bir sonucudur. Yaşamak ve ölmek olgularının anlamlandırılması dinlerin merkezinde yer alan konulardandır.

Ömrün uzatılması fikri cazip gelse de din açısından değişime açık olmayan yorumlar, insanın doğasını değiştirmenin birtakım problemler üzerinde durmayı gerektirebilir. İnsan İslam’da eşref-i mahlukat denilen özel bir yerdedir. Kur’an-ı Kerim’de “Andolsun ki biz insanoğlunu (akıl, irade, düşünme, konuşma gibi kabiliyetlerle donatarak) değerli ve hünerli kıldır. Onlara karadan ve denizden ulaşım imkanları sağladık; güzel rızıklar lütfettik. Yine onların yarattığımız varlıkların pek çoğundan üstün tuttuk” ayetinde de bahsedildiği gibi insan farklı bir konumdadır. “Biz insanı en güzel şekilde yarattık ” ayeti bazı müfessirlere göre ruh ve beden, bazılarına göre ise yalnızca ruh açısından yaratılanalrın en üstünü olarak anlaşılmıştır.[13] Ayet birinci yazım üzerinden değerlendirildiğinde insanın vücut ve şekil açısından da yaratılanların en güzeli olduğu anlaşılır. Böyle anlatılan bir varlığa transhümanistlerin baskı ile eksik, tamamlanmamış ve üstün olmayan olduğuna kabul etmek demektir. Ayetin meali, transhümanist bakış ile çelişmesinden dolayı insanın yaratılışına müdahil olmanın sakıncalı olduğu anlamını taşır.

Uzatılmış yaşam ihtimali dinlerdeki “gerçek ölümsüzlük” fikrinin benimsenmesi hususundaki problemlere sebep olabilir. Bu durum İslam’da ölmek, dirilmek ve ahiret ile ilgili konulara meydan okur. Sonu olmadan dünyada yaşamı devam ettirme olasılığı ahiretin cazibesine ket vurabilir. Ölümsüz olma olasılığı. “her nefis ölümü tadacaktır” ayetiyle de çeliştiği söylenebilir. Bu ayete bakarak dünyada ölümsüz olma olasılığının imkansızlığı görülürse ömrü uzatma girişimleri olumsuz görülebilir. Çünkü bu çalışma ölümsüzlük isteğinin ilk adımı gibi görülebilir.[14]

Teknoloji vasıtasıyla ömrü uzatma çalışmalarının din ile ilgilenenler için reddedilme sebeplerinden biri de ömrün ne kadar süreceğinin insana değil, Yaradan’ın takdirinde olmasıdır. Bu perspektiften bakıldığında bu uğurda çalışmalarının boş bir çaba olduğu görülmektedir. Ölümsüzlük isteği insani olsa da bu durum transhümanist açısından sadece dünya ile ilgili olması ahirete muhalif olması nedeniyle İslam ile çeliştiği söylenebilir.[15]

Transhümanizm, insanüstü bir vaziyeti ifade etmek için kullanılırken, insanın biyolojisini ve bilgisayar teknolojisini bir araya getirerek insanın yeteneklerini ve kapasitesini güçlendirip, ölümsüzlüğü de içine alan insanın bütün zayıflık ve zaaflarını yok etmeyihedefleyen bir çalışmadır. Hastalıklardan, yaşlılık halinden ve ölmekten kurtulmuş, Tanrı’ya benzeyen insan arayışları pek yeni sayılmaz. Eski dönemlerden itibaren insan, hep genç kalmayı ve sonsuza dek hayatta kalmayı hep istemektedir. Daimagenç kalmanın ve ölümsüz olmanın umudu yapay zeka gibi yeni teknolojilerle canlanmıştır.

Transhümanist felsefenin öncülerinden olan Nicholas Fedorou, bilimsel çalışmaların; insanlaın dahauzun süre hayatta kalması, fiziki olarak ölümsüz kalması, bedenin daha güçlü hale getirilmesi ve hattaölmüş olanların tekrar dirilmesiamacıyla yapılmasını savunmuştur. Kavramsal klonlama işleminden ilk bahseden J.B.S. Haldane, 1924' te tüp bebek için ektogenesis kelimesini kullanır. Haldane, ektogenez işleminin şu anda var olan insanlardan güç olarakta, sağlik olarakta daha iyi insanlar yaratılması için iyi bir sistem olduğunu söyler. Transhümanizmi bir kavram olarak ilk defe kullanan Huxley, “insanın kendisini gerçekleştirmesi amacıyla bilimsel ve teknolojikaraçlardan yardım alarak tüm sınırları geçmesi demektir” der. Transhümanizm Huxley’eaçısından yeni bir inanç,insanın insan olarak kalıp, yeni imkanlargerçekleştirip, kendi sınırlarını aşmasıdır. Transhümanizmi, insanın sahibi olduğu zihin ve zekasının biçim ve sınırlarını bilimsel ve teknolojik yardımlarla aşıp hayatı daha da güçlü kılmayı ifade eden bir felsefi oluşum olanak değerlendirebiliriz.

Transhümanizm, insanı mükemmel bir bilgisayar gibi kurgular. Tekno insan (teknolojiyle bütünleşmiş) eski tip insandan farklıdır. Bilgisayar teknolojisiyle insanın biyolojik yapısınn birleşmesinden oluşan tekno insan, ruhsuzdur. Transhümanizm, beden ve teknolojiyi merkeze alırken, din insanı yalnızca beden ile temellendirmek istemez. Din açısından insan, ruhuna da önem verilen bir canlıdır.

Allah'ın insanın ruhuna da bedenine de kendi ruhundan üflediğine inanılır. İnsanın vücudu, yalnızca etten ve kemiktendir diye düşünülemez. Din, insanın vücudunu ilahi nimet derecesinde görüp, bedeni insanın ruhunun mekanıolarak kabul etmektedir. İnsan hem bedensel hem ruhsal olaraköldükten sonraki hayat için hazırlık yapmaktadır.Bilgisayar ve cihazların ne kutsal oluşu ne manevi derecesi yoktur. Transhümanizm insanda var olan kursallığı ve maneviliği yok ederek insanı beyinden oluşan teknolojik bir yığın olmaya itelemektedir.

Trashümanizm ulaşmak istediği amaç insanı yalnızca beden ve zihin olarak güçlenmesi değildir. Trashümanizmin gayesi, insanın var olan doğasını tekrardan var etmektir. Din ise insanda var olan bu doğayı tekrardan inşa etmek değilde daha güçlü kılmayı esasalır. İnsan doğasında bulunan ölümsüzlük arzusu, daha uzun süre hayatta kalmak ve tamamen hastalıklardan arınmış bir hayatı dilediğini bildiren transhümanizm, uzun bir ömür, hastalıksız bir yaşam ve dahi ölümsüz olmanın bile imkan dahilinde olduğu bir yaşamı vaadetmektedir. Dinlere bakıldığında, insan için ölüm ve hastalık olmayan bir yaşamı vaadettiği görülmez. Din, ölmün, hastalığın ve zorlukların karşısında insan bedensel ve psikolojik açıdan, maneviyat açısından güçlenmesini, tüm bunların birer imtihan olduğunu öğretir. Transhümaniz açısından insan yaşlanmasını, hastalanmasını ve ölmesini imtihan olarak kabul eden dini görüşü değil, vaadedilen uzun yaşamı, hastalıksız, genç ve dinamik kaldığı bir yaşamı tercih edecektir.

Ruh için ölümsüzdür diyen dini anlayışa göre insanın ruhu ebediyete kadar yaşayacaktır. Tranhümanizm ise ruhun ölümsüz oluşunu kabul etmez. Ruhun var olduğunu ve ölümsüz olduğunu kabul etmeyen transhümanizm açısından insan zihin, beyin ve bedenden oluşmuştur. Transhümanizmin bakışına göre insan, ruhu olan bir canlı değil, beynin bir çalışma alanı olan zihinden meydana gelmiştir. Trashümanizm ruhu yok sayarak, zihnsel faaliyetlerinin bedenin dışında davar olabileceğini iddia eder.

Transhümanizmin gayesi süper biyolojisi olan bir varlık meydana getirmektir. Aslına bakıldığında süper biyolojik insan geliştireceğini söyleyen trashümanizm, insana bürünmüş süper bir cihaz oluşturmak istemektedir.

Teknoloji ile insan biyolojisini bütünleştirerek insandan öte bir varlığı hayal eden transhümanist düşünmeyi ifade etmek için kelimeler eksik kalır. Transhümanizm bize insanın artık eskisi gibi olmayacağını göstermektedir. Teknolojik gelişmeler, insanın ölümsüzlüğünü ve dirilişini gerçekleştiren ilerlemeler değildir. İnsana sınırı olmayan vaadler sunan transhümanizm, insanın geleceği açısından belirsizlikler meydana getirmektedir.

Transhümanizm insanoğlunu teknolojik gelişmelerle üst bir varlığa evrilmesi demektir. Ölüm metafizikle ilgili olduğu için inanç açısından ele alınmalıdır. Çünkü dinlerdeki ölüm ve hesap günüyle transhümanistlerin ölümsüz insan planı birbirine zıttır. Bundan dolayı hem mitoslarda hem de ölümsüzlüğü bulma veya hayatı uzatma arzusunun geldiği yer hep ölüm ile son bulmuştur. Bu dönüm kaderi kabul etme veya evrenin kurallarına uyum sağlama olarak da söylenebilir. Bununla beraber ölümün tecrübesi karşısında insanda meydana gelen varoluşsal kriz, insanı bazen kurtarıcı düşüncesine bazen de daha iyi bir hayat yaşama isteği için dünyayı yeren, bir nevi dünyadan kurtulma isteğini uyandıran durumlara sürüklemiştir.[16]

Tam olarak 1988’li yıllarda şekillenmeye başlayan ve 1990’lı yılların sonlarına kadar hızlı bir şekilde gelişme yaşayan transhümanizm, insan varlığı için tehdit oluşturan unsurlardan korumak ve insanın yaratılışında var olan sınırlardan kurtulmak için çalışmalar yapmayı kendine temel amaç edinmiştir. Bu ise hastalıkları yok ederek, insanı beden, duygu ve bilişsel anlamda geliştirerek ve sonuç olarak insanın ömrünü uzatmayı hedef edinerek gerçekleştirmeyi arzular. Transhümanizmi kısa bir şekilde tanımlamak istesek, insanın bedeninde ve beyninde doğal olarak var olan sınırlarını aşabilmek için insanın aklının teknoloji ortaya çıkarması diyebiliriz.

[1] Öztürk, "Aklın isyanı: Kriyonik Ölüm ya da Modern Mumyalama", Transhümanizm ve Karşılaştırmalı İzdüşümü, s. 103.

[2] Cafer Sadık Yaran, Din Felsefesine Giriş, İstanbul, Değerler Eğitimi Merkezi Yayınları, 2012, s. 148.

[3] İsmail Kurt, Din ve Transhümanizim, Ed. Talip Demir, Ankara, Eskiyeni Yayınları, 2021, s. 61.

[4] İncil: Yaratılış 3: 22-23.( Erişim Tarihi 17 Ağustos 2024) https://www.kutsalkitap.org/

[5] İncil: İbraniler 7:1-4. (Erişim Tarihi 17 Ağustos 2024)

[6] İncil: 1. korintliler 15: 51-53. (Erişim Tarihi 17 Ağustos 2024)

[7] Gökben Coşkun, Evrimcilerin üstün insan hayalleri, 2010, (Erişim Tarihi 17 Ağustos 2024)

[8] Joe Bardin, "Drinking From the Air", The Transhumanism Handbook, Ed. Newton Lee, Switzerland, Springer, 2019, s. 363.

[9] Ted Peters, Transhumanism and the Posthuman Future: Will Technological Progress Get Us There?, Transhumanism and Its Critics, Philadelphia, Metanexus Institute, 2010, s. 150.

[10] Bilal Sambur, Yapay Zekâ Transhümanizm ve Din, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, s. 148.

[11] Tamim Mobayed, Immortality on Earth? Transhumanism through Islamic Lenses, ABD, Yageen Institute For Islamic Research, 2017, 26.

[12] Dağ, İnsansız Dünya Transhümanizm, s.202.

[13]Süleyman Uludağ, “Ahsen-i Takvim”, TDV İslam Ansiklopedisi, 1989, Cilt 2, s. 178.

[14] Peters, Afterword: Theological, Spiritual, and Ethical Reflections on Radical Life Extension. ss. 155-168.

[15] Anke İman Bouzenita, “The Most Dangerous Idea?” Islamic Deliberations on Transhumanism. İstanbul, Darulfunun Ilahiyat, 2018, 29(2), 208-209.

[16] Hamdullah Arvas, “Üç Dünya Tasavvuru: Yergi-Dünyacılık, Sekülerizm ve Dünyevi İslam”. Bitlis İslamiyet Dergisi 2/2 (2020), 14-27.