TEMBEL MAKİNE ÇALIŞMIYOR…
& quot;
Tembellerce "düzeltilmiş" bir La Fontaine masalı ile başlayalım bugün.
& quot;Karınca yine deli gibi çalışmış o yaz; dere tepe gezip kış için yiyecek
depolamış.
Ağustos böceği ise yine dalgasını geçip şarkılar söyleyerek çiçek çiçek gezip eğlenceye vurmuş kendini...
& quot;Sonra kış gelmiş.
Karınca tam biriktirdiklerini yemeye koyulmuş ki kapı çalmış:
İki dirhem bir çekirdek Ağustos böceği...
Başında şapka, elinde bavul...
& quot;"Hayrola" diye sormuş karınca...
& quot;"Paris'e tatile gidiyorum, bir isteğin var mı" diye sormuş bizimki...
Karınca öfkeyle, "Tek bir ricam var" demiş,
"Söyle o La Fontaine denen madrabaza, bir daha öyle poposundan masal uydurmasın..."
& quot;
Tembellerin hoşuna gidecek bir hikaye. Ancak hayaller ile gerçekler aynı olmuyor diyeceğim, hayal edenlere haksızlık etmeyeyim. Tembellik gerçeğinin sonuçları ile çalışkanlık gerçeğinin sonuçları aynı değil diyerek daha düzenli bir dil kullanalım. Adı üstünde tabi masal. Zaten parası olmayan adamda Paris’e gidemez bu dünya gerçeğinde!
Zannediyoruz ki; oturarak her şey hallolacak, işler düzene girecek, umut ettiğimiz baharlara ulaşacağız. Alman teorik fizikçi Albert Einstein bir sözünde şöyle der. "Aynı şeyi& quot;tekrar tekrar yapmak ve& quot;farklı sonuçlar beklemek& quot;deliliktir." Oturarak deli de sayılmayız ya, Einstein ölçeğinde bir deli kadarız…
Hocam ne olacak? Yani iş vardı da biz mi çalışmadık? Zaten bu ülkede neyi ne kadar değiştirebilirsin ki? Durduk son soruda!
Neyi değiştirebilirsin ki?
Kendinden başlayabilirsin genç adam diyerek sesleneyim o zaman. Belli bir yaşta olmakla 18 hissetmek insana bağlı değil mi zaten? O zaman genç insanız hepimiz, çünkü bu değeri anlayabilme aklı da bizde yine.
Yıllardır insanları akıp geçen giden zamanın seyri ile meşgul bulursun. Bundan haz aldığını zanneden insanın, acı içinde baktığını görürüz görmesine de, kendi pek az farkındadır içinde bulunduğu durumun. Hocam genelleştirmeyin dediğinizi duyar gibiyim. Haklısınız genelleştirmeyi ben de sevmem ancak kabuğunu kırmayan kimler geldi kimler geçti bu hayattan, sonra mezarlıklar pişman insanlarla dolmadı mı!?
Hepimiz omuzlarımızın üstündeki kafada bir beyin, bir akıl taşımaktayız. Kullanmak büyük bir beceri gerektirmiyor inanın. Herkes kendi aklından memnun zaten. Akılları pazarda saltığa çıkarmışlar, herkes kendi aklını satın almış derler ya. E o zaman aklımızda yerinde…
Hocam boş ver ya, bu yaşıma kadar böyle gelmişim, ne yapabilirim ki? Doğru, dünyaya da bir kere gelmişsin ancak uyuyarak geçiriyorsun! Mezarda zaten hep uyuyacağız ya, ölmüş gömülmeyi bekliyoruz yani… Kim ne diyebilir ki?
Hocam o kadar yazdın, ne yapacağımızı söylemedin?
İşte onu sana ben söyleyemem, ne yapacağını sen bulursun!
Ama oturarak değil! Ararsan bulursun…
Fransız yazar Malcolm Debevoice sözü özetliyor ve tüm yazdıklarıma tercüman oluyor, onunla bitirelim...
“Hayat tribünden inip sahaya girdiğinizde başlar…”
& quot;
Muhammet Ali GEZİCİ
Anadolu Eğitim Sendikası Genel Başkan Yardımcısı
& quot;