Çocuklar , doğaları gereği ;
*Son derece hareketlidir. Uzun süre aynı ortamda bulunmak ve dikkatini aynı konuya yoğunlaştırmak onları sıkar. Bir süre sonra ortamın düzenini bozacak davranışlarda bulunmaya başlayabilirler.
* Çok meraklıdırlar.Sürekli soru sormayı ve konuşmayı çok severler. İletişime açıktırlar.Yeter ki karşı tarafın kendisini dinleyeceğinden emin olsunlar. Siz sorunun birisini cevaplarken diğer bir soruyu soruverirler.
*Hayal güçleri kuvvetlidir. Sizlere muhteşem masallar anlatıp,çeşit çeşit bahaneler sıralayabilirler. Konunuzu A noktasından alıp Z noktasına ne kadar kısa bir sürede getirdiklerine şaşırıp kalıverebilirsiniz.
* İlgiyi hep kendi üzerlerinde hissetmek isterler . Bu nedenle , dikkatleri üzerine çekecek hiç beklenmedik davranışlarda bulunarak ilgiyi bir anda kendilerine çekiverebilirler.
* Arkadaşlarıyla ya da öğretmenleriyle ilişkilerinde öfke kontrolünü sağlamakta zorlanabilirler.
*Yaptıkları davranışların nelere yol açabileceğini, hangi sonuçları doğurabileceğini kestiremeyebilirler. Doğru- yanlış ya da fayda-zarar hesaplaması yapmakta zorlanabilirler.Onlardan yetişkinler gibi düşünmelerini, davranmalarını bekleyemeyiz.
*Her öğrencinin öğrenme hızı ve şekli farklıdır. Kimisi konuyu bir kere dinleyerek anlarken kimisi için aynı konuyu defalarca tekrar etmemiz gerekebilir. Ya da sınıfımızda öğrenme güçlüğü çeken , özel ilgi göstermemiz gereken öğrencilerimiz olabilir .
* Kişilik özellikleri farklıdır. Aynı durum karşısında kimisi sakinliğini ve hoşgörüsünü korurken kimisi aceleci ve agresif bir tavır geliştirebilir. Tüm bu farklı durumlardan dolayı gün içersinde bizleri zorda bırakan , tahammül gücümüzü sınayan, beklenmedik ya da kontrolümüz dışında bir çok olayla karşılaşabiliriz. Wiet van Broeckhoven ‘‘ Çocuklardan çok şey öğrenebilirsiniz.Örneğin sabrınızın sınırını .’’ derken sabrın öncelikle biz yetişkinlere düştüğünü ifade etmek istemiş galiba. Sabırlı olmak , çoğu zaman zordur ve insanın hem aklını hem yüreğini yorabilir. ‘‘ Sabırlı ol ‘’ demek kolaydır ancak sabırlı olmak olgunluğun zirvesidir.
Sabır, öğrenciyi kazanmanın , başarmanın , hayatımızı kolaylaştırmanın, huzur ve mutluluğun anahtarıdır. Her meslekte sabır çok önemlidir ancak öğretmenler için çok daha önem taşımaktadır. Çünkü beraber olduğumuz kişiler çocuklardır.Kaldı ki mesleğimiz dışında da olaylar ve durumlar karşısındaki sabırlı davranma kapasitemiz , yaşantımızın her anında değerli ve gereklidir. O halde bir öğretmen olarak bu anahtara nasıl sahip olabiliriz ?
* Sabırlı olmanın temelinde olayları gözümüzde fazla büyütmemek ve dramatikleştirmemek yatar. Hayatta her şeyin bizim planladığız ya da arzuladığımız biçimde gitmeyeceğini, her an bizim dışımızda gelişen ve önleyemediğimiz durumlarla karşılaşabileceğimizi kabul etmeliyiz. Olayları sakince kabullenmeli , pozitif düşünmeye gayret etmeliyiz. Ah , vah demek , dizimizi dövmek ya da karşımızdaki kişileri hedef almak sorunlarımızın çözümlerini ne kolaylaşacak ne de bize zaman kazandıracaktır.Özgüvenimizi ve cesaretimizi, anlayışımızı ve hoşgörümüzü kaybetmeden durumu çözmek için kendi kendimize olumlu telkinler vermeliyiz.
*Olaylara, durumlara ya da kişilere karşı kendimize zaman tanımalıyız. Bu zamanı kendimize tanımayıp aceleci davranırsak, gerçekçi değerlendirmeler yapamayıp,yanlış adımlar atabiliriz.Böyle bir durumda ise hem kendimize hem de karşı tarafa zarar verebiliriz.Sakinleşmek ve seçeneklerimizi doğru değerlendirebilmek için beklemeyi bilmeliyiz.Beklemenin de zor olduğu durumlarda, bizi mutlu edecek etkinliklerde ya da çalışmalarda bulunarak kendimizi oyalayabilir, huzurumuzu kaçıran durumlardan uzaklaşabiliriz.
*Giriştiğimiz her işte mükemmeli istemek , büyük beklentilere girmek gergin olmamıza neden olabilir. Bu da isteğimiz dışında meydana gelebilecek olumsuzluklara karşı öfkemizi arttırabilir. Hata yapa yapa doğruyu bulmanın kazancının çok daha fazla olduğunu unutmamalıyız.Öğrencilerimize , onlardan beklediğimiz davranışların neler olduğunu, bu davranışları beklememizin nedenlerini sakin ve anlayabilecekleri bir dille ifade etmeliyiz.
*Sabır göstermemiz gereken durum ile ilgili empati yapmaya çalışarak, duruma karşı tarafın gözüyle bakarak daha objektif ve çözüme odaklı olabiliriz.
Sabrın nasıl büyük bir erdem olduğunu ifade eden en güzel örneklerden birisi Çin bambu ağacının yetişme hikayesidir. Çinliler bambu ağacının tohumunu eker, sular ve gübrelerler.Birinci yılın sonunda tohumda herhangi bir değişiklik olmaz. Aynı işlemleri tekrar yaparlar. Ancak ikinci yılın sonunda da tohum filiz vermez. Üçüncü, dördüncü ve beşinci yılda da bambuya su ve gübre verirler. Ve beşinci yılın sonunda bambu yeşermeye başlar ve altı hafta gibi kısa bir sürede boyu 27 metreye kadar ulaşır. Bu durumda Çin bambu ağacı 27 metrelik boya altı haftada mı yoksa beş yılda mı ulaştı? Tabii ki beş yıl boyunca gösterilen büyük sabırla ve emekle ulaştı.Günlük hayatımızda bizi zorlayan durumlar karşısında sık sık ‘‘ Sabrın sonu selamettir . ‘’ deriz. Gerçekten de öyledir. Sabretmek zordur ama sonucu her zaman hayırlıdır. Mevlana ‘nın dediği gibi ‘‘ Sabır, insan için bir ilaç ve huzura kavuşma yoludur. ‘’