Mobbing: Sorunun Anlamı ve Çerçevesi
Doğan Göçmen
Memurlar.net’te 12 Nisan 2005 tarihinde Mehmet Çakırcalı'nın kaleme aldığı konuya dair bir yazısı "Üniversitelerde Psikolojik Terör" başlığı altında yayınlanmıştır. Yazıda mobbingin "Son yıllarda, özellikle gelişmiş ülkelerde ve ülkemizde çok" yaygınlaşan bir olgu olduğuna dikkat çekilmiştir. Sadece 11 yıl sonra "Adım Üniversiteleri Konsorsiyumu"nda yer alan 10 devlet üniversitesinde yapılan bir araştırmada akademisyenlerin %70’e yakınının sistematik olarak mobbinge maruz kaldığı ortaya çıkmıştır. “Erzincan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi”nde Mehmed Zahid Çögenli ve Tuncer Asunakutlu imzasıyla yayınlanan araştırmada "akademisyenlerin karşılaştıkları mobbing" davranışları incelenmiştir. Araştırma sonuçlarına göre, araştırmaya katılan akademisyenlerin %66,8’i, yani 267 kişi akademik kariyerlerinde mobbing’e maruz kaldığını belirtmiştir. Gerçek oranın çok daha yüksek olduğunu tahmin etmek zor değildir. Dolayısıyla mobbing artık "normalleşmiştir" demek yanlış olmayacaktır.
Fakat mobbingin yaygınlık kazanması nedeniyle normalleşmesi, onun "sıradanlaşması" anlamına gelmemektedir. Hannah Arendt, yaygınlaşmayı "sıradanlaşma" olarak tanımlamıştır. Sıradanlaşma kavramı "basitlik" kavramını içerir. Normalleşme ise yalnızca yaygın olanın "norm" yani pratik hayatta genel geçer olduğunu dile getirir, basitleştiğini değil. Immanuel Kant her türlü kötülüğü yaygınlığına bakmadan "radikal" olarak tanımlamıştır haklı olarak. Bir kötülük türü olarak mobbing ne kadar yaygın, hatta alışılmış olursa olsun, bir cinayet planlaması ve uygulaması olduğu için "radikal kötü"dür ilkesel olarak kalacaktır. Zira kimin nerede ve ne zaman kimin mobbingine maruz kaldığı genellikle tüm idareciler tarafından çok iyi bir şekilde bilinmektedir, fakat göz yumulmaktadır, engellenmemektedir. Zira çoğunlukla idareciler, mobbingi engellemek şöyle dursun, uygulanan mobbingin genellikle aktif bir parçası, planlayıcısı ve aktif uygulayıcısı durumundadırlar.
Sadece kendi kişisel kariyer, mevki, ün ve unvan kaygısıyla uyguladıkları mobbingi, eş deyişle psikolojik terörü haklı göstermek için sıkça uydurma gerekçelerle soruşturmalar açılmaktadır, suç uydurulmaktadır ve dolaplar kurulup, iftiralar çalınmaktadır. İdarecisi oldukları personeli oyuna getirip, provoke ederek, gerekirse tuzak kurarak yasaya ve yönetmeliğe karşı suça teşvik etmektedirler. Sistem sistematik olarak mobbing üretmektedir. Sistemin idarecileri sistemin içinde "büyüdükleri" için "yakalanmadan" mobbing uygulama yani eş deyişle "temiz cinayet" planlama ve gerçekleştirme konusunda ustalaşmışlardır. Sistemin kendisi bir bütün olarak sürekli mobbing ürettiği için gerekli hukuki yardımı sunacak danışman hukukçularını da beraber üretmektedir. Mobbing, yani "temiz cinayet" uygulaması bugün artık her bakımdan kurumlaşmıştır, sistematik olarak uygulanan bir hal almıştır. Bu nedenle insan yaşamı, hiyerarşinin değişik kademelerinde bulunan idareciler arasında çıkar ve pazarlık konusu yapılmaktadır. Söz konusu işbirliği kurumlar arasında, hatta ülke çapında organize bir şekilde gerçekleşmektedir. Elbette daha nadir olarak görünmekle birlikte mobbing bazı idarecileri yerinden etmek için astların üstlerine karşı örgütlü uygulaması şeklinde aşağıdan yukarı da mümkündür ve uygulandığına tanık olunmaktadır. Bugün gelinen durumda mobbing kurumsallaşmıştır ve sistematik bir uygulamaya dönüşmüştür.
& quot;