Ali ÖZDEMİR
20 gün kadar önce bir kişi beni aradı. Kendini tanıttı. “Sizi yaklaşık 35 yıldır gıyaben tanıyorum. Ne iş yaptığınızı az-çok biliyorum” dedim. “Tarım, bahçıvanlık, bitki yetiştirme” konularını içeren 400 sayfalık bilimsel bir eser yayınlamak istiyorum. Yardımcı olur musunuz?” dedi.
“Bir Kuruş talep etmeden yardımcı olurum. Düzeltmeleri yapıveririm. Örnek baskıyı bedelsiz yapıveririm” dedim ve iki kez O kişinin iş yerine gittim. 4-5 saat kitabın metinleri üzerinde düzenlemeler yapıverdim. Kitap 2020 yılının Mart ayına doğru okurlara ulaşacak seviyeye gelmiş durumda…
21. yüzyılda bilgiye, endüstriye çok yatırım yapan uluslar çok öne geçmeye başladı. Dünyanın en mutlu, zengin, varlıklı, müreffeh 20 ülkesini yakından incelediğimizde; bunların tümünün her türlü toprak üzerinde dijital/endüstriyel tarım yaptığını görürüz.
Almanya’yı hep şöyle tasavvur ederdim: Her şehri fabrikalarla dolu bir ülke… Ancak gidip gördüğümde bu ülkenin her karış toprağının ekili-dikili olduğunu fark ettim. Yani Almanya, Fransa, Hollanda, İtalya gibi ülkeler tarımı asla bırakmamış durumdalar.
Türkiye’de herkes çevre, erozyon, ağaçlandırma, toprağı koruma konuları açılınca, yakın zaman önce vefat eden Hayrettin Karaca’nın adını anar. Bu konularda 40 yıldır gece-gündüz bilimsel çalışmalar yapan bir diğer insan ise Sayın Halit Ulaş Bey’dir (www.ulastarim.com).
Toprağı, bitkileri, ağaçları evladı gibi seven, bütün enerjisini bu ülkenin tarımda ilerlemesi için harcayan Halit Bey’in yaptığı işler takdire şayandır.
Bolu’da bulunan mütevazı işyeri adeta bir laboratuvar, araştırma merkezi ve akademi gibidir. Tarım ile ilgili makaleler, kitaplar, dergiler, çok güzel biçimde arşivlenmiştir.
Üniversitelerde makam işgal eden, gerine gerine “Ben ziraat profesörüyüm” diyen bir çok akademisyen, Halit Bey’in bilgi birikiminin yanında karikatür gibi kalır...
Kişisel olarak tarım ile bir bağlantım yok. Yaptığım iş de tarıma çok uzak. Bu konuda en temel bilgilere bile sahip değilim. Sayın Ulaş’ın hazırladığı tarım kitabını baştan sona okuyunca cahilliğimden ötürü çok utandım. İlkokul, ortaokul ve liselerde neden bizlere hiç tarım dersi okutmadılar diye de hayıflandım.
Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu’nun bir kitabında Türk milletinin çocuklarının sinsi ABD’li eğitim uzmanları tarafından tarım konusunda bilerek cahil bırakıldığını okumuştum. Sayın Halit Bey tarımın tamamen bilime dayalı bir sektör olduğuna ilişkin örnekler anlatınca apışıp kaldım.
Ülkemizin tarımı hızlıca küresel şebekenin bir parçası olan dev şirketlerin eline geçiyor. Yakın zamanda elimizdeki topraklar kimyasal kirlilikten, betonlaşmadan sağlıklı ürün veremez olacaktır.
Son söz: Halit Ulaş gibi değerli insanlara ve emsalsiz topraklarımıza sahip çıkmalıyız.