Eğitim, Kültürr ve Birlikte Yaşamak
Dünyanın her tarafında savaşlar, çevre sorunları, kültürler arası çatışmalar ve bunların doğurduğu başka sorunlar yaşanmaktadır. İnsanlar bu sorunları çözme yönünde irade koyarlarken hep ulusal veya milli, etnik, dinsel, mezhepsel, devletçi talepleri ve eylemleri öne çıkarmaktadırlar. Bütün bunlar da hâkim düşünce ve yaşam biçimi ne ise ona göre biçimlenmektedir. Dünyanın, dünyada yaşayan insanların geleceğini düşünmek yerine belli grupların, ülkelere, bölgelere egemen olan belli perspektiflerin geleceğe yönelik tasarımları gündelik yaşamı belirlemekte ve insanlar kendilerine sunulanın dışında bir yaşam biçiminin olabileceğini dahi düşünememektedirler.
Bu noktada, eğitim, öylesine önemli bir yerde durmaktadır ki, ülkeleri yönetenler, egemen konumunda olanlar, öncelikle eğitim kurumlarını düzenlemekte ve bu eğitime göre de yaşamın kendisi biçimlenmektedir. Oysa eğitim insan yaşamının önemli bir unsurudur. Eğitim ile biçimlenen kişiler (çocuklar) yaşamın kendisine değer katabilmekte veya değer harcayabilmektedirler. Bu yüzden hangi eğitimin olacağı, eğitimin hangi ilkeler üzerin(d)e şekilleneceği önemli bir konudur. Eğitime referans alınan ilkeler ve değerler ile insan yaşamında önemli bir kavram olan kültür arasında doğrudan bir bağ olduğunu yapılan araştırmalar ortaya koymaktadır. Öte yandan kültür dediğimiz kurumsal yaşamın içinde birçok unsur bulunmaktadır. Bu bağlamda kültür ile gelenek arasında bir ilişki vardır. Dolayısıyla bize, günümüze gelenlerle oluşan kültür içinde sorunlu birçok öge de bulunabilmektedir. Bu nedenle kültür dediğimiz şeyi “her yönüyle” kabul etmenin gerekip gerekmediği, kültürün, kültürel yaşamın sorgulanıp sorgulanmayacağı ve buna bağlı olarak sorunlu olan şeylerin değiştirilip değiştirilmeyeceği soruları veya sorunları üzerine düşünmek gerekmektedir. Kültür(ler)de olan bazı unsurlar insan yaşamını olumsuz etkiliyorsa, insanın değerini harcıyorsa ne yapmak gerekmektedir? Eskiyi korumak mı, yoksa yeni perspektifler oluşturmak mı gerekiyor?
Bütün bunlara bağlı olarak insanların birlikte yaşayabileceği bir dünyanın inşa edilip edilemeyeceği sorusu ve sorunu ortaya çıkmaktadır. Biz birlikte bir yaşamı sürdürmek istiyorsak neler yapabiliriz acaba? Birlikte yaşamak istiyoruz; peki nasıl birlikte yaşamak istiyoruz? Birlikte yaşamak hep birilerinin çizdiği ve başkalarının da bu çizilen sınırlara uyması gerektiği şeklinde anlaşılmaktadır. Bu, gerçekten birlikte yaşamak mıdır? Bir ülkede, bir kültürde, bir dinde, bir coğrafyada birlikte yaşamak ne demektir? Birlikte yaşamak için hangi ilkeleri koyacağız veya belirleyeceğiz? Hangi ilkelerden hareketle nasıl birlikte yaşayacağız?
Birlikte yaşamanın imkânının belirli ilkeler etrafında ortaklaşmak olduğu açık görünmektedir. Bu ilkeler olmadan ve bu ilkelerin gerçekleşebileceği koşullar oluşturulmadan birlikte yaşamak mümkün görünmüyor. Bu bağlamda ilkelerin bilgisel temeli ve bu ilkelerin neler olacağı ancak felsefi bir bakışla ortaya konabilir. Bu kongrede bu çaba içinde olunacaktır.