Dünya Sağlık Örgütü’ne göre her yıl 800 bin kişi intihar ederek hayatını kaybetmektedir. Ayrıca 15-29 yaş arası gençlerde intihar yol kazalarından sonra en çok görülen ikinci ölüm sebebi olarak bildirilmektedir.
Geçen yıl ABD’de yayımlanan bir araştırmaya göre intihar eden tek bir kişi, yakınında olan en az 135 kişi üzerinde sarsıcı bir etki yaratmaktadır.
Dünyanın birçok ülkesinde intiharla mücadele dernekleri bulunmaktadır. Mesela İngiltere’de Samaritans adında intiharla mücadele eden bir yardım kuruluşu bulunmaktadır. Bu ülkelerde intihar girişiminde bulunduğu tespit edilen kişiler için birçok sosyal ve ruhsal destek mekanizması devreye girmekte ve bu tip dernekler vasıtasıyla bu yardımlar düzenlenmektedir. Devletin çeşitli kurumları da intihar girişiminde bulunanlar ya da bunu yapacağını dillendirenler hakkında gerekli işlemleri ivedilikle yapmaktadır.
Ülkemizde ise intihara kalkışan birini karakolda veya hastanelerde çoğunlukla gözetim altında bile tutmadan gerekli prosedürü tamamlayarak evine geri göndermektedirler. Hasta yakınları kişinin yeniden intihar girişiminde bulunmasından korksa bile mevzuat kişinin isteği dışında alıkonulmasına engel olduğundan yakınları hiçbir şey yapamadan kişi tekrar kendi hayatına dönmektedir.
Dünya Sağlık Örgütü’nün 2016 verilerine göre erkeklerde intihar oranı daha yüksek olarak açıklanmıştır.
Her 100 bin erkekten 13,5’i, her 100 bin kadından 7,7’si dünya çapında intihar etmektedir.
Türkiye’de de aynı veri tabanına göre erkeklerde intihar oranı her 100 bin kişide 11,3 iken kadınlarda 3,2’dir.
İntihar ile depresyon ve alkol kullanımı gibi akıl sağlığı ile ilişkili sorunlar arasında bir ilişki gözlemlense de çok sayıda intiharın stres, mali sıkıntı, ayrılık, kronik bir acı ya da hastalık gibi kriz anlarında meydana geldiği belirtilmektedir.
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre çatışma alanlarında yaşayan, felaketlere, şiddete, tacize, kayba maruz kalan kişiler de riskli gruplar arasında sayılır.
Rethink’ten Carrington, bir insanın çevresinde insanlar olsa da yalnız hissedebileceğini belirterek bu kişilerin destek göremedikleri zaman dayanamayacak gibi hissedebileceklerini belirtir.
Araştırmalara göre, dünyada her 40 saniyede bir kişinin intihar sonucu yaşamını kaybetmektedir. Dünya Sağlık Örgütü, her yıl intihar nedeni ile gerçekleşen ölüm sayısının 800 binin üzerinde olduğunu belirtmekte, bu sayının 2030 yılında bir milyonun üzerine çıkacağını öngörmektedir.
İntihar girişimlerinin, bu sayıların yaklaşık 20 katı olduğunu, bu sebeple yaşamını yitirenlerin yakınlarının yaşadığı psikolojik sorunlar da göz önüne alındığında, intiharın toplumun önemli bir kısmını etkileyen ciddi bir halk sağlığı problemi olduğu ortadadır.
Ülkemizde, son 40 yılda intihar oranları yüzde 50 artış göstermiştir.
Emile Durkheim’a göre intihar ölüm nedeni olarak normal bir fenomen olarak yorumlanmaktadır.
Bu insanların intiharları üzerine ciddi bilimsel tartışmalar yürütülebilir. Olaylar, ekonomik ve politik yönden de değerlendirilebilir elbette… Ancak üzerinde yeterince durulmayan çok önemli bir konu da ele alınmalıdır.
İntihar edenlerin geride kalan yakınları…
İntihar vakalarının kanuni, sosyal, mesleki ve vicdani yaptırımları o derece etkilidir ki, geride kalan pek çok kişi ağır bir kaygı yaşar. Bundan dolayı kişiler yakınları intihar ettiğinde, büyük bir duygusal acı ile karşı karşıya kalırken sonrasında yaşananlarla ilgili de derin kaygılar yaşar.
Bir yakını intihar ettiğinde geride kalan kişide karakteristik tepkiler belli bir sıra takip eder. Başlangıç safhasında, geride kalanlar ilk tepkilerini akut fiziksel acı ve buna karşı oluşan tepkiyi özellikle baskılama ve reddetme ile gösterirler.
İlk aşamayı açıklayacak tanımlar ilk planda şöyle sıralanabilir: İnançsızlık, sarsıntı, donukluk, panik, bezginlik, konuşamayacak kadar sinirli olma, neden ben sorusu, utanç, suçluluk, uygunsuz davranış, ne yapacağını bilememe, kendini cezalandırma isteği…
Kızgın akrabalar, mesleki ve sosyal yönden gözden düşme, utandıran sorular ve diğer insanların güveninin kaybı gibi düşünceler doğal olarak geride kalanlarda korkuya dönüşür.
Bu durumda kendinden şüpheye düşme yaygındır ve bunun üzerine ikinci aşama başlar: Kayıp duygusu, üzüntü, kaygı, asık surat, gözyaşları, yalnızlık, ölen kişiyi hayal etme, diğer insanlardan ve etkinliklerden uzaklaşma…
Bireyin intiharından sonra geride kalan, bu deneyim sonucu oluşan bazı düşünceler geliştirir:
“Bu intiharın önüne geçebilmek için her şeyi yapabildim mi?
Merak ediyorum, eğer yapmadıklarımı yapsaydım ya da yaptıklarımı yapmasaydım bir şeyler değişir miydi?
Onun için her şeyi yapmadım ama elimden gelebilen her şeyi yaptım. Keşke elimden daha fazlasını yapabilmek gelseydi. Keşke onun aklını okuyabilseydim, ona engel olabilseydim. Keşke... Keşke... Belki de geriye dönebilsem bir şey değişmeyecektir. Fakat gerçekten merak ettiğim bu olay yeniden ortaya çıksa ne yapardım?”
Bu soruların hiçbirine doğru bir cevap bulamayabilir geride kalanlar… Bildiğim bir tek şey, çok geçmeden kendilerini daha iyi hissedecek ve yollarına devam edeceklerdir. Bu aşamada süreci atlatmakta zorlananların tecrübeli bir terapistle destekleyici görüşmeler yapması iyi olacaktır.
İntihar çoğunlukla önlenebilir bir eylem değildir. Buna gerçekten karar veren birini durdurmak türlü büyük zorlukları içerir. Bu nedenle geride kalanların bilmesi gereken en önemli unsur, buna engel olamayacaklarıdır. İntihar çoğunlukla onların yaptığı ya da yapmadığı şeyler nedeniyle ortaya çıkmaz. İnsanın kendisini ortadan kaldırmaya karar verme süreci çok karışıktır ve birçok bilinmeyen nedenleri içinde barındırır.
Geride kalanlar, bazen onların çabalarının ölenin ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz kaldığını, intiharın istenmeyen bir olay olduğunu ve bu gerçeğin daha zor kabullenilir olduğunu belirtmektedirler.
İntihar olayının ardından olay rasyonel olarak değerlendirildiğinde, intihar eden kişiden daha ziyade geride kalanın mağdur olduğu görülecektir.
Sevdiği birinin intiharına şahit olmanın acısını taşıyan insanların bu intiharın nedeni olarak gösterilmesi bilimsel açıdan anlamsız durmaktadır. Yukarıda kısaca değinildiği gibi intihara karar veren birini durdurmak çok zordur ve birinin kendisini öldürmeye iten birçok sebep bulunur. Bazı olaylar anlık karar vermeyi etkileyebilir ama zaten kişinin kendisini öldürme niyeti ve öncesinde öldürme girişimi nerdeyse hepsinde bulunmaktadır.
Dr. Semih Dikkatli
Psikiyatri Uzmanı
Psikoloji-Sosyal Psikoloji11 Kasım 2024 10:10
Psikoloji-Sosyal Psikoloji06 Ekim 2024 20:44
Psikoloji-Sosyal Psikoloji23 Eylül 2024 13:09
Psikoloji-Sosyal Psikoloji18 Ağustos 2024 15:33