Hak, günlük dilde toplumdaki bireylerin sıklıkla kullandığı bir sözcük olarak karşımıza çıkmaktadır. Toplumdaki bireyler hak sözcüğünü “özgürlük”, “yetki”, “doğru”, “gerçek”, “adaletli davranma”, “verilmiş emeğin karşılığı ücret” anlamlarında kullanmaktadır. Hak, insan açısından bilincin bir göstergesidir. Eğer, insanda hak bilinci oluşmamışsa sahip olduğu hakkın ne olduğunu bil(e)meyecek ve dolayısıyla bil(e)mediği hakkı da iste(ye)meyecek ve sahip çık(a)mayacaktır. Bu nedenle insanın öncelik doğuştan ve yasalarla kendisine tanınan haklar konusunda bilinçli olması gerekmektedir. İnsanın sahip olduğu haklar konusunda bilinçlenmesi öncelikle ailede verilen eğitimle mümkündür. İnsan, aileden sonra örgün eğitim kurumlarında aldığı eğitimle sahip olduğu haklar konusunda bilinçlenmeye devam etmesi gerekmektedir.
Bir hak olarak akademik özgürlük, akademisyenlerin üniversitenin görevleri bağlamında üstlendiği eğitim-öğretim, bilimsel araştırma ve topluma hizmet sorumluluklarını bilimsel ve gerçek anlamda yerine getirebilmesinin bir gereğidir. Akademisyenlere bir hak olarak tanınan akademik özgürlük aynı zamanda bir ayrıcalık olarak da ele alınabilir. Bir ayrıcalık olarak ele alınmasının temel nedeni, akademisyenlere gelebilecek her türlü baskılara karşı bilimsel kurallar ve standartlar çerçevesinde bağımsız olarak sorumluluklarını yerine getirebilmesi, elde ettiği bilimsel bilgileri paylaşabilmesi ve görüşlerini ifade edebilmesini sağlamaktır.
Akademisyen üstlendiği meslek insanı yetiştirme sorumluluğunun gereği olarak gerçekleştirdiği eğitim-öğretimi, herhangi bir kısıtlama ve baskı olmaksızın planlamalı, uygulamalı ve değerlendirebilmelidir ki nitelikli bir meslek insanı yetişmesine gerçek anlamda katkı yapabilsin. Diğer taraftan akademisyenin üstlendiği bilimsel araştırma yapma sorumluluğunu ya problemlerin çözümüne katkı ya da bilime katkı yapma anlamında baskı altında kalmadan serbestçe seçebilmesi, bilimsel yöntem(ler)e göre araştırabilmesi, bilimsel araştırma sonuçlarını sözlü ve yazılı olarak bilim dünyası ve toplumla paylaşabilmesi bilimin ve toplumun, diğer bir deyişle insanlığın ilerlemesini sağlayabilecektir. Aynı zamanda akademisyenin üstlendiği topluma hizmet sorumluluğu, çalışma alanında kendisinin ve diğer akademisyenlerin gerçekleştirdiği bilimsel araştırma sonuçlarına dayalı olarak toplumdaki bireyleri aydınlatarak bilimsel bilgilerin paylaşılmasını sağlayarak toplumun ilerlemesine katkı yapabilecektir.
Bir hak olarak akademik özgürlük, bilimin ilerlemesi ve akademisyenlerin özgürce üstlendikleri görev ve sorumluları gereklerini yerine getirebilmesi açısından olmazsa olmazdır. Seggie ve Gökbel’e (2014) göre akademik özgürlük uygarlığın ilerlemesi ve bilim insanlarının baskı altında kalmadan görevini yapabilmesi bakımından bir gerekliliktir. Bir hak olarak akademik özgürlük sınırsız değildir. Bruinessen’a (2011) göre akademik özgürlük ne varlığı sorgusuzca kabul edilen ne de sınırsız bir haktır. Akademik özgürlüğün sınırını yine akademik teamüller, ilkeler ve yöntemler belirlemektedir. Dinler’e (2013) göre bilimsel çalışma(lar) yalan veya kasıtlı olarak yanlış sonuca ulaşılmış, çarpıtılmış, amaç saptırmasıyla, bilimdışı işlere araç olmuşsa akademik özgürlükten söz edilemez.
Kaynaklar
Bruinessen, M. V. (2011). Akademik özgürlük ve ifade özgürlüğü: İsmail Beşikçi vakası. Barış Ünlü ve Ozan
Değer (Der.) İsmail Beşikçi içinde (ss. 47-56), İstanbul: İletişim Yayınları.
Dinler, V. (2013). Akademik özgürlüğün sınırı üzerine sorular. Muhafazakâr Düşünce, 9(35), 239-261.
Seggie, F. N. ve Gökbel, V. (2014). Geçmişten günümüze Türkiye’de akademik özgürlük. İstanbul: SETA
Yayınları.