Çocukları Hasta Yapan Acı Reçeteler!
20 Kasım yıllardır Dünya Çocuk Hakları Günü olarak gündem olmaktadır.Bu yıl Dünyanın dört bir yanında çocuklar büyük bir tehditle karşı karşıya.Salgın bütün Dünya’da çocukları yoğun bir şekilde etkiliyor.Ancak yıllardır acı receteler uygulanan ülkelerin çocukları,özellikle de yoksul çocukları reçetelerin olumsuz sonuçlarını çok daha derinden hissederek ve bedenleri örselenerek yaşamaktadır.Acı reçete tabiri genellikle ekonomileri bozulmuş ve krize girmiş ülkelerde uygulanan ekonomik politikalar için kullanılır.Ülkemiz yurttaşları tarihlerini,sayısını ve uygulayıcılarını hatırlamakta zorlandığı ve hiçte yabancı olmadığı,onlarıyoksulluğa ve açlığa mahkum eden sayısız acı reçeteler ile karşı karşıya kaldı.Her ne kadar acı reçete,tıp dilinde hastalara verilen iyileştirici ilaçları iöeriyor olsa da hükümetlerin uyguladığı acı recetelerin ekonomik anlamda toplumu hasta yapan reçeteler olduğunu belirtmeliyim.Mevcut iktidar da 18 yıllık görev süresi boyunca zaman zaman acı reçete ve benzeri politikaları uygulamaktan geri kalmadı.Hazırlanan 5 yıllık kalkınma planının çocuklar bölümünde yer alan bulgularda da ifadesini bulan verilere ve risklere bakıldığında acı reçetenin zaten uygulanmakta olduğunu söyleyebiliriz.Planın ilgili bölümünde yer alan değerledirmede “Çocuk politikaları alanında önemli gelişmeler sağlanmakla beraber, mevcut sosyoekonomik ve bölgesel eşitsizlikler, suça sürüklenme, çocuğa yönelik şiddet, cinsel istismar ye çocuk evlilikleri, sigara, alkol ve uyuşturucu bağımlılığı, teknolojinin sorunlu kullanımı gibi alanlar çocuklar için önemli risk faktörleri olmaya devam etmektedir.” Denilmektedir. Bu değerlendirmenin devamında bulunan sayısal analizde yer verilen çarpıcı rakamlar üzerinde düşünülmesi gereken sonuçlar içermektedir.
Kalkınma Planının İçerdiği Bulgulara Göre,
*Eylül 2020 taarihi itibarıyle Aile,Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bağlı 1.368 yatılı kuruluşta 13.439 çocuk koruma amaçlı olarak kalmaktadır.
*Ekonomik yoksunluk nedeniyle ailelere sunulan Sosyal ve Ekonomik Destek(SED) hizmetlerinden129.205 çocuk yararlanmaktadır.Biyolojik ailesi ile yaşama olanağı bulunmayan 17.746 çocuk evlat edinen ailelerin yanında kalmaktadır
*Maddi yoksunluk içinde bulunan ailelerin çocuklarına yönelik fırsat eşitliğini artırmak,yaşam kalitesini yükseltmek ve potansiyel riskleri azaltmak amacıyla 1.080.340 kişiye Ağustos 2020 tarihi itibarıyla şartlı sağlık yardımı verilmektedir.Şartlı eğitim yardımı yapılan kişi sayısı ise aynı tarihte 2.451.322’ye ulaşmış durumdadır. *Çocuk İşçi Anketi, yöntem güncellemesi yapilarak 2019 yilinda uygulanmistir.
*2019 yılında yapılan bir anket sonuçlarına göre,bir ekonomik faaliyette çalışan 6-17 yaş gurubundaki çocuk sayısı 720 bin olup bunların %30’u kadın,%70’i ise erkektir. İşçi çocukların %34,3’ü eğitimine devam edememektedir.
*Ulkemizde bulunan uluslararası ye geçici koruma altındaki cocuklara yonelik yürütülmekte olan sosyal uyum faaliyetleri aracılığıyla Eylül 2020 itibanyla ülke genelinde 215.062 çocuğa ulaşılmıştır.Suriyeli ve diğer mülteci çocukları da kapsayacak şekilde genişletilmiş olan Şartlı Eğitim Yardımı Programı kapsamında Ekim 2020 tarihi itibarıyla 628.856 çocuğa destek sağlanmıştır. Ayrıca söz konusu çocukların psikososyal gelişimi açısından önem arz eden özel politika ve uygulamaların geliştirilerek çeşitlendirilmesi çalışmalarına devam edilmektedir.
*2015 ile 2019 yılları arasında cinsel istismar ve saldırı olaylarının mağduru olarak emniyete intikal ettirilen çocuk sayısı 126.830’dur (110.019 kadın, 16.811 erkek).Genel olarak bakıldığında ise 2015 ile 2019 yılları arasında emniyete (polis, jandarma) getirilen/gelen çocuk sayısı ise yaklaşık 2.5 milyondur. Bu çocuklardan 1 milyonu aşkını suç mağduru durumunda olanlardır. Çocuklara yönelik cinsel saldırıyla ilgili olup yargıya intikal eden durumlarda 2012 ile 2019 yılları arasında yaklaşık %30 artış olmuş, sayı 22.689’a yükselmiştir. Mahkûmiyet oranları ise %50’nin üzerindedir. Savcılık makamlarının önüne gelen 51.598 cinsel istismar ve saldırı vakasından yalnızca 20 bin kadarı mahkemeye intikal etmiştir.
20 Kasım 1989’da kabul edilen Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme Türkiye tarafından da imzalanarak yürürlüğe girdi. Ne yazık ki bu sözleşme ile hüküm altına alınan çocuk haklarına taraf ülkelerce riayet edilmediği, hak ihlallerinin tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de artarak devam ettiğini söylemek durumundayız. Silahlı çatışmalarda, çocukların yaşama ve korunma haklarına ilişkin olarak, BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesi’nin 38.maddesine göre “devletin çocukların yaşama hakkını teminat altına alma, silahlı çatışmalardan etkilenen çocuklara koruma ve bakım sağlamak üzere mümkün olan her türlü önlemi alma” yükümlülüğü bulunmaktadır.Maalesef Dünyanın pek çok ülkesinde ve ülkemizde bu yükümlülüklerin tam olarak yerine getirildiğini söylemek olanaklı değildir. Yükümlülükleri yerine getirmek bir yana tam tersine çocuklara yönelik hak ihlallerinin sıkça gündeme geldiği haberlere hem Dünya’da hem de ülkemizde tanık olmaktayız,
Yukarıda yer alan resmi rakamlara yansımayan ve ulaşılmayan ancak,svil toplum kuruluşları ile demokratik kitle örgütü ve sendikaların yaptığı çeşitli araştırmalara yansıyan verilere bekıldığında, çocukları yıllardır etkileyen acı reçetelerin yarattığı risklerin ve eşitsizliklerin zaten uygulana geldiğini göstermektedir.Öneğin Eğitim Sen tarafından yapılan açıklamada, salgın nedeniyle son dönemde uygulamaya konulan uzaktan eğitimden yararlanamayan çocuk sayısının 4 milyon olduğu bilgisi kamuoyu ile paylaşıldı. Aslında sınıfsal çelişkileri açığa çıkaran acı reçetelerin en çok etkilediği alt sınıflara mensup çocukların yaşadıkları riskler ve eşitsizliklere, yetersiz beslenme.barınma ve sağlık vb gibi sosyal haklara erişemede daha da zorlanacakları bir süreci yaşama olasılığını ekleyebiliriz. Bu olgudan hareeketle tablodaki kötüleşmeyi önleyici tedbirleri çoğaltmak,kapsamını genişletmek ve kağıt üzerinde kalmayacak projeler geliştirerek mağduriyet yaşayan ya da yaşama olasılığı olan çocuklara ulaşıp kamusal desteği ve dayanışmayı yükseltmeek gerekmektedir.Aile Sosyal Hizmetler ve Çalışma Bakanlığını ayırmak söz konusu olacaksa bakanlığı; Aile ve Çocuk Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı şeklinde bir düzenlemeye gitmek yararlı olacaktır.Böylece ülke nüfusunu yaklaşık ¼’ünü oluşturan çocuklar için bir bakanlık kurulmuş olacak,çocukların yaşadığı sorunlara çözüm üretmek adına özel birr bütçe oluşturulmuş olacaktır.
Sonuç olarak,salgının büyütüğü ve derinleştirdiği ekonomik ve sosyal sorunlar toplumsal yıkımlara,psikolojik tahribata, fiziksel ve biyolojik bozulmalara neden olmaktadır.Bu sorunlara karşı acı reçeteler uygulamayı çözüm olarak dayatmak ve sürekli fedakarlık yapma zamanı olduğunun çağrılarında bulunmak,zaten çok kısıtlı ve sınırlı bütçelerle günlerini geçirmek zorunda kalan halkın güven duygularını zayıflatmakta,karamsarlık ve umutsuzluk duygularını büyütmektedir.Dolayısıyla ebeveynlerin etkilendikleri bu travmatik durumlar çocuklara da doğrudan yansımaktadır.O nedenle acı reçeteler sadece büyüklerde değil çocukarda da kronikleşen hastaıklara yol açmaktadır.
Alaaddin dinçer
Eğitimci
22.11.2020
Yaşam Bilimleri12 Mayıs 2024 16:39
Yaşam Bilimleri05 Nisan 2024 09:15
Yaşam Bilimleri11 Mart 2024 22:59
Yaşam Bilimleri19 Şubat 2024 18:22
Yaşam Bilimleri18 Ocak 2024 10:17
Yaşam Bilimleri26 Temmuz 2021 19:14