Nirvana Sosyal

Anasayfa Künye Danışmanlar Arşiv SonEklenenler Sosyal Bilimler Bilimsel Makaleler Sosyoloji Fikir Yazıları Psikoloji-Sosyal Psikoloji Antropoloji Tarih Ekonomi Eğitim Bilimleri Hukuk Siyaset Bilim Coğrafya İlahiyat-Teoloji Psikolojik Danışma ve Rehberlik Felsefe-Mantık Ontoloji Epistemoloji Etik Estetik Dil Felsefesi Din Felsefesi Bilim Felsefesi Eğitim Felsefesi Yaşam Bilimleri Biyoloji Sağlık Bilimleri Fütüroloji Edebiyat Sinema Müzik Kitap Tanıtımı Haberler Duyurular İletişim
Yeni Başlangıçlar

Yeni Başlangıçlar

Edebiyat 21 Mayıs 2020 10:28 - Okunma sayısı: 3.420

Kadir BAYŞU Yazdı

Hep heyecanlandırmıştır beni yeni başlangıçlar.

Bilmediğim yerler, tanımadığım insanlar, duymadığım kavramlar…

Her yenilik; beni meraklandırmış, hedefe ulaşmak için gayretimi artırmış, enerjimi tavan yapmıştır.

Okullarda görev yaptığım uzun yıllar bana şunu öğretti: Hedefi olan insanlar başlangıçlara önem verirler. Publilius Syrus bir kitabında “Eğer en yükseğe ulaşmak istiyorsan en aşağıdan başlamalısın.” der. En aşağıdan, en başından başlamalı.

Daha dün gibi hatırlıyorum öğretmenliğe başladığım ilk günleri. Yıl 1995, Kasım ayının 7’si. Aksaray ilinin, Güzelyurt ilçesine bağlı, Akyamaç köyündeki “Akyamaç İlkokulu”.

Göreve başladığım gün izin alıp eşyalarımı getirmek için Samsun’a geri dönmüş, hazırlıklarımı hızla tamamlamış ve 3 gün sonra kardeşimle birlikte yeni yuvama geri dönmüştüm. Sabah hava aydınlanmadan köye gelmiş ve köydeki herkesin kalkmasını beklemiştik. Her taraf bembeyaz kar örtüsü ile kaplı, 1700 metre rakımlı şirin bir köydü. Köy yaşantısına alışık olduğumdan zorluk çekmeyeceğimi biliyordum. Okul müdürünün, bizi gördüğündeki ilgisi hâlâ aklımda. O günler, bana insan ilişkilerinin ne kadar önemli olduğunu öğretti. Okulda üç öğretmen vardı ama lojman iki odalıydı. Bir odasını iki öğretmen kullanmıştık. Eşyaları yerleştirirken kardeşimin bana yönelttiği “Abi gerçekten burada kalmayı düşünüyor musun?” sorusuna karşılık “Benim bir yerden başlamam gerekiyor.” cevabını vermiştim. Ben bu “başlangıç”a öyle tutundum, verilen her görevi öyle sahiplendim ve çevreyi, okulu, öğrencileri hızlı bir şekilde tanıdım ki anlatamam.

Okulda bir müdür ve iki öğretmendik. O zamanlarda günde beş ders yapılıyor ve sabah üç ders, öğle arası ve ardından iki ders yapılıyordu. Bana da 4 ve 5. sınıfları vermişlerdi. O okuldaki İlk günümü ve ilk dersimi asla unutamam. Küçük bir sınıfta 36 öğrenci vardı. Soba yanıyordu. Kapının kenarında kömür ve geven vardı. Gevenin, kırlardan toplanılan ve sobayı yakmak için kullanılan bir bitki türü olduğunu öğrencilerden öğrenmiştim. Aynı sınıf içinde 4. sınıflar sağ tarafta, 5. sınıflar sol tarafta oturuyorlardı. Yoklama alırken gözlerinin içine bakmaya çalıştığımı hatırlıyorum. Heyecandan ayaklarım titriyordu. Merakla bana bakan gözler, şehirden gelmiş yeni öğretmeni sorguluyordu.

Kuralsız ve haşarı iki öğrenci vardı. Hem de biri adaşımdı. “Bu Kadirler öğrencilik zamanında hep böyle mi olurlar?” diye geçmedi değil aklımdan. Ben de yaramaz bir öğrenciydim. Yerimde hiç durmaz sürekli öğretmenden azar işitirdim.

Okuldaki ilk günümü tamamladıktan sonra “Haydi, gidiyoruz!” dediler. “Nereye?” diye sorduğumda, “Bizi takip et, burası şehir değil; gidecek tek bir yer var, oraya gidiyoruz.” denildi. Hiç sesimi çıkarmadan çömez olmanın ruh hâli ile “gör ve tespit et” mantığını kullanarak beş dakika içinde üzerimi değiştirdim. Onları bekletmemeliydim. İlk günden olumsuz bir intiba vermemeliydim. Az konuşuyor ve sadece dinliyordum. Aralarındaki iletişimde mesafeli olmaya da gayret ediyordum. Okuldan uzaklaştıkça köyün evlerine doğru ilerledik. Müdürüm ve diğer meslektaşım; kimi görsek selam veriyor, hâl hatır soruyor ve köy halkıyla beni tanıştırıyorlardı. Sanki tüm gözler bende, sanki herkes bana bakıyordu. Okuldan çıkıp, eve girmeden sokaklarda önlükleriyle oynayan öğrenciler de beni gördükçe gülüyorlardı.

Köyün iki tane kahvesi vardı. Bir gün birine, bir gün diğerine gidiyorlarmış. O gece on bire kadar oyun oynadılar, ben de yanlarında oturup onları izledim. Eve geç vakitte döndük. Yarının planını yapmalıydım. Hızlı bir şekilde plan defterini de yazıp ilk günü tamamlamıştım. Artık ikinci güne de hazırdım. Yine büyük bir heyecanla ikinci gün de derslerimi tamamladım. Dersler bitince yine aynı sözcükler döküldü öğretmenlerden: “Haydi, gidiyoruz!”. “Nereye?” diye sordum dünü unutarak. “Bu sefer diğer kahveye gidelim.” denildi. Üçüncü gün de dersler bittikten sonra, tekrar gidiyoruz denildiğinde “Zaten iki kahve vardı ve ikisini de gördük!” diye geçirdim içimden. Dördüncü günün sonunda da tekrar kahveye gitme hazırlıklarını görünce “Her gün böyle mi geçecekti, burada yaşam böyle mi?” düşüncesi sarmıştı zihnimi. Ben “Bugün gelmeyeceğim, ilçede işlerim var.” dedim. İlçeye inip kendime bir televizyon aldım. Maaşım 15.600.000 TL iken 36.000.000 TL’ye televizyon aldım. Şimdi düşünüyorum da maaşla oranladığımızda gerçekten çok pahalıymış. Televizyon getirildikten sonra anteni çatıya asmam, kırılan kiremitler, kırılan kiremitlerin yerine yenilerini koymam birkaç günümü almıştı. Televizyon sayesinde farklı programları izleyerek dünyadan haberdar olmaya başlamıştım.

Üç gün dayanabilmiştim. Harekete geçmeliydim. Yeni başlangıçlar heyecan verirken bizleri olumsuzluklara da itebilir. Ya düzene uyacaksınız ya da dur demeyi, hayır demeyi bileceksiniz. Elbette ilerleyen günlerde kahveye tekrar gittim. Ancak kendime zaman ayırdım. Kitap okudum. Derslere hazırlıklar yaptım. Hizmetiçi eğitimlere katıldım. Kendimi geliştirmenin yollarını aradım. Bu arayışımı, yazdığım sürece sizlere aktarmayı düşünüyorum.

Sevgili okur, şimdi yine aynı heyecanı yaşıyorum. Bu ailenin bir ferdi olma heyecanı, göreve ilk başladığım zamanki duygularımı anımsattı, bu heyecan bana.

Yazarak üreten insanların arasında olmak muhteşem bir duygu. Düşüncelerin şekle dönüşmesi ve bunların okurlarla buluşması gerçekten heyecan verici.

Saygılarımla.

Yorumlar (7)

Hülya Çayır - 15 Şubat 2021 11:10

Güzel başlangıç,teşekkürler sayın hocam

Aylin Nayır - 25 Mayıs 2020 17:43

Kaleminize sağlık sayın hocam.Okurken büyük keyif aldım.Kendi öğretmenlik başlangıç zamanlarına bir yolculuk yaptım sayenizde.Ve zaman rutine bağlanmayacak kadar kıymetli.Teşekkürler.

Kadir Bayşu - 23 Mayıs 2020 10:12

Her birinize ayrı ayrı teşekkür ederim.

Ayşegül Tümer - 21 Mayıs 2020 13:31

Sayın Kadir hocam bu yeni başlangıç size beraberinde birçok güzelliğide getirsin. Kaleminize sağlık, yazdıklarınız o kadar samimi, Okurken bizzat o anları yaşıyor gibi hissettim. Sevgilerimle.

CEMİL KAYA - 21 Mayıs 2020 11:37

Yazılarınızı zevkle okuyorum. Elinize ve kaleminize Sağlık.

Özgür Yaldız - 21 Mayıs 2020 11:01

Bu güzel hikaye için teşekkür ederiz hocam devamını heyecan içinde bekliyoruz

Hulya Kandemir Yavuz - 21 Mayıs 2020 10:55

Hayırlı olsun, yüreğine kalemine sağlık hocam,hosgeldiniz
SON EKLENENLER
ÇOK OKUNANLAR
DAHA ÇOK Edebiyat
Hakikatin Çölünde Gezinen

Edebiyat06 Kasım 2024 18:53

Hakikatin Çölünde Gezinen

Sen de mi Brutus SHAKESPEARE, JULIUS CAESAR

Edebiyat26 Ekim 2024 10:18

Sen de mi Brutus SHAKESPEARE, JULIUS CAESAR

ince hikâye

Edebiyat21 Eylül 2024 11:05

ince hikâye

Dostoyevski'nin İnanç Serüveni Üzerine

Edebiyat03 Ağustos 2024 14:26

Dostoyevski'nin İnanç Serüveni Üzerine

Şiirin Nüfuzu

Edebiyat07 Haziran 2024 11:05

Şiirin Nüfuzu

NAZIM HİKMET’İN ŞİİRİNDE VAROLUŞSAL SORUNLAR ve BARIŞ MÜCADELESİ

Edebiyat06 Haziran 2024 14:13

NAZIM HİKMET’İN ŞİİRİNDE VAROLUŞSAL SORUNLAR ve BARIŞ MÜCADELESİ

Edebiyat-Hukuk Savaşları HOWL/ULUMA

Edebiyat03 Haziran 2024 09:47

Edebiyat-Hukuk Savaşları HOWL/ULUMA

Mola Süreniz Dolmuştur

Edebiyat04 Nisan 2024 17:31

Mola Süreniz Dolmuştur

Şiir Mitinin Sonu PATERSON

Edebiyat25 Mart 2024 19:49

Şiir Mitinin Sonu PATERSON

Yol Boyunca İçimizdeki Ateşi Taşımak: Cormac McCarthy'nin

Edebiyat12 Şubat 2024 21:16

Yol Boyunca İçimizdeki Ateşi Taşımak: Cormac McCarthy'nin