Mustafa Solak ile “YAŞAMA DAİR”
Hülya Kandemir Yavuz: Hocam öncelikle “Yaşama Dair ”söyleşimizi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ediyoruz.
Hülya Kandemir Yavuz: Antik çağlardan günümüze değin hemen her düşünür “Yaşamın Anlamı” üzerine görüşlerini dile getirmiştir. “Hayatı kaybetmekten daha acı bir şey vardır; yaşamın anlamını kaybetmek.” der Seneca. Hocam sizce “Yaşamın Anlamı” nedir?
Mustafa Solak: Yaşamın anlamı ülkenin bağımsızlığı, çağdaşlık ve ekonomik kalkınma mücadelesidir. Yaşam belirttiğim bu ilkeler etrafındaki mücadeledir. Yaşam belirttiğim bu ilkeler etrafındaki mücadeledir. Atatürk’e “hayat nedir?” diye sormuşlar, “mücadele” demiş. Mücadeleden kastı ülkenin bağımsızlığı, milletleşme, laiklik, ekonomik kalkınma; özeti çağdaşlaşma. Atatürk’ün deyimiyle “çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkmak” başlıca amacım. Kitaplarım, konuşmalarım, makalelerim tarihi, eğitsel olsa da özünde bu amaç vardır. Elbette ki bir başka amaç milletimin esenliği yanında dünyanın da esenliğine katkı sunmak. Ama evrensele giden yol ulusaldan geçiyor. Kendi ülkemizde fikirlerimiz iktidar olmadan dünyaya katkımız çok sınırlı olacaktır.
Hülya Kandemir Yavuz: Sokrat’ tan günümüze doğu ve batı felsefesinin ana problemlerinden biri olan Delphi tapınaklarında da yazan ’’ Kendini bilmek’’sizce nedir?
Mustafa Solak: İnsanın doğayla uyumunu ortaya koymaktır. Doğada her şey birbirine ihtiyaç halindedir. Bu ihtiyaç zincirinin bir halkası olduğunu bilerek kolektifin içinde yer almak, birlikte yücelmek ve bunu alçakgönüllülükle yapmak gerekir. Doğayı toplumu da katarak düşünüyorum. Toplumsal bir varlığız ve toplumun esenliği bizim de esenliğimizdir. Toplumun mütevazi bir üyesi olarak doğayla uyumlu, tüketim odaklı olmaktan ziyade üretken olduğumuzda kendimizi bilebiliriz.
Hülya Kandemir Yavuz: Sosyal bilimci olmak, sizin yaşamınıza katkı sağladı mı? Bunu bireysel ve toplumsal katkılar çerçevesinde değerlendirilecek olursanız neler söylemek istersiniz?
Mustafa Solak: Sosyal bilim, toplumun içindeki gelişmeleri, dönüşümü, eğilimi ortaya çıkarmaya yönelik olduğu için, toplumu daha iyi anlamamı sağlıyor. Dahası değişimin yönünü bilmek milletimizi uyarmamızı, önerilerimizi sunmamızı sağlıyor. Milletimizin fikirlerini, isteklerini eğilimlerini bilmek milletimle daha uyumlu yol almamı sağlıyor.
Hülya Kandemir Yavuz: Tarihçinin görevi nelerdir?
Mustafa Solak: Tarih, geçmişin dökümü değildir; geleceğimizi kurmak için önemlidir. Tarihten ders alınmalı ve geleceği sağlam temellerde kurmaya çalışmalıyız. Dolayısıyla birçok kez tarihi tartışma, tarihin düzeltilmesine ilişkin tartışma değildir. Aslında geleceği ne yönde kuracağımızın tartışmasıdır. Tarihçi, geçmişin olaylarını bulmakla görevli dedektifvari bir görevli değildir. Nesnel olmakla beraber geçmişi kendi süzgecinden süzerek tarihi olay ve olguları arasındaki bağlantıları ortaya koyar. Bunu güncelliği olan bir örnekle açıklayım. Atatürk’ün vatanı kurtarması için Samsun’a yollandığı, padişah Vahdettin’in ne kadar vatansever olduğu ama Atatürk’ün saltanatı kaldırarak Vahdettin’i kandırdığı iddiası özünde tarihi bir tartışma mıdır?
Hayır. Bu sorulara yanıt verince tarihi aydınlatmış oluyoruz ama daha önemlisi tarihi, kendi ideolojileri için çarpıtan, iftira atanların fikriyle de mücadele etmiş oluyoruz. Bu sebeple esasen tarih, geçmişin dökümü değildir. Bugünün ve yarının tartışmasıdır.
Ümmet yerine milleti koyan, laik millet tanımını, çağdaşlığı tercih eden tarihçinin görevi Atatürk’e, cumhuriyete, kadına, laikliğe yönelik iftira, uydurma, çarpıtmalarla mücadele etmektir.
Hülya Kandemir Yavuz: Sosyal bilimci olarak göreviniz nedir? Siz dünyaya nasıl bir iz bırakmak istiyorsunuz?
Mustafa Solak: Milletimizin çağdaş bir millet olarak esenliğini, ülkemin kalkınmasını isterim. Eğitimci, tarihçi olarak meselelerin akademik yönleri kadar bugün ve gelecek için ülkeme, milletime nasıl katkı sunacağını düşünürüm. Milletimizin bu kadar kutuplaştırıldığı; öyle ki aynı şeyi başkası dediğinde iyi veya kötü olduğu bir ortamda, yazımı ve konuşmamı kutuplaşmayı azaltan, milleti birleştiren noktaya bağlarım. Sadece bilgilendirmek, açığa kavuşturmak yetmez; milletin bu bilgiyi nasıl değerlendireceğini de sunmak gerekir. Özellikle aydının görevi budur; milletine öncülük etmek, birleştirmek aklıselim düşünmesini sağlamak.
Hülya Kandemir Yavuz: Gerçekten anladığımız ve kendi istediğimiz yaşamı mı yaşıyoruz yoksa bize sunulan yaşamı mı? Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz? Kendi hayatımızı yaşayabilmek için ebeveyn, öğretmen ve topluma nasıl görevler düşmektedir?
Mustafa Solak: Toplum genel olarak kendisine sunulanı yaşıyor. Bunu ya çaresizlikten ya da rahatlığından yapıyor. Aslında çaresizliğini belli ölçülerde gidermesi, rahatını bozması kendi elinde. Eğitim olanağının artması, kadın erkek eşitliğine yönelik toplumun bakışındaki hataların azalması bize sunulanın dışında da pek çok pencerenin açıldığını ve bunlardan bazılarından içeri girmenin olanaklı olduğunu gösteriyor. Örneğin uzaktan eğitim yoluyla üniversite bitirebiliyorsunuz. Çok izlenen kanallara çıkamasanız da özgün bir konuyu araştırıp youtubeye yükleyerek veya facebook canlı yayınıyla halka sosyal medyadan ulaşabiliyorsunuz. Ben bu yöntemi uyguluyorum.
Kendi hayatımızı yaşamak çeşitli olanakları görmek ve değerlendirmekle ilgili ama büyük beklentiler içine girmeden, mütevazi bir yaşam düşünerek.
Veli, öğretmen, yazar, aydın halka ve çocuğa bilgi vermekten, öneri sunmaktan daha çok soru sormayı, düşünmeyi ve böylece deneme-yanılmayla kendi doğrularını bulmayı öğretmeli. Bilinen deyimle balık tutmayı öğretmeli. Bilgi hamalı yapmamalıyız. Bilgiye, yeni düşüncelere, çözümlere ulaşma yollarını göstermeliyiz. Çocuğa en basitinden buutların kararmasıyla ne olabileceğini sormalı, akşam birlikte haber izleyip fikrini istemeliyiz. Çocuk böylece daha gözlemci olacak, fikirlerini iletmekten zevk alacak, tartışma, düşünme, sorgulama, çözüm sunma yöntemleri edinecektir.
Hülya Kandemir Yavuz: Hocam sizce başarı akademik başarı elde etmek midir yoksa hayatta kalma becerisi kazanabilmek midir?
Mustafa Solak: Hayatta kalma becerisi. Doğayla ve doğanın bir unsuru olan toplumla uyum içinde yaşama becerisini kazanırsak akademik başarı, kariyer, makam, mevki, para önemsizleşecektir. Hayatta kalma becerisi doğaya uyumla olanaklıdır. Mutluluk topluma vermek, toplumdan almak, bunu paylaşmaktır. Başarı da budur. Bu oldukça toplum da sizleri belli yerlere getirir. Getirmese de önemli değil. Çünkü siz kendinizi gerçekleştirmiş; yani kendi hayatınızı yaşamış olursunuz.
Hülya Kandemir Yavuz: Son sorum, günümüzde yaşanan pandemi ile ilgili mücadelede bizleri sosyolojik, psikolojik ve ekonomik olarak sizce neler bekliyor?
Mustafa Solak: Korona salgınıyla meslek liseleri salgından koruyucu maskeler, temizlik üretimine başladı ve milletin takdirini kazandı. Salgına karşı maske ve temizlik malzemesi üretmek için 50 meslek lisesi üretim yapıyor. Yani salgın rant, inşaat, borsa, faiz, borcu borçla çevirmek yerine üretimin önemini gösterdi. Toplum ve devlet planlı, tutumlu olmayı, tasarruf edip bunu üretime yönlendirmeyi öne çıkarmaya başladı. Varlığımızın, diğerlerine bağlı olduğunu gösteriyor. Bencillik, gereksiz, lüks tüketim anlayışı kırılıyor. Ekonomide devletçilik, planlama, tasarruf, üretim devreye giriyor. Bu uygulamanın yaygınlaşmasına çabalamalıyız.
Hülya Kandemir Yavuz: Hocam değerli görüşlerinizi bizimle paylaştığınız için hem Nirvana Sosyal Bilimler Sitesi ailesi adına hem de okuyucularımız adına çok teşekkür ederiz.
& quot;
Yaşam Bilimleri12 Mayıs 2024 16:39
Yaşam Bilimleri05 Nisan 2024 09:15
Yaşam Bilimleri11 Mart 2024 22:59
Yaşam Bilimleri19 Şubat 2024 18:22
Yaşam Bilimleri18 Ocak 2024 10:17
Yaşam Bilimleri26 Temmuz 2021 19:14