Kitap…
1980’li yıllarda meslek lisesinde okurken derslerde kullandığımız kalitesiz kâğıda basılmış, şekilleri anlaşılmayan teknik kitapları gördükçe bunlar neden böyle kötü diye hayıflanırdım. Almanya’da çalışan bir tanıdığım, benim elektronik meraklısı olduğumu bildiği için birkaç kitap vermişti. Yayınlar Almanca dilinde hazırlanmıştı ama görsel bakımdan olağanüstü nitelikteydiler. Bu kıymetli eserleri yıllarca mütevazı kitaplığımda tuttum.
1989 yılında üniversiteden mezun olup Edirne Uzunköprü’de öğretmenliğe başladım. Aklımda hep bir ders kitabı yazmak hayali vardı. Mesleğin ilk yıllarında sürekli olarak firmalara mektuplar yazarak katalog ve broşür talebinde bulundum. Yüze yakın yerli yabancı firma hatırımı kırmayarak teknik ürünlerle ilgili veriler içeren kataloglarından gönderdiler.
1993 yılında, Manisa ilinde öğretmenlik yaparken artık kitap yazmalıyım diye karar verdim. İzmir’e bilgisayar almaya gittim. En ucuz bilgisayar maaşımın üç katı fiyata satılıyordu. Boynumu büktüm alamadım. İki maaş tutarında bir para ödeyerek minik bir daktilo alıp işe koyuldum.
Bir yıl boyunca temel elektronik ile ilgili bir kitabı daktilo ile geceler boyu uğraşarak hazırladım. Matbaa işlerinden anlayan bir meslektaşım “Kitaplar artık tipo baskıyla değil, ofset yöntemiyle basılıyor. Daktilo ile boşuna uğraşma, bilgisayar ile yaz” dedi. Okulun, bugünle kıyaslandığında hiçbir özelliği olmayan bilgisayarında yeniden sayfaları oluşturmaya başladım.
Bilgisayar bilgim çok azdı. Resim işleme, sayfa düzeni yazılımlarını bilmiyordum. Tarayıcı ve yazıcım da yoktu…
1995 yılında Bolu ilinde bir meslek lisesine tayin oldum. Burada da okula ait makine ile kitap yazımına devam ettim. Ancak bilgisayarlardan sorumlu olan meslektaşım bu çalışmamı engellemek için her yolu deniyordu. “İşim var, virüs bulaşır, sonra gel, temizlik yaptıracağım, kilitliyorum, gitmem lazım, çabuk ol” vb. gibi söylemlerle şevkimi kırıyordu.
Tüm zorluklara rağmen ilk kitabımı 140 sayfa olarak tamamladım. Çıktı almak için lazer yazıcım yoktu. Ödünç bulduğum bir cihazda çıktı işlerini aydınger kâğıdına yaptım. Sayfalarda bulunan şekilleri rapido kalemle bir ay uğraşarak tamamladım.
Eseri bastıracak param da yoktu. İstanbul’a giderek beş farklı yayınevine kitabı gösterdim ve basmalarını rica ettim. Hiç birisi olumlu yanıt vermediler.
Akrabalarımdan borç bularak 2 bin adet kitap bastırdım. Mesleki okullara broşür gönderdim. 2 bin eser bir hafta içinde tükendi. Moralim zirve yaptı. Bütün borçlarımı ödedim. Hemen 2., 3., 4. ve 5. baskıları da yaptırdım.
İlk yıl kazandığım parayla hemen bilgisayar, lazer yazıcı, tarayıcı ve çalışma masası aldım.
Kitap yayınlamış olmak, tüm arkadaşlarımın ve amirlerimin bana bakışını olumlu yönde düzeltti. Herkes şahsıma yazar gözüyle bakmaya başladı. Öğrencilerim de benden hep övgüyle bahsetmeye başladılar. Küçük Bolu ilinde kitap yayınlayan tek öğretmen durumundaydım.
Bu heyecanla tüm boş vakitlerimi kitap yazmaya ayırdım. Aradan geçen 25 yılda 58 farklı kitap yazıp yayınladım. Şu anda eserlerimi 4 farklı yayınevi tüm dünyaya dağıtmaktadır. ABD, Almanya gibi ülkelerde bile eserlerimin satışı yapılmaktadır. 20 kadar kitabım üniversitelerde kaynak kitap olarak kullanılmaktadır. Tüm eserlerimin toplam sayfa sayısı yaklaşık 20 bin civarındadır.
58 kitabı yazarken binlerce kitabı incelemek durumunda kaldığım için mesleki bilgim de çok yükseldi. Başı sıkışan, kaynak arayan bana başvurmaya başladı…
Bilginin ne kadar güzel bir şey olduğunu yaşayarak öğrendim. Makale, sunum, konferans, panel, seminer hazırlıkları yaparken hiç zorlanmadım. Zira her sorunun cevabı beynimde vardı.
2008 - 2013 yılları arasında TC MEB’e bağlı olarak KKTC Eğitim Bakanlığı bünyesinde beş yıl öğretmenlik yaptım. Burada çalışırken de kitap yazan bir insan olduğum için hep el üstünde tutuldum.
Beni yeni tanıyan insanlar ilk başta karşılarında sıradan bir öğretmen olduğunu sanıyorlar. İlerleyen zamanda onlarca eser üretmiş bir eğitimci olduğumu öğrendikleri anda hemen davranışları, tutumları değişiyor.
Bir meslek lisesinde uzman elektrik öğretmeni ve okul müdürü olarak görev yapıyorum. Beraber mesai yaptığım tüm arkadaşlarıma hep şunu söylüyorum: “Bilgili insanları yenemezsiniz. Bilgi güçtür. Bilginiz kadar değer görürsünüz. Ne yapın edin bir kitap yazın, DVD hazırlayın, web sitesi açın...”
Bu ülkenin kalkınması, gelişmesi için kitap yazan ve sürekli okuyan öğretmenlere çok ihtiyacımız vardır. Bu kısa yazıda meslektaşlarıma bir ışık tutmak istedim.