BU ÜLKEDE KADINLARIN MUTLU OLDUKLARI GÜN SAYISI KAÇ?...
Emine Bulut’un eski kocası tarafından boğazından bıçaklanarak öldürülmesinin üzerinden tam 50 gün geçmiş.Bu geçen 50 günde daha kaç kadın şiddete yahut tecavüze uğramış kimbilir. Cinayete kurban gidenlere üzülüyoruz içimiz yanıyor insan olarak elbette. Fakat bir de bıçak darbesi ya da kurşun yarasıyla ölmeyip yaşadığı her gün acı çeken, ezilen üzülen nice kadın var bu ülkede.
Komşum anlatmıştı, yıllar önce yaşadığı köyde 12 yaşındaki bir kız çocuğu, öğretmeni tarafından tecavüze uğruyor. Hoca olayı kılıfına uyduruyor.Avukatlar tutuyor, yalancı şahitler, “Kendi rızası vardı” şeklinde futursuzca savunmalar derken, yakayı kurtarıyor.Küçük Saniye hamile kalıyor.Olay bütün köyde duyulunca Annesi; “Ne bu kızı ne de karnındakini görmek istemiyorum, kalırsa elimden bir kaza çıkacak evlat katili olacağım “ diyerek amcasına yolluyor kızını. Gözlerinde yaş yüreğinde korku karnında bebeği ile düşüyor yollara küçük Saniye.
9 ay sonra bir oğlu oluyor. Amcası aynı gün bebeği yetiştirme yurduna, çok geçmeden Saniyeyide iki çocuklu dul bir adama veriyor. Bu adamdan iki çocuğu daha oluyor.Fakat ne evlendiği adam ne de ona sahip çıkmayan ailesi oğlunu arayıp bulmasınaizin veriyor. Oğlu büyüyor 18 yaşına geliyor.Yetiştirme yurdunun şartlarından mıdır bilinmez psikolojisi bozuk büyüyen bu çocuk annesini aramaya başlıyor. Arama nedeni ne annesini özlemek ne de merak etmek. Tek bir nedeni var o da annesini öldürmek. O dönemde Saniye rahim kanserine yakalanıyor .Talihsiz kadın ne anlatsa oğlunu inandıramayacağını bildiğinden çıkmıyor karşısına. Oğlunu özlemediğinden ya da canını esirgediğinden değil, sadece oğlu katil olmasın diye kaçıyor. Bu süreçte maalesef kanserli hücre vücudunun diğer organlarına hızla yayılıyor ve Saniye genç yaşta hayata veda ediyor.
Bu olay bana Mardinli İlyas-ı Habirin hikayesini anımsattı. İlyas, Roma da bir restoranda çalışan akrabalarını ziyarete gider. Roma’nın sokaklarında dolaşırken bir gün yolu park gibi bir yere düşer.Ağaçlar arasında gezmeye başlayınca gözüne birtakım mezarlar çarpar.Mezarlar son derece gösterişli mermerlerle yapılı çiçeklerle süslüdür.Mermerlerin üzerindeki sayıları görünce çok şaşırır.Çünkü kiminin üzerinde 21 gün, kiminin 34 gün, kiminin 17 gün yazar.O dili bilmese de yazıların bunu gösterdiğini anlar. Bu işe hayret ederek parktaki bekçiye mezarların sırrını sorar. “Burası özel bir mezarlıktır” der Bekçi.” Buraya gömülen insanlar mezar taşlarına gerçek yaşlarını değil, hayatta mutlu oldukları günleri yazarlar.Kimi 21 gün mutlu olmuş,kimi 37 gün 52 yi geçen çıkmadı daha.
Bir saatlik mutluluk için bir kadının bütün ömrünü ziyan eden hocanın mezar taşına yazsınlar şimdi bir günlük mutluluk,
Küçük kızının saçını okşayıp sahip çıkmayan annesinin mezar taşına yazsınlar Saniye’nin saçının telinin sayısı kadar gün mutluluk,
Amcasının mezar taşına evladından ayırılan annenin döktüğü gözyaşı sayısı kadar gün mutluluk, Eşinin ise hergün gözünün önünde eriyen kadının eksilen ömrünün günü kadar mutluluk yazsınlar. Oğlunun her annenin dilediği gibi ömrüne ömür katsınlar…
Saniye’ye gelince aynen şöyle yazsınlar mezar taşına. Saniye bitti, anasından doğru kabre gitti.
Mesiha İrehan
Ekim-2019
Bilimsel Makaleler12 Ekim 2023 21:31
Bilimsel Makaleler05 Haziran 2022 16:16