BEKLEMENİN FELSEFESİ
Ahhhh, Sevgili Okur! Ahhhh,
Beklemekle geçti günler, bekledikçe düşüncelere daldık. Hayaller kurduk, planlar yaptık.
Biliyor musunuz? Cesare Pavese ne güzel söylemiş,
“Yine de bir iştir beklemek. Bekleyecek bir şeyi olmamaktır korkunç olan.”
Sanırım beklemek sabretmektir. Sabredenler de genellikle kazanırlar. Öğrenci sabreder, öğretmen sabreder, veli sabreder, yönetici sabreder…
Neyi beklerler de sabrederler derseniz?
Sınavda başarılı olmayı, ödevlerini bitirmeyi, öğrencilerinin başarılı olmasını, ulusal sınavlarda başarılı olmalarını, para kazanmayı…
Peki, gerçek beklenti ne olmalı? Neyi beklemeli insanoğlu?
Hiç beklemeyin bunun cevabını benden. Herkese, yaşayış şekline, dünyaya bakışına, nerede doğduğuna ve beklentiye göre değişen şeyler bunlar.
Voltaire bir şeyler söylüyor eski zamanlardan,
” İnsan beklemeyi, umumiyetle, artık bekleyecek birşeyi kalmadığı zaman öğrenir. ”
Sizi bilmem ama benim beklentilerim var. Masamda bitirmem gereken işlerim, okumam gereken kitaplarım, geçmem gereken derslerim, sorumluluğumda olan öğretmenlerim, liderlik edeceğim öğrencilerim… O kadar çok ki! Hepsi birlikte yürümek zorunda. Ertelenme lüksü olmayan sorumluluklar bunlar. Kitaplar bekler ancak geleceğin nesilleri beklemez.
Ben kendimce bir yöntem geliştirdim. Her sabah yürürken düşünüyor, düşündükçe düşüncelerimi yakıyorum. Beklentilerime yönelik planlar hazırlıyor, planları uygulamak için kendime zaman yaratıyorum. Hedeflerimi karşılamak için uğraşıyorum. Kararlıyım, gerçekleştirmek istiyorum. Azimliyim, ulaşmak istiyorum. Sabırlıyım, sonuçlanmasını istiyorum.
Bu süreçte geçen zamana mı yanalım yoksa geride kalan zamanın azlığına mı? Her nefes, sona bir adım daha yaklaşım değil mi? “Ne gerek var bu kadar beklemeye” diyor bazen insan, bazen de sabırsızlanıyor. Her şey vaktinde Sevgili Okur! Her şey vaktinde. Acele etmeyin lütfen.
12 yıl görev yaptığım bir köy okulunda, gelen her yeni öğretmen oradan kaçmanın yolunu bulur ve tayin olur giderdi. Her geleni güler yüzle karşılar, gidenin arkasından hüzünle bakardım. Ve içimden “ben ne zaman gideceğim” derdim. Hep bir beklenti oldu bende. Bir gün o okuldan tayinim çıktı. Okulun dış kapısından çıktım, arabadan indim, arkama dönüp baktım ve 12 yıl bir film şeridi gibi geçti gözümün önünden. Uzun zamandan sonra gözyaşları aktı gözlerimden. Sabrın sonu muydu? Selametin sevinç gözyaşları mıydı? Bilinmez elbette. Bildiğim bir şey varsa yeni bir sayfa açılacaktı hayatımda. Bekledim ve sonunda yeni sayfa açıldı.
Hep anlatırım etrafımdaki eğitimcilere. Ne varsa köylerde var diye. Gördüğünde selam veren, evine davet edip önüne yemek koyan, pür dikkat seni dinleyen, sana saygı duyan insanları görürsün etrafta.
Bir de köylerde görev yaptığım için küçük gören zihniyetler gelir aklıma. Kendini Kaf Dağında gören zihniyetler. Empati yoksunu, beklemeyi bilmeyen, sabretmeyi bilmeyen, başarı isteyen ama başarının nasıl sağlandığını bilmeyen… Eğitim uzun soluklu bir süreç. Domates yetiştirmiyoruz derim her zaman. Balkonda biber, bostan da salatalık asla değil. Öyle itinalı olmalıyız ki, geleceği şekillendirmeliyiz. Kandırmaca içinde olanları uyandırmalı, tarihin bilinmediklerini öğretmeli, geleceği şekillendirmeliyiz. Çin atasözünü hatırlatırım o an.
“Bugünü düşünüyorsan balık tut,
Bir yıl sonrasını düşünüyorsan buğday ek,
On yıl sonrasını düşünüyorsan fidan dik,
Yüzyıl sonrasını düşünüyorsan insan yetiştir.”
Sevgili okur, insan yetiştiriyoruz, hemen olmuyor, öyle pat diye yetişmiyor. Sadece tek beceriye de odaklanmak asla olmaz. Zamana ihtiyaç var, bir de sabretmeye, ilgiye ve motivasyona ihtiyacımız var.
Sevgili okur, eğitim camiası destek istiyor sizden. Bekledikçe sabır taşları kırıldı tüm eğitimcilerin. Eğitimle uğraşmak isterken, kişisel beklentilerle uğraşmanın zorluğundayız. Herkes kendi penceresinden bakarsa bu iş yürümez ki. Motivasyona ihtiyacı var eğitimcilerin. Onların tek beklentisi bu! Güzel ülkemin seksenüçmiyonu hadi hep birlikte eğitime destek zamanı. Eğitimin beklemeye takati kalmadı. Var olun!
Saygılarımla.
Kadir BAYŞU