Korona virüs salgınının bütün dünya halklarını tehdit etmesi ve hızla yaygınlaşmasının ardından salgından Türkiye’nin etkilenmemesi düşünülemezdi.Nitekim öyle de oldu ve ülkemizde bu virüsten etkilenen ülkeler sıralamasında listedeki yerini aldı. Ülkemizde görülen vakanın ardından 12.03.2020 tarihinde Sarayda muhatapların katılımı ile yapılan toplantının ardından önlemler paketi kamuoyuna açıklandı.Açıklamada en dikkat çeken konu eğitime ve yükseköğretime verilen araydı.Okullar için daha önce nisan ayıında gerçekleşecek olan bir haftalık ara tatil 16-23 mart tarihleri arasına çekildi.26-30 mart tarihleri arasında ise uzaktan eğitim yapılacak.Aynı kararlar içinde üniversitelerin de 16 mart tarihinden itibaren 3 haftalık tatile sokulacağı açıklandı.Milli Eğitim Bakanı yaptığı açıklamada “23 mart tarihinde bir durum değerlendirmesi yapılacağını,23-27 mart tarihleri arasında internet ve yayına başlatılacak televizyon kanalları üzerinden uzaktan eğitime geçileceğini,ara vermmenin devam etmesi halinde uzaktan eğitime devam edileceğini” ifade etti.Alınan önleme kararları yerinde ve olumlu olmakla birlikte kararların eğitim ve yükseköğretim alanında uygulanma süreçlerinde bazı zorluklar olduğu gerçeğini de göz ardı etmemeliyiz.Bu bağlamda yaşanması olası sorunlara ve bazı zorlukların varlığına dikkat almak gerekmektedir .
Hem eğitim hem de yükseköğretim için ikinci yarı yıl aynı zamnda sınavlar dönemi demektir.Öğrencilerin eğitim ve öğretim yaşamında dönüm noktası olan LGS,YKS ve KPSS Lisans ile diğer sınavlar büyük oranda mayıs ve haziran aylarında yapılır.Mart ve nısan ayları ise öğrencilerin daha çok bu sınavlara hazırlandıkları aylar olarak bilinir.Bakan tarafından uzaktan eğitim yoluyla telafi eğitimi yapılacağı ifade edilmiş olsa da, geçmiş deneyimlerimiz bize bunun bir iyi niyet temennisinden öteye geçmeyeceğini göstermektedir.Çünkü bahar ayları sıcaklarla birlikte her ne kadar sınav ayları olsa da okullarda genelde derslerde gevşeme, gezi ve zamanların yooğunlukla dışarda geçirildiği ayları olarak bilinir.Öğrencileri okulda bile tutmakta zorlandığımız bu aylarda evlerde televizyon ve internet başında telafi eğitimleri için nasıl tutabileceğimiz büyük bir soru işareti olarak karşımızda durmaktadır.Uzaktan eğitim;çocuklara iyi anlatılıp, doğru planlanıp, yönetilip yönlendirilmediği sürece sağlıklı sonuçlar elde etmek mümkün olmayabilir.
Yıllardır sınavlara hazırlık mahiyetli etkinliklere katılarak geniş ekonomik ve sosyal olanaklara sahip öğrenciler açısından oluşmuş olan pek çok avntajlı pozisyon bu dönemde de onlar açısından devam edecektir.Burada ortaya çıkacak yeni mağduriyetlerin bedelini her zaman olduğu gibi yine dezavantajlı öğrenciler ödeyecektir.Her ne kadar belirsizlik tablosu bir biçimde bütün öğrencileri etkileyecek olsa da bu durumdan en çok etkilenecek öğrenci grubu yine de dezavantajlı gruplar olacaktır.Tüm bu nedenlerden dolayı ikinci dönemi hatta bütün yılı öğrencilerin büyük bir bölümü için kayıp bir yıl değerlendirmesinde bulunabiliriz.
Özet olarak, aslında bu eğitim sisteminin en büyük virüsü olan ve çocuklarımızın bütün enerjisini çalan rekabete ve yarışa dönüşmüş standart sınavlardan çocuklarımızı nasıl koruyacağımıza da bu vesileyle kafa yormak zorundayız.Yaşanmakta olan korona virüs salgını bir biçimde atlatılacaktır ancak,sınav virüsünü tedavi edecek bir ilacın bulunmasının daha uzun yıllar alcağını söylemek fazla abartılı bir yorum olmasa gerekir.O nedenle bizim önümüzdeki yıllarda odaklanmamız gereken noktanın, her türlü eşitsizliği bünyesinde barındıran ve tamamen standart sınavlara dayandırılmış bu sistemi değiştirmek ve yeniden kurmak olmalıdır. Bunu başardığımız oranda çocuklarımız için daha mutlu,güvenli, ve sağlıklı bir gelecek kurmuş olacağız. Alaaddin DINÇER/Eğitimci/16.03.2020