Son dönemlerde moda olan Yunus Emre’nin “Yaratılanı severim, Yaradan’dan ötürü” sözünü; bu sözü sık sık kullananlar gerçekten samimi ya da kalben mi söylüyorlar?
Tasavvuf edebiyatının en büyük şairi olan ve Hacı Bektaş-ı Veli Dergâhından geçen, Alevi-Bektaşi inancını zenginleştiren Yunus, insan olan herkese karşı; fakir, zengin, Hıristiyan ve Müslüman ayrımı yapmayan, engin sevgiyle bağlıdır.
Ondaki insan sevgisi, insan'da Allah'tan bir parça, bir cevher bulunduğu inancındandır.
Osmanlıdan günümüze kadar süregelen Kuyucu Murat Paşalar zihniyetinin bu kültürü ezmek için yaptıklarını tarih yazmaktadır. Daha da önemlisi, Tasavvufçular şeriat kalıplarının dışına taşan dini tutumları ve anlatımlarındaki hayal, sembolizm, gerçeklik karışımı ifadelerle değişik eleştirilerin hedefi olmuşlardır.
Eleştirilerin en çarpıcı olanları ahlaki yozlaşma, müslüman din anlayışının bozulması, İslam’ın insana bakış açısının tasavvuf eliyle bozulması düşünceleridir.
Tasavvufçuların şeriat kalıplarının dışına taşan din tutumlarını eleştiren ve “ben şeriatçıyım” diyen bir inananın Yunus’un sözüne sarılması ne kadar gerçekçi ve inandırıcı! Yorumunu sizlere bırakıyorum.
* * *
Bu hatırlatmadan sonra asıl insan sevgisinin hiçbir ayrım gözetmeden özellikle sağlıklı bireyler yetiştirilmesine, topluma ve insanlığa yararlı bireyler yetiştirilmesine yapılacak katkılardan geçeceğini düşünenlerdenim.
Hele hele hükümetlerin özellikle bu yöndeki çabaları çok önemlidir.
Bu köşede belgelerle sunulan insanlığın akıl sağlığının gittikçe bozulması konusu sürekli işlenmektedir.
WHO (Dünya Sağlık Örgütünün) “Ruh sağlığı üzerine gerçekler” adıyla hazırladığı bir broşür den alıntılar yaparak Yunus’un bu sözünü dillerine pelesenk edenlerin, özellikle siyaset erbabı ve yöneticilerin samimi olup olmadıklarını siz okurlarımın yorumuna bırakıyorum.
Gerçek1: Ruhsal bozuklukların yaklaşık yarısı 14 yaşından önce başlar. Dünyandaki çocuk ve ergenlerin, kültürler arasında rapor edilen ruhsal bozukluk ve sorunların %20 civarında benzer türde olduğu tahmin edilmektedir. Ancak 19 yaş altındaki nüfusun büyük bir yüzdesi ruh sağlığı kaynaklarından yoksundur. En düşük ve orta gelirli ülkelerde her 1 ila 4 milyon kişiye tek çocuk psikiyatrı düşmektedir.
Gerçek2: Depresyon psikolojik, davranışsal ve bedensel belirtiler ile birlikte sürekli üzüntü ve ilgi kaybı ile karakterizedir. Dünya sıralamasında en önde gelen rahatsızlıktır.
Gerçek3: Her yıl, ortalama olarak 800 000 kişi intihar etmektedir ve bunların %86 sı düşük ve orta gelirli ülkelerde yaşanmaktadır. Yarısından fazlası ise 15-44 yaş arasında kendilerini öldürmektedir. En çok intihar oranları Doğu Avrupa ülkeleri arasında erkekler arasında bulunur. İntiharların en önemli ve tedavi edilebilir nedenlerinde biri ruhsal bozukluklardır.
Gerçek4: Savaş ve diğer büyük afetlerin ruh sağlığı ve psiko sosyal refah üzerinde büyük bir etkisi vardır. Bu gibi durumlarda ruhsal bozukluk oranları iki kat artmaktadır.
Gerçek5: Ruhsal bozukluklar bulaşıcı ve bulaşıcı olmayan hastalıklar için risk faktörleri arasındadır. Ayrıca kasıtsız ve kasten yaralamalara katkıda bulunabilir.
Gerçek6: Ruhsal bozukluğu olan, hasta ve aileleri için ruh sağlığı bakımı arayan insanları engellemek Stigma (Damgalamaya)’ya neden olur. Güney Afrika’da yapılan bir kamuoyu araştırmasında insanların çoğunun, ruhsal hastalıkların irade eksikliği ile ilişkili olduğunu düşündüğünü göstermiştir. Beklenenin aksine, stigma düzeyleri kentsel alanlarda ve eğitim düzeyi daha yüksek olan kişiler arasında daha yüksektir.
Gerçek7: Psikiyatrik hastalık ihlalleri birçok ülkede rutin olarak rapor edilmiştir. Ancak çok az ülke ruhsal bozukluğu olan kişilerin haklarını yeterince koruyan yasal bir çerçeveye sahiptir.
Gerçek8: Dünya çapında ruh sağlığı için nitelikli insan kaynaklarının dağılımında büyük eşitsizlik vardır. Psikiyatr’ların, psikiyatri hemşireleri, psikologlar ve sosyal hizmet uzmanlarının eksikliği, düşük ve orta gelirli ülkelerde tedavi ve bakım sağlamanın başlıca engelleri arasında yer almaktadır. Düşük gelirli ülkelerde 100 000 kişiye 0.05 psikiyatr, 0.42 hemşire düşmektedir. Yüksek gelirli ülkelerde bu oran psikiyatrlarda 170 hemşireler için 70 daha fazladır.
Gerçek9: Ruh sağlığı hizmetlerinin kullanılabilirliğini arttırmak amacıyla aşılması gereken beş temel engel vardır:
Ruh sağlığının halk sağlığı gündeminden sayılmaması,
finansman üzerindeki etkileri (tedavinin pahallı olması),
ruh sağlığı hizmetlerinin mevcut organizasyon içine entegrasyon eksikliği,
ruh sağlığı için yetersiz kaynaklar,
kamu ruh sağlığı için organizasyon eksikliği.
Gerçek10: Ruh sağlığı çalışanları, hastalar ve aileleri temsil eden hükümetler, bağışçılar ve gruplar özellikle düşük ve orta gelirli ülkelerde, ruh sağlığı hizmetlerini arttırmak için birlikte çalışmaları gerekmektedir. Gerekli mali kaynaklar çok mütevazıdır; düşük gelirli ülkelerde yılda kişi başına 2 dolar, alt orta gelirli ülkelerde 3-4 dolardır.
İşte insan sevgisinin, bu bilimsel gerçeklerin iyileştirilmesi yönünde ki çabalardan kaynaklanması gerekiyor sanırım.
Çünkü; ruhsal hastalıkları da insana ait. Onları görmezden gelmek samimi olmamak demektir. Daha doğru bir deyimle dünyevi çıkarlar için işine gelenleri alıp, bütünü görememektir.
Psikoloji-Sosyal Psikoloji11 Kasım 2024 10:10
Psikoloji-Sosyal Psikoloji06 Ekim 2024 20:44
Psikoloji-Sosyal Psikoloji23 Eylül 2024 13:09
Psikoloji-Sosyal Psikoloji18 Ağustos 2024 15:33