Korona Tedbirleri İçin MEB’e Ek Bütçe Verilmelidir
Eğitim öğretim yılının başlayacağı tarih yakınlaştıkça çocukların okullara gitme ya da gitmeme durumu henüz netleşmedi.Bu konuda bir belirsizlik olduğu görülüyor.Belirdsizliğin nedeni korona vaka sayılarının son haftalarda artış yönünde bir seyir izlemeye başlamış olmasına dayandırılıyor.31 Ağustosta başlaması öngörülen eğitimin başlayıp başlamayacağına, başlayacaksa hangi modelle veya modellerle başlayacağına yönelik tartışmalar toplumun gündemleri arasındaki önemini korumaya devam ediyor.Havaya, suya, toprağa gereksinim duyduğummuz kadar sağlığa ve eğitime de gereksinim duymalıyız.Halkımızın öz deyişi ile söyleyecek olursak “Her İşin Başı Sağlık, Ancak Eğitim Şart” O nedenle yurttaşlarımıza hem nitelikli ve kamusal sağlık hem de eğitim hizmeti vererek sağlıklı ve eğitimli bireyler yetiştirebiliriz.Salgın koşulları olmasa da sosyal devletin yurttaşlarına karşı böyle bir sorumluluğu var. Salgınla birlikte devletin kamusal ve sosyal sorumluluğu katlanarak artmış bulunmaktadır.Düne kadar övgüler dizilen ve başarı hikayeleri yazılan bazı alanların salgının ardından kumdan kaleler olduğunu, sağlık ve eğitim gibi alanların serbest piyasa ekonomisinin acımasız rekabet kurallarına bırakılamaması gerektiğini yaşayarak yeniden deneyimlemiş olduk.
Kılavuzda Yer Alan Tedbirlerin Maliyeti 10 Milyar
Temmuz ayı başında Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulunun yayımlamış olduğu kılavuzda yer alan tedbirlerin okullarda uygulanabilmesi için Eylül,Ekim,Kasım ve Aralık aylarında MEB’e 10 milyar ilave bütçe gerekiyor.Bu bütçe karşılanmazsa özellikle kamu okullarının açılmasının ertelenmesi kaçınılmaz olacaktır. Çünkü mevcut bütçe olanakları ile kılavuzda istenen tedbirleri almak,okulları çocukların ve eğitimcilerin kaygıdan uzak eğitim yapabilecekleri ortamları sağlamak mümkün değildir. Kılavuz koşullarında okulları eğitim öğretime açmak; hijyen,en az her eğitim bölgesinde bir sağlık birimi kurmak,maske,ilave personel ve öğretmen atamak,ulaşım,barınma,beslenme ve derslik tedarik etmek,teknolojik alt yapı ve destek,araç ve materyal demektir.Bütün bu kalemlerin gideri ise yaklaşık 10 milyar ek kaynak gerektirmektedir.Bu kaynak sağlanmadığı takdirde öngörülen senaryolar ya gerçekleşmeyecek ya da halk tabiri ile söylersek “yarım yamalak” gerçekleşecektir. Bizim için eğitimin gereklililiği kadar eğitim bileşenlerinin özellikle öğrenci,öğretmen,idareci ve diğer hizmet personelinin sağlığı da çok önemlidir.
Şimdi bir an için bütün bu gereksinimlerin karşılandığını düşünelim.Yine de bütün çocukları saatler boyunca okullarda bir arada tutmak son derece tehlikeli ve telafisi onarılmayacak sonuçlar yaratabilecek bir tablo ile karşı karşıya kalma riskimiz çok yüksektir.Dolayısıyla üreteceğimiz modellemeleri ve senaryoları yazarken bütüncül bir bakış açısı ile soruna yaklaşmak ve olabildiğince az hatta mümkünse hiç boşluk bırakmadan hareket etmek sürecin sağlıklı yürütülmesi bakımından önemlidir.Burada dikkat çekilmesi gereken önemli bir hususta olası uzaktan eğitim planlanırken bütün çocukların bu sürece dahil olmasını sağlayacak koşulların yaratılmasıdır.Bu bağlamda evinde bilişm teknolojisi olmayan dezavantajlı çocukları öncelemekle başlayarak,diğer yoksunlukları bulunan çocukları kapsayacak bir yatırım ve yapılanma sürecine girmek gerekmektedir.Dönemin hiç kuşkusuz önemli bir ayağını öğretmenler oluşturmaktadır.Öğretmenlerin heyecanın kıracak,moral ve motivasyonunu bozacak söylem ve tutumlar içine girilmemelidir.Tam tersine onları yüreklendirip cesaretlendirecek ve motive olmalarını sağlayacak yaklaşımlar sergilenmelidir.
Sonuç olarak,çocuklar bütün ebeveynleri için çok değerledir.Çocuğun üstün yararını önceleyen politiklar ülkeyi ve eğitim yönetenler için öncelikli olmalıdır.Ebeveynlere güven verecek açıklamalar kadar, söylenenlerin uygulamaya konulması bakımından somut adımların atılması da çok önemlidir. Çocuk ve eğitim söz konusu olduğunda gün ayrışma günü değil asgari müştereklerde ve ortak akılda buluşma günüdür.
Alaaddin dinçer/eğitimci/11.08.2020