Mohsen Namjoo'nun edebiyat ve müziğe olan ilgisi daha çocukluğunda başlamıştı.Ailesinin malî durumu ancak bir setar almaya yetmişti.1994 yılında üniversiteye girdi. Burada ağırlıklı olarak müzik ve tiyatro eğitimi veriliyordu.İran müziğini alışılmamış bir şekilde uygulaması ve şarkılarının değişik tarzı nedeni ile, üçüncü yılında üniversiteden atıldı. Üniversiteden atıldıktan sonra Tahran'da üç konser verdi. 2000 yılından bu yana rock müzik ve caz onun için önemli hale geldi. Bu iki müzik türünü geleneksel İran müziği ile birleştirdi. 2006 yılında özel konserler vermeye başladı ve aynı yıl Uluslararası Rotterdam Film Festivali'nde "Hotspot Teheran" konulu etkinlikte sahneye çıktı. Çok başarılı olan bu konser sonrası Hollanda radyosunda onunla bir söyleşi yapıldı ve konserden bazı eserler çalındı. İran sınırları dışında Mohsen Namjoo özellikle "Sound of Silence" isimli belgeselle tanındı. Bu belgeselde Amir Hamz ve Mark Lazarz, Namjoo ile birlikte, İran'ın diğer öncü müzisyenleri O-Hum, Hich-Kas ve Emad Bonakdar'ı da göstererek, Tahran'daki underground müziği anlatıyorlardı.
Saçlarını rüzgara savurma yoksa beni de rüzgara savurursun
Naz yapma, ki nazınla beni de geçmişten edersin
Başkalarıyla mei (şarab) içme yoksa benim ciğerim kanar
İsyan etme yoksa ben feleğe isyan ederim
Saçlarını buruk yapma yoksa beni kendine bağlarsın
Başkalarına yar olma yoksa ben kendimden geçerim
Bu hayatın gamını çekme yoksa beni üzersin
Yüzünü her zaman ferah tut ki ben güllere bakmayayım
Her zaman ayakta ol ki çınarlara bakmayayım
Her mahfelin(toplanma yeri) mumu olma yoksa beni yandırırsın
Herkesi yad eyleme yoksa ben seni unuturum
şehirde ünlü olma yoksa başımı alıp dağlara giderim
şirin gibi olma yoksa ben ferhad olurum
acı bana ve sesimi duy
ki haykırışımın sesi üzüntünün toprağına yetişmesin
Yalan olur eğer ki hafız senin hüznünden bıkarsa
çünkü ben senin zindanında olduğum günden özgürüm
Hafız-î Şîrazî