Eğitim bir üst yapı kurumudur, belirleyen değil, belirnendir. Her iktisadî sistem kendi üst yapı kurumlarını oluşturur. Ülkenin siyasî rejimini, hukukunu, ahlâkî normlarını belirler. Eğitim ortaya çıkan değerleri kitlelere taşıyan bir ideolojik araçtır.
Cumhuriyet döneminin üretim ve Aydınlanma seferberliği üretim temelli bir eğitim geleneği oluşturdu, fakat sürdürülemedi. Köy Enstitüleri bunun en önemli örneğiydi. Köy Enstitüleri köylerde modern ziraî üretim yapacak önder, örnek köy insanı yetiştirmeyi amaçlıyordu. KİT’ler de sadece sektöründeki üretie yetinmiyor aynı zamanda çıraklık eğitimi yoluyla kendi insan kaynağını da üretiyordu. Cumhuriyetin Aydınlanma seferberliğiyle meslekî eğitim atbaşı gidiyor, birbirini tamamlıyordu.
Neoliberal politikalarla 1980’lerden itibaren özelleştirme süreci başladı, KİT’ler gözden çıkarıldı ve özelleştirildi. Dünya tekelleriyle bütünleşme stratejisi Türkiye’yi üretimden kopardı. Ortaya çıkan tablo meslekî eğitimi değersiz ve işlevsizleştirdi. Meslekî eğitimin yerini akademik eğitim; Aydınlanma seferberliğinin yerini Orta Çağ kültürü aldı. Akademik eğitime yönelen kitleler işsizler ordusuna dönüştü, dönüşüyor. İktisadî kriz işsizliği tetikliyor, diplomalı işsizlik artıyor.
Dünyada ve Türkiye’de neoliberal ekonominin sonuna gelindi. Yaşanan kriz yeni bir sistemin doğum sancısıdır. Üretime dayanan yeni bir ekonomik model önümüzdedir. Türkiye’nin geçmiş deneyim ve uygulamaları bu modele kaynaklık edecektir. Ekonomik model değişmeden mevcut sistem içinde eğitim modeli değişmez, değiştirilemez. Ekonomide yapısal değişimler yaşanmadan eğitimde atılacak adımlar sonuç vermez.