Nirvana Sosyal

Anasayfa Künye Danışmanlar Arşiv SonEklenenler Sosyal Bilimler Bilimsel Makaleler Sosyoloji Fikir Yazıları Psikoloji-Sosyal Psikoloji Antropoloji Tarih Ekonomi Eğitim Bilimleri Hukuk Siyaset Bilim Coğrafya İlahiyat-Teoloji Psikolojik Danışma ve Rehberlik Felsefe-Mantık Ontoloji Epistemoloji Etik Estetik Dil Felsefesi Din Felsefesi Bilim Felsefesi Eğitim Felsefesi Yaşam Bilimleri Biyoloji Sağlık Bilimleri Fütüroloji Edebiyat Sinema Müzik Kitap Tanıtımı Haberler Duyurular İletişim
Sosyal Bir Sistem Olarak Okullarda Ortak Dil

Sosyal Bir Sistem Olarak Okullarda Ortak Dil

Fikir Yazıları 21 Kasım 2019 08:56 - Okunma sayısı: 1.494

Kıbrıs 9251 km2’lik yüz ölçümüne sahip bir adadır. Adanın 1/3’lük alanı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne aittir ve burada Kıbrıslı Türkler yaşamaktadır. 15 Kasım 1983 yılında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)  ilan edilmiştir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuri

 

Sosyal Bir Sistem Olarak Okullarda Ortak Dil

 

Kıbrıs 9251 km2’lik yüz ölçümüne sahip bir adadır. Adanın 1/3’lük alanı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne aittir ve burada Kıbrıslı Türkler yaşamaktadır. 15 Kasım 1983 yılında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)  ilan edilmiştir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetibu yıl 36. yaş gününü coşku ve heyecanla kutlamış bulunmaktadır. Her yıl cumhuriyet kutlamalarında milli değerlerimiz ve milli varlığımız adına toplumsal varoluş mücadelesinde büyük roller üstelenmiş olan Dr. Fazıl Küçük ve KKTC’nin kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’ı da minnetle anmaktayız. Hatta bu varoluş mücadelesinde nesilden nesile aktarılan 1974 Mutlu Barış Harekâtı’nda Kıbrıslı Türklere güç veren önemli isimler özellikle sosyal medya kullanıcıları tarafındansürekli paylaşılmaktadır. 1974 Mutlu Barış Harekâtı ile ilgili medyaya yansıyan haberler sıkça karşımıza çıkmaktadır.Dönemin Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Bülent Ecevitile dönemin TürkiyeCumhuriyeti Başbakan yardımcısı Necmettin Erbakan ile ilgiliteşekkür içeren yayınlarher yıl cumhuriyetimizi kutlama sürecinde sosyal medya fenomenlerince sürekli paylaşılmaktadır.DöneminTürkiyeCumhuriyeti Genelkurmay Başkanı Semih Sancar ve daha pek çok önemli isim Kıbrıs Türk Halkının zihnine nesilden nesile aktarılmayı başarmıştır. Bu yönde olumlu içerikte etiket olmayı başarmış ve kalıplaşmış olan bu değerlerTürkiye ile KKTC bağının sosyal boyutunun iki devlet açısından da önemi olarak karşımıza çıkmaktadır. Günümüz bilişim teknolojileri yapayzekâ ile ilgili gelişen ve değişen dünya ile ilgili kurumlara prestijkazandırırken medyanın sektör olarak tüm işletmelere etki ettiğini görebilmekteyiz.  Medyanın tarihi değerlerimizi unutmamak ve unutturmamak adına ve hatta bilmeyenlere farkındalık yaratabilmek adına oldukça önemli bir unsur olduğunu vurgulamakta fayda vardır. Keza sosyal medyanın olumsuz özellikleri olduğu kadar olumlu özelliklerini de görmezden gelmemeliyiz değil mi?

5 Mayıs 1985 tarihinde resmi gazetede ilan edilen “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Anayasası”ndaTürkçe’nin resmi dil olduğu belirtilmiştir. Bununla birlikte yine Anayasa’nın 9. maddesinde değiştirilemeyen ve değiştirilmesi önerilemeyen kurallarda devletin resmi dilinin değiştirilmesi ya da değiştirilmesine yönelik herhangi bir önerinin sunulmaması durumu yasalar çerçevesinde korunmaktadır. Ana dil pek çok devletin yasaları kapsamında korumaya aldığı adeta bir namus gibidir. Çünküdil insanlar için en temel ve en gelişmiş insan iletişim sistemidir. Kıbrıs’ın Kuzey tarafında yerleşmiş olan Türkler resmi dil olarak Türkçe dili ile iletişim kurmaktadırlar. Kıbrıslı Türklerin kendine has bir değer özelliği olan Kıbrıs ağzı kendine has karakteri ile birlikte Kıbrıs Türkeri’nin korumakta olduğu toplumsal değerleri arasında yer almaktadır. Kıbrıslı Türkler toplum yapısındaki doğal ve sade olan konuşmalarında Kıbrıs Ağzı zaman zaman kaba olduğu düşünülerek beğenilmeyen bir lehçe olarak algılanmaktadır. Kelimelerindeki hece vurguları ile İstanbul Türkçesi’nden farklı yapısı ile dikkat çeken Kıbrıs Ağzı halkbilimcileri ve dil bilimcileri tarafından da önemsenen bir konudur. Bilimsel araştırmalarda araştırma konusu edinilen Kıbrıs Ağzı ile ilgili günümüz şartlarında kaynak bulmak eskisi kadar zor değildir.Kıbrıslı Türkler Akdeniz’insıcakkanlı, cana yakın ve hoşgörü kültürüne sahip özellikleri ile adeta bütünleşmiştir.  Kıbrıslı Türklerbu özellikleriniiletişim kurdukları çevrelerinde samimi ve içten olarak etkileşim kurdukları kitlelere hissettirebilmektedir. Bizler Kıbrıslı Türkler olarak farklılıklarla ilgili hoşgörü kültürüne sahip bir değer tutumu içerisinde olduğumuzu gururla dile getirmekteyiz. Ancak her ne kadar ifade edemesek de sosyal ilişkilerimizin yakın olduğu arkadaş çevremiz ve sosyal ilişkilerimizin sınırlı olduğu kamu alanlarında zaman zaman hoşgörünün tersi olan durumlarla da karşı karşıya gelebiliyoruz.Farklı duygu ve düşüncelere saygı duyabilmek, çevremizde farklı duygu ve düşüncelerin bize açık bir biçimde herhangi bir korku ya da baskıya maruz kalmadan ifade edilmesine olanak sunmak toplumun hoş görü kültür düzeyiyle doğru orantılıdır. İletişim kurduğumuz kitlelerin bizden farklı görüş ve düşüncelere sahip olmaları zaman zaman bizi rahatsız edebilir. Bu durum bu tür yapılarla çatışma yaşamamıza neden de olabilir. Bize ters olan ve zihnimizde çelişkilere sebep olan bu durumlara tahammül edebilir olmamız büyük bir olgunluk gerektirmektedir. Ancak ulusal ve global ölçeklerde yer alan farklılık olgusuna uyum sağlamakta güçlükler yaşayabilmekte olduğumuzu da hissetmek için dünyaya daha geniş çerçevelerden bakmamız 21.yy. için artık kaçınılmaz bir ihtiyaç. Her geçen gün değişen demografik yapının toplumsallaşmaya olan etkisinde ortak değerler toplum bütünlüğü açısından önemlidir ve dil de bu önemli unsurların temelini oluşturmaktadır.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde Lefkoşa, Mağusa, İskele, Güzelyurt, Lefke, Girne olmak üzere toplam 6 ilçe bulunmaktadır. Her ilçede örgün ve yaygın eğitim hizmeti veren eğitim kurumları mevcuttur. Eğitimciler çağdaş ve modern dünya ile uyumlu bireyler yetiştirmek amacıyla belirledikleri hedefler ışığında çalışmaktadırlar.  Adım  adım öğrencilerini ulaşılacak hedeflere yaklaştıran öğretmenler yaptıkları işin en zevkli anını öğrencilerinin başarılarında gurur duydukları anda tadarlar.  Doğada var olan  dört  mevsime birer isim adlandıran biz insanlar mevsimlere  “İlkbahar”, “Yaz”, “Sonbahar” ve “Kış” isimlerini aynı adlarla kodlarız. Ancak doğanın bir mevsimden diğer mevsime kendinde var olan bu geçiş süreçlerini nasıl adlandırabileceğimiz sorusuna hepimiz farklı cevaplar üretiriz. Sınıf yönetiminde ders geçişlerinde farklı bir derse geçiş yapılırken, yani sınıfa farklı bir öğretmen girdiğinde o öğretmenin sınıfa gelmesiyle birlikte sınıfın iklimi değişir. Kısaca her öğretmen girdiği sınıfa kendi iklimini  katar. Çocuklar bu iklim değişimlerinde ne hissettiklerini ya da bu değişimden nasıl  etkilendiklerini sınıfa yansıtmış oldukları  davranışlarıyla gösterebilirler. Sınıf iklimlerinde  her öğretmenin ders geçişlerinde mevsimsel dönüşümdeki geçişler kadar hassas bir geçiş yolu çizebilecek beceriyi kazanmış olmaları gerekmektedir. Açıkçası derse giren ve çıkan öğretmenin ders geçişlerindeki ayarlarda mevsimsel geçişi görmezden gelmesi çocukların ani değişime reaksiyonlarında olumsuz etkilenmelerine sebep olabilir. Bu yapıyı eğitim yöneticileri de aynı biçimde çalışan personelleri ile okul işlerini yürütüme çabasında sergilemelidir. Okullar sosyal sistemler olarak düşünüldüğünde sosyal sistemleri de içinde barındırmaktadırlar. Okullarda hiyerarşik yapının var olduğunu bilsek de bu çerçevede iletişim kurmak maksadı ile Türkçe dilini kullanan kimselerin bazı hususlara dikkat etmesinde fayda vardır. Kullanılan dilin hitap edildiği kitleler tarafından da doğru algılanıyor olması oldukça önemli bir olgudur.  Okullarda ana dil Türkçe olsa da toplumun algı değerlerinde jestler,  mimikler, kelimelerin seslendirilmesinde tonlama ve ses vurgularında anlamların bütüncül olarak ulaşacak olduğu kitleye doğru anlamlar yüklüyor olması çok önemlidir.  Mesajın kaynaktan alıcıya ulaşırken hangi kanalların kullanıldığı geri bildirimlerle anlaşılsa da eğitim yöneticilerinin ortak dilimiz olan Türkçeyi iletişim kitlesi ile ortak dili aynı algılıyor olmaları çok önemlidir. Yöneticilerin rollerinde toksik olmadan, okula uygun bir okul kültürünü sağlayabilmeleri gerekmektedir.  Okul kültüründe dil iletişimin kalbi olarak nitelendirilebilir. Dilin doğru algılanması sonucunda kalpten pompalanan kan beyne doğru mesajlar iletmeye yarayan bir güç olacaktır. İnsanoğlu kendine ve çevresindeki dünyayı inceleyebilecek özelliklere sahip, gerekli biyolojik donanıma sahip tek canlıdır. Toplum temelli bir eğitim felsefesi edinen ülkelerde eğitim politikaları toplum ile eğitim arasında bir takım tutumlar geliştirmeleri yönünde beklentileri öne çıkaracaktır. Bu çatı çerçevesinde okullarda çalışmakta olan her paydaşın iletişim becerilerinin yeterliliği ve yetkinliği hitap ettikleri kitlelerce olumlu ya da olumsuz bir biçimde hissedilir. 

 Sosyal yapılarda meydana gelen her olay birbirinin ardına dizilmesi ile birbirini bütünler nitelikte tamamlayarak meydana gelirler. Sosyal sistemlerdebaz alınması gereken unsurlarımızda ihtiyaçlarımızın gerektirdiği uğraşları, değerlerimizi, normlarımızı ve kurallarımızı uygulamaya sokabilmeliyiz.   Çünkü sosyal sistemler temelini rollerden, normlar ve değerlerden kazanmaktadırlar. Sosyal sistemlerin üyelerinde var olan kalıplaşmış yapılar o sosyal yapının bütünleşmesini kolaylaştıran bağ unsurları olarak karşımıza çıkmaktadır. Sosyal sistem özelliğine sahip örgün eğitim kurumlarındaortak bir amaç için bir araya gelen çalışanlar birbirinden farklı pek çok özelliğe sahiptirler.Cinsiyeti, fiziksel özellikleri, inançları birbirinden farklı pek çok eğitim paydaşı öğrencilerle birlikte okul çatısı altında sürekli iletişim ve etkileşim halindedirler. Bu farklılıkların ne özelliklerde olduğu bize iletişim kuracağımız kitleyi anlamak ve tanımak için bir önsezi vermeli.  Aynı dili konuşsak da farklı algılara ve bu algıların oluşmasına neden olan farklı deneyimlere sahip olabileceğimizi yadsımamalıyız.  Bu sebeple ana dili Türkçe olan ancak farklı jest, mimik ve tavırlarımız olmasından ötürü yaşanmışlıklarımızın farklılıklarından ötürü iletişimde oluşabilecek sıkıntıları çözebilecek paradigmalara dayalı çözümler üretmeliyiz. Bu çözümlemelerde eğitimde de dilin sadece dil bilgisi ve yazım imla boyutunun ele alınarak geliştirilemeyeceğini de görebilir kıvama ulaşırız. Kıbrıslı Türkler günlük yaşamlarında Kıbrıs şivesi ile kendi dil kültürlerini yaşatırken örgün eğitim kapsamında Türkçe eğitimine ve öğretimine önem vermektedirler. Dil becerilerine yönelik okulöncesi eğitim kurumundan başlayan eğitim planlı ve programlı bir biçimde aşamalı olarak öğrencilere aktarılmaktadır. Dilin teorik öğretimi bir kuşun gövdesi gibiyken, bireylerin sosyal yaşam ve medyadan edindiği kazanımlar dil öğretim sürecine destek sağlayan bir kanat rolündedir.

İnsanlar tarafından kurulan bu sosyal yapılar eksiksiz olamayacağına göre direnim yapılarındaki niteliklerinde psikolojik boyutun önde olması olumsuz bir durum olabilir. Bu durumdan ötürü bir anda bozulabilme özelliğine sahip olabildikleri gibi kendilerini oluşturan yapıdan daha uzun ömürlü de olabilmektedirler.Epietus’un da belirttiği gibi bir söyleyip iki kez dinlememiz için doğa bize bir dil, ancak iki kulak vermiştir. İletişim uzmanlarının yazma, konuşma ve öğretme becerilerinin iyi düzeyde gelişmesi sosyal sistemlerde yönetici pozisyonunda olan okul yöneticileri ve sınıflarda ders öğretiminden sorumlu öğretmenlerin eğitim işlerinde aksaklıklar yaşamaması adına kolaylaştırıcı bir unsur olarak düşünülmelidir. Böylelikle bu hassasiyete önem verilmesi halinde  aynı dili konuşan bireyler arasında  faklı algılanmalar nedeniyle oluşabilecek olumsuz durumların önlemini de almış oluruz.

 

Kıbrıs 9251 km2’lik yüz ölçümüne sahip bir adadır. Adanın 1/3’lük alanı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne aittir ve burada Kıbrıslı Türkler yaşamaktadır. 15 Kasım 1983 yılında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)  ilan edilmiştir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetibu yıl 36. yaş gününü coşku ve heyecanla kutlamış bulunmaktadır. Her yıl cumhuriyet kutlamalarında milli değerlerimiz ve milli varlığımız adına toplumsal varoluş mücadelesinde büyük roller üstelenmiş olan Dr. Fazıl Küçük ve KKTC’nin kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’ı da minnetle anmaktayız. Hatta bu varoluş mücadelesinde nesilden nesile aktarılan 1974 Mutlu Barış Harekâtı’nda Kıbrıslı Türklere güç veren önemli isimler özellikle sosyal medya kullanıcıları tarafındansürekli paylaşılmaktadır. 1974 Mutlu Barış Harekâtı ile ilgili medyaya yansıyan haberler sıkça karşımıza çıkmaktadır.Dönemin Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Bülent Ecevitile dönemin TürkiyeCumhuriyeti Başbakan yardımcısı Necmettin Erbakan ile ilgiliteşekkür içeren yayınlarher yıl cumhuriyetimizi kutlama sürecinde sosyal medya fenomenlerince sürekli paylaşılmaktadır.DöneminTürkiyeCumhuriyeti Genelkurmay Başkanı Semih Sancar ve daha pek çok önemli isim Kıbrıs Türk Halkının zihnine nesilden nesile aktarılmayı başarmıştır. Bu yönde olumlu içerikte etiket olmayı başarmış ve kalıplaşmış olan bu değerlerTürkiye ile KKTC bağının sosyal boyutunun iki devlet açısından da önemi olarak karşımıza çıkmaktadır. Günümüz bilişim teknolojileri yapayzekâ ile ilgili gelişen ve değişen dünya ile ilgili kurumlara prestijkazandırırken medyanın sektör olarak tüm işletmelere etki ettiğini görebilmekteyiz.  Medyanın tarihi değerlerimizi unutmamak ve unutturmamak adına ve hatta bilmeyenlere farkındalık yaratabilmek adına oldukça önemli bir unsur olduğunu vurgulamakta fayda vardır. Keza sosyal medyanın olumsuz özellikleri olduğu kadar olumlu özelliklerini de görmezden gelmemeliyiz değil mi?

5 Mayıs 1985 tarihinde resmi gazetede ilan edilen “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Anayasası”ndaTürkçe’nin resmi dil olduğu belirtilmiştir. Bununla birlikte yine Anayasa’nın 9. maddesinde değiştirilemeyen ve değiştirilmesi önerilemeyen kurallarda devletin resmi dilinin değiştirilmesi ya da değiştirilmesine yönelik herhangi bir önerinin sunulmaması durumu yasalar çerçevesinde korunmaktadır. Ana dil pek çok devletin yasaları kapsamında korumaya aldığı adeta bir namus gibidir. Çünküdil insanlar için en temel ve en gelişmiş insan iletişim sistemidir. Kıbrıs’ın Kuzey tarafında yerleşmiş olan Türkler resmi dil olarak Türkçe dili ile iletişim kurmaktadırlar. Kıbrıslı Türklerin kendine has bir değer özelliği olan Kıbrıs ağzı kendine has karakteri ile birlikte Kıbrıs Türkeri’nin korumakta olduğu toplumsal değerleri arasında yer almaktadır. Kıbrıslı Türkler toplum yapısındaki doğal ve sade olan konuşmalarında Kıbrıs Ağzı zaman zaman kaba olduğu düşünülerek beğenilmeyen bir lehçe olarak algılanmaktadır. Kelimelerindeki hece vurguları ile İstanbul Türkçesi’nden farklı yapısı ile dikkat çeken Kıbrıs Ağzı halkbilimcileri ve dil bilimcileri tarafından da önemsenen bir konudur. Bilimsel araştırmalarda araştırma konusu edinilen Kıbrıs Ağzı ile ilgili günümüz şartlarında kaynak bulmak eskisi kadar zor değildir.Kıbrıslı Türkler Akdeniz’insıcakkanlı, cana yakın ve hoşgörü kültürüne sahip özellikleri ile adeta bütünleşmiştir.  Kıbrıslı Türklerbu özellikleriniiletişim kurdukları çevrelerinde samimi ve içten olarak etkileşim kurdukları kitlelere hissettirebilmektedir. Bizler Kıbrıslı Türkler olarak farklılıklarla ilgili hoşgörü kültürüne sahip bir değer tutumu içerisinde olduğumuzu gururla dile getirmekteyiz. Ancak her ne kadar ifade edemesek de sosyal ilişkilerimizin yakın olduğu arkadaş çevremiz ve sosyal ilişkilerimizin sınırlı olduğu kamu alanlarında zaman zaman hoşgörünün tersi olan durumlarla da karşı karşıya gelebiliyoruz.Farklı duygu ve düşüncelere saygı duyabilmek, çevremizde farklı duygu ve düşüncelerin bize açık bir biçimde herhangi bir korku ya da baskıya maruz kalmadan ifade edilmesine olanak sunmak toplumun hoş görü kültür düzeyiyle doğru orantılıdır. İletişim kurduğumuz kitlelerin bizden farklı görüş ve düşüncelere sahip olmaları zaman zaman bizi rahatsız edebilir. Bu durum bu tür yapılarla çatışma yaşamamıza neden de olabilir. Bize ters olan ve zihnimizde çelişkilere sebep olan bu durumlara tahammül edebilir olmamız büyük bir olgunluk gerektirmektedir. Ancak ulusal ve global ölçeklerde yer alan farklılık olgusuna uyum sağlamakta güçlükler yaşayabilmekte olduğumuzu da hissetmek için dünyaya daha geniş çerçevelerden bakmamız 21.yy. için artık kaçınılmaz bir ihtiyaç. Her geçen gün değişen demografik yapının toplumsallaşmaya olan etkisinde ortak değerler toplum bütünlüğü açısından önemlidir ve dil de bu önemli unsurların temelini oluşturmaktadır.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde Lefkoşa, Mağusa, İskele, Güzelyurt, Lefke, Girne olmak üzere toplam 6 ilçe bulunmaktadır. Her ilçede örgün ve yaygın eğitim hizmeti veren eğitim kurumları mevcuttur. Eğitimciler çağdaş ve modern dünya ile uyumlu bireyler yetiştirmek amacıyla belirledikleri hedefler ışığında çalışmaktadırlar.  Adım  adım öğrencilerini ulaşılacak hedeflere yaklaştıran öğretmenler yaptıkları işin en zevkli anını öğrencilerinin başarılarında gurur duydukları anda tadarlar.  Doğada var olan  dört  mevsime birer isim adlandıran biz insanlar mevsimlere  “İlkbahar”, “Yaz”, “Sonbahar” ve “Kış” isimlerini aynı adlarla kodlarız. Ancak doğanın bir mevsimden diğer mevsime kendinde var olan bu geçiş süreçlerini nasıl adlandırabileceğimiz sorusuna hepimiz farklı cevaplar üretiriz. Sınıf yönetiminde ders geçişlerinde farklı bir derse geçiş yapılırken, yani sınıfa farklı bir öğretmen girdiğinde o öğretmenin sınıfa gelmesiyle birlikte sınıfın iklimi değişir. Kısaca her öğretmen girdiği sınıfa kendi iklimini  katar. Çocuklar bu iklim değişimlerinde ne hissettiklerini ya da bu değişimden nasıl  etkilendiklerini sınıfa yansıtmış oldukları  davranışlarıyla gösterebilirler. Sınıf iklimlerinde  her öğretmenin ders geçişlerinde mevsimsel dönüşümdeki geçişler kadar hassas bir geçiş yolu çizebilecek beceriyi kazanmış olmaları gerekmektedir. Açıkçası derse giren ve çıkan öğretmenin ders geçişlerindeki ayarlarda mevsimsel geçişi görmezden gelmesi çocukların ani değişime reaksiyonlarında olumsuz etkilenmelerine sebep olabilir. Bu yapıyı eğitim yöneticileri de aynı biçimde çalışan personelleri ile okul işlerini yürütüme çabasında sergilemelidir. Okullar sosyal sistemler olarak düşünüldüğünde sosyal sistemleri de içinde barındırmaktadırlar. Okullarda hiyerarşik yapının var olduğunu bilsek de bu çerçevede iletişim kurmak maksadı ile Türkçe dilini kullanan kimselerin bazı hususlara dikkat etmesinde fayda vardır. Kullanılan dilin hitap edildiği kitleler tarafından da doğru algılanıyor olması oldukça önemli bir olgudur.  Okullarda ana dil Türkçe olsa da toplumun algı değerlerinde jestler,  mimikler, kelimelerin seslendirilmesinde tonlama ve ses vurgularında anlamların bütüncül olarak ulaşacak olduğu kitleye doğru anlamlar yüklüyor olması çok önemlidir.  Mesajın kaynaktan alıcıya ulaşırken hangi kanalların kullanıldığı geri bildirimlerle anlaşılsa da eğitim yöneticilerinin ortak dilimiz olan Türkçeyi iletişim kitlesi ile ortak dili aynı algılıyor olmaları çok önemlidir. Yöneticilerin rollerinde toksik olmadan, okula uygun bir okul kültürünü sağlayabilmeleri gerekmektedir.  Okul kültüründe dil iletişimin kalbi olarak nitelendirilebilir. Dilin doğru algılanması sonucunda kalpten pompalanan kan beyne doğru mesajlar iletmeye yarayan bir güç olacaktır. İnsanoğlu kendine ve çevresindeki dünyayı inceleyebilecek özelliklere sahip, gerekli biyolojik donanıma sahip tek canlıdır. Toplum temelli bir eğitim felsefesi edinen ülkelerde eğitim politikaları toplum ile eğitim arasında bir takım tutumlar geliştirmeleri yönünde beklentileri öne çıkaracaktır. Bu çatı çerçevesinde okullarda çalışmakta olan her paydaşın iletişim becerilerinin yeterliliği ve yetkinliği hitap ettikleri kitlelerce olumlu ya da olumsuz bir biçimde hissedilir. 

 Sosyal yapılarda meydana gelen her olay birbirinin ardına dizilmesi ile birbirini bütünler nitelikte tamamlayarak meydana gelirler. Sosyal sistemlerdebaz alınması gereken unsurlarımızda ihtiyaçlarımızın gerektirdiği uğraşları, değerlerimizi, normlarımızı ve kurallarımızı uygulamaya sokabilmeliyiz.   Çünkü sosyal sistemler temelini rollerden, normlar ve değerlerden kazanmaktadırlar. Sosyal sistemlerin üyelerinde var olan kalıplaşmış yapılar o sosyal yapının bütünleşmesini kolaylaştıran bağ unsurları olarak karşımıza çıkmaktadır. Sosyal sistem özelliğine sahip örgün eğitim kurumlarındaortak bir amaç için bir araya gelen çalışanlar birbirinden farklı pek çok özelliğe sahiptirler.Cinsiyeti, fiziksel özellikleri, inançları birbirinden farklı pek çok eğitim paydaşı öğrencilerle birlikte okul çatısı altında sürekli iletişim ve etkileşim halindedirler. Bu farklılıkların ne özelliklerde olduğu bize iletişim kuracağımız kitleyi anlamak ve tanımak için bir önsezi vermeli.  Aynı dili konuşsak da farklı algılara ve bu algıların oluşmasına neden olan farklı deneyimlere sahip olabileceğimizi yadsımamalıyız.  Bu sebeple ana dili Türkçe olan ancak farklı jest, mimik ve tavırlarımız olmasından ötürü yaşanmışlıklarımızın farklılıklarından ötürü iletişimde oluşabilecek sıkıntıları çözebilecek paradigmalara dayalı çözümler üretmeliyiz. Bu çözümlemelerde eğitimde de dilin sadece dil bilgisi ve yazım imla boyutunun ele alınarak geliştirilemeyeceğini de görebilir kıvama ulaşırız. Kıbrıslı Türkler günlük yaşamlarında Kıbrıs şivesi ile kendi dil kültürlerini yaşatırken örgün eğitim kapsamında Türkçe eğitimine ve öğretimine önem vermektedirler. Dil becerilerine yönelik okulöncesi eğitim kurumundan başlayan eğitim planlı ve programlı bir biçimde aşamalı olarak öğrencilere aktarılmaktadır. Dilin teorik öğretimi bir kuşun gövdesi gibiyken, bireylerin sosyal yaşam ve medyadan edindiği kazanımlar dil öğretim sürecine destek sağlayan bir kanat rolündedir.

İnsanlar tarafından kurulan bu sosyal yapılar eksiksiz olamayacağına göre direnim yapılarındaki niteliklerinde psikolojik boyutun önde olması olumsuz bir durum olabilir. Bu durumdan ötürü bir anda bozulabilme özelliğine sahip olabildikleri gibi kendilerini oluşturan yapıdan daha uzun ömürlü de olabilmektedirler.Epietus’un da belirttiği gibi bir söyleyip iki kez dinlememiz için doğa bize bir dil, ancak iki kulak vermiştir. İletişim uzmanlarının yazma, konuşma ve öğretme becerilerinin iyi düzeyde gelişmesi sosyal sistemlerde yönetici pozisyonunda olan okul yöneticileri ve sınıflarda ders öğretiminden sorumlu öğretmenlerin eğitim işlerinde aksaklıklar yaşamaması adına kolaylaştırıcı bir unsur olarak düşünülmelidir. Böylelikle bu hassasiyete önem verilmesi halinde  aynı dili konuşan bireyler arasında  faklı algılanmalar nedeniyle oluşabilecek olumsuz durumların önlemini de almış oluruz.

Yorumlar (0)

SON EKLENENLER
ÇOK OKUNANLAR
DAHA ÇOK Fikir Yazıları
Dil Sızıları 1

Fikir Yazıları15 Kasım 2024 14:59

Dil Sızıları 1

ÖĞRETMENİN ÖĞRETİCİLİĞİ; PROFESYONEL ÖĞRETİCİLİK

Fikir Yazıları12 Kasım 2024 20:27

ÖĞRETMENİN ÖĞRETİCİLİĞİ; PROFESYONEL ÖĞRETİCİLİK

İnsan Hakları Gündemi-3

Fikir Yazıları07 Kasım 2024 18:51

İnsan Hakları Gündemi-3

Devrimin Çoban Yıldızı: Mustafa Necati

Fikir Yazıları04 Kasım 2024 09:34

Devrimin Çoban Yıldızı: Mustafa Necati

Hamam Böceği ve Ben

Fikir Yazıları03 Kasım 2024 21:01

Hamam Böceği ve Ben

İSTANBUL SÖZLEŞMESİNE GERİ DÖNMELİ MİYİZ?

Fikir Yazıları03 Kasım 2024 20:23

İSTANBUL SÖZLEŞMESİNE GERİ DÖNMELİ MİYİZ?

Doğa En Mükemmel Öğretmendir-3

Fikir Yazıları01 Kasım 2024 21:43

Doğa En Mükemmel Öğretmendir-3

Devlet Aklı ve Eğitim

Fikir Yazıları31 Ekim 2024 01:18

Devlet Aklı ve Eğitim

Kendi Olmayı Başarmak Üzerine

Fikir Yazıları28 Ekim 2024 21:13

Kendi Olmayı Başarmak Üzerine

Elitler Halka Karşı: Kürt Sorununa Jakoben Çözüm

Fikir Yazıları25 Ekim 2024 20:41

Elitler Halka Karşı: Kürt Sorununa Jakoben Çözüm