OKUL MÜDÜRLERİ LİDER OLABİLİR Mİ?
Eğitim sistemimizin temel taşlarından ve okul etkililiğinin mimarları olarak kabul edilenokul müdürlerinin yönetici mi yoksa lider mi olması gerektiği, eğitim yönetimi alanının en çok tartışılan konularından birisi olmuştur. Okul müdürlerinin yalnızca bir yönetici değil, aynı zamanda okul liderleri olmaları gerektiği alanda herkes tarafından kabul edilen bir anlayış olarak ortaya çıkmaktadır.
“Okul müdürlerinin lider olabilmelerine destek verecek nitelikler nelerdir?” sorusu üzerinde çalışmalar yapan eğitim yöneticilerinin üzerinde görüş birliğine vardıkları niteliklerden bazıları aşağıda tartışılmaktadır.
Vizyon okulun uzun vadede hangi noktada olması gerektiğine ilişkin bir öngörüdür. Bir okul lideri, okulun geleceğine dair net bir vizyona sahip olmalıdır. Bu vizyon, hem okulun akademik başarılarını artırmak için gereken stratejileri, hem de okulun genel kültürünü ve iklimini geliştirecek sosyal ve kültürel hedefleri içermelidir. Lider bir okul müdürü, öğretmenleri ve diğer çalışanları bu vizyona inandırarak, ortak bir amaç doğrultusunda çalışmaları için motive etmelidir. Aksi takdirde okul paydaşlarının bir amaç birliğine sahip olmalarını gerçekleştirmek çok güç olacaktır. Ancak, sadece vizyon geliştirmek de okul etkililiği ve müdürün lider olması için yeterli değildir. Geliştirilen bu vizyonun adım adım hayata geçirilmesi gerekir. Çünkü bir Japon atasözünde vurgulandığı gibi, “eyleme dönüşmemiş vizyon bir rüyadır; ardında vizyon olmayan eylemler de birer kabustur”.
Bir okulun başarısı bireysel başarılardan çok okul paydaşlarının ortak vizyon doğrultusunda güçlerinibirleştirmeleriyle, yani takım çalışmasıyla olanaklı olur. Bunun için de, takım çalışmasına gönüllü ve istekli olarak katılmaları gerekir. Öğretmenlerin ve okul paydaşlarının takım çalışmasına gönüllü olarak katılabilmeleri büyük ölçüde motivasyon sorunlarının ortadan kaldırılması ile ilişkilidir.Liderlik, sadece bireysel bir başarı değil, takım çalışmasını da içerdiğinden, okul müdürleri, öğretmenler, idari personel, öğrenciler ve veliler arasında güçlü bir işbirliği kültürü oluşturarak, herkesin aynı hedefe yönelmesini sağlamak zorundadırlar. Lider bir müdür, öğretmenlerin ve öğrencilerin motivasyonunu artırmak için etkili iletişim modeli oluşturmalı, geri bildirimler vermeli ve almalı, gerektiğinde destekled sağlamalıdır. Bu, okulun genel başarısını artıran temel ögenin işlerlik kazanmasında, okul paydaşlarının motivasyon düzeylerinin yükseltilmesi bir ön koşuldur.
Eğitim süreçleri, çoğunlukla sorunlar ve zorluklarla doludur. Okul süreçlerinde her gün çeşitli güç ve nitelikte olan pek çok sorunla karşı karşıya gelen müdürlerin, lider olabilmeleri problem çözme becerileriyle doğrudan ilişkilidir. Çünkü, doğru ve rasyonel olarak çözülemeyen problemler daha büyük ve farklı nitelikte sorunların ortaya çıkmasına neden olabilir. Bir okul müdürü, bu sorunlara karşı proaktif bir yaklaşım sergileyerek çözüm odaklı uygulamalara yol vermelidir. Liderlik becerilerine sahip olan müdürler, sorunları fırsatlara dönüştürme yeteneğine sahiptir. Örneğin, mevcut koşulların bir sorunun çözümü için uygun olmadığı bir okulda lider bir müdür, yaratıcı çözümler üreterek belirli sınırlar içerisinde, bu durumu okulu için bir avantaja çevirebilir.
Tüm dünya toplumları ve doğal olarak eğitim dünyası sürekli bir değişim içindedir. Teknolojik gelişmeler, yasal ve müfredat değişiklikleri ve toplumsal dinamikler, okulların da bu değişime ayak uydurmasını zorunlu kılar. Çünkü, sistemin içinde bulunduğu toplumsal gerçeklerin değişmesi durumunda, sistemin homeostatik bir denge kurabilmesi için kendi yapısında da değişmeler yapması gerekir. Aksi takdirde sistemin enropiye girmesi kaçınılmazdır. Bir okul müdürü, değişimi yönetme konusunda güçlü bir lider olmalıdır. Değişime direnmek yerine, yenilikleri benimseyen ve okulu bu doğrultuda dönüştüren bir lider, öğrencilerin çağdaş bir eğitim almalarını, öğretmenlerin yeni gelişmelere kendilerini uyarlayabilmelerini ve hatta öğrenci ailelerinin eğitim beklentilerinin gelişmesini sağlayabilir.
Okul yönetiminin belki de en önemli becerisi okul paydaşları arasında tesis edilmesi gereken etkili bir iletişim sürecidir. Etkili iletişim becerilerine sahip olan bir okul lideri öğretmenlere, öğrencilere, velilere ve genel olarak tüm okul paydaşlarına, okulun vizyonunu etkili bir biçimde aktarma ve paydaşlar arasında güvene dayalı bir işbirliği ortamının oluşmasına katkıda bulunabilir.Özellikle son yıllarda kültürel olarak çeşitlilik gösteren okullarımızda empati yeteneği, müdürün, okuldaki bireylerin ihtiyaçlarını anlamasını ve onlara uygun çözümler sunmasını sağlar. Ayrıca insanların yoğun olduğu örgütlerde sık sık karşılaşılan insan ilişkileri sorunları okul yöneticilerinin iletişim ve empati becerileriyle daha rasyonel olarak çözülmesine olanak tanır. Çünkü, bir okul liderinden sadece idari kararlar almak değil, aynı zamanda okulun sosyal ve duygusal yapısını da iletişim ve empati yeteneklerinin yardımıyla geliştirmesi beklenir.
Tüm bu genel özelliklerin öneminin vurgulanmasından ardından, okul müdürlerinin birer lider olmaları gerektiği açıkça ortaya çıkmaktadır. Ancak temel soru şudur: “Acaba ülkemiz eğitim sisteminde okul müdürlerinin lider olabilmelerini kolaylaştıracak bir kültür ve atmosfer bulunmakta mıdır?Müdürlerin lider olabilmeleri eğitim sistemimiz içinde mümkün müdür? Ya da liderlik becerilerine sahip olan okul müdürlerinin bu yeterliliklerini sergileme özgürlükleri bulunmakta mıdır?”
Bu soruya çoğunlukla “evet” yanıtını vermek oldukça güçtür. Yüksek derecede merkeziyetçi bir eğitim sistemi bulunan ülkemizde okul müdürlerinin, genellikle karar alma süreçlerinde kısıtlı bir özerkliğe sahip oldukları görülmektedir. Eğitim politikaları ve müfredat, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından belirlenmekte ve yerel yönetimlere çok sınırlı bir hareket alanı bırakılmaktadır. Bu durum, müdürlerin bağımsız karar alma ve liderlik yapma kapasitesini kısıtayıcı bir etkendir. Bu koşullar altında açık ve cesur bir vizyonu olsa bile, bir okul müdürünün merkezin onayını almaksızın vizyonunu hayata geçirebilme şansı var mıdır? Aşırı merkeziyetçi bir sistemde, okul müdürlerinin lider olma becerileri bulunsa bile, liderlik davranışlarını sergileyebilmeleri her zaman olanaklı görülmemektedir.
Eğitim sistemimizde merkeziyetçi bir yapının bulunmasının yanında, katı bir bürokratik yapısına sahip olması da söz konusudur. Okul müdürlerinin, zamanlarının büyük bir kısmını bürokratik işleri tamamlamaya ayırmak zorunda kalmaları, onların liderlik etkinliklerine odaklanmalarını zorlaştıran bir durumdur.
Okul müdürlerinin liderlik becerilerini geliştirebilmeleri ya da var olan liderlik potansiyellerini kullanabilmeleri bir ölçüde yeterli eğitim ve destek sağlanmasına bağlıdır. Böyle bir desteğin yeterli derecede bulunmaması müdürlerin etkin liderlik yapmasını engelleyebilir. Okul ve eğitim yönetimine yönelik hizmet öncesi ve hizmet içi eğitimlerin yetersiz olması, müdürlerin liderlik becerilerini geliştirecek kaynaklara erişimde zorlukların bulunması sisteme yeni liderlerin kazandırılmasını engelleyici niteliktedir. Ayrıca eğitim sistemizde yönetici yetiştiren bir alt sistemin bulunmaması ve okullara atanan yöneticilerin eğitim dışındaki özelliklerinin atanmada daha fazla rol oynaması da daha ayrıntılı olarak tartışılması gereken olumsuz durumlardan biridir.
Sistemimizde eğitim yöneticileri ortadaki adamdır. Okul müdürleri, bazen yerel veya ulusal politik baskılara maruz kalabilmektedirler. Özellikle müdür atamalarında siyasi etkilerin varlığı hissedilmektedir. Bu durumda, okul yöneticileri kendilerini kuşatan bu baskı gruplarının tepkisini çekmesinden korktuğu konularda karar alma sıkıntısı yaşayabilirler ve bağımsız ve etkili bir liderlik yapma kapasitelerini geliştirmekten yoksun kalabilirler.
Okul nüfusunun her geçen gün kültürel olarak daha da çeşitli hale gelmesi, okul müdürlerinin okullarına katılan farklı dil ve kültürel geçmişe sahip öğrencilerle ve onların aileleriyle etkili bir iletişim kurabilmelerini ve empatik davranmaları güçleştiren önemli engellerinden biridir. Bu karmaşık yapı içerisinde okul müdürlerinin eğitim-öğretim sürecinin etkililiğini engeleyici nitelikteki sorunları tek başlarına çözebilmeleri, kendi özgür iradeleri sınırları içerisinde olanaklı mıdır?
Dünya ve eğitim dünyası sürekli olarak değişmekte ve eğitime katkı sunacak çok sayıda teknolojik gelişmeler ardı ardına geliştirilmektedir. Endüstri 4.0’dan sonra eğitim dünyasına giren Eğitim 4.0’ın getirdiği yeniliklerin okul müdürleri tarafından yakındanizlense bile, okul sistemine devşirilme şansı nedir? Bu yeniliklerin okullara aktarılabilmesi, aşırı merkeziyetçi olan sistemimizde okullara bırakılması pek olanaklı görülmemektedir. Okullarımızın bütçeleri ve mali kaynakları gelişmiş Avrupa ülkelerine oranla daha kısıtlı olmasından kaynaklanan finansal sıkıntılar, müdürlerin, yenilikçi projeleri hayata geçirme şanslarını veya okulun ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde liderlik yapma olanaklarını sınırlandırmaktadır.
Etkili bir takım çalışmasının gerçekleştirilebilmesi için gerekli olan motivasyonun sağlanmasının koşulları okul sistemimiz içerisinde mevcut mudur? Özellikle maddi koşulları her geçen gün daha da kötüye giden öğretmenlerimizin, gönüllü ve istekli olarak, okullarda takım çalışmasına katılmaları her zaman sağlanabilir mi? Maslow’un penceresinden baktığımızda, temel fizyolojik, güvenlik, toplumsal, saygı ve kendini gerçekleştirme ihtiyaçlarının yeterli düzeyde karşılanmaması, okul paydaşlarının motivasyonlarını olumsuz olarak etkileyebilir ve takım çalışmalarına katılmalarını güçleştirebilir. Bu duruma paralel olarak eğitimciler arasında yaygın olan mesleki tükenmişlik, okul müdürlerinin liderlik rolünü etkin bir şekilde yerine getirmesini engelleyebilir. Müdürlerin yüksek iş yükü ve sorumlulukları, zamanla motivasyonlarının düşmesine neden olabilir.
Dünyanın insan potansiyeli ve yetenekleri çok gelişmiş olan ülkelerinden birisi olmamıza karşın, eğitim sistemimizin aşırı merkeziyetçi bir yapıda olması ve yukarıda belirtilen olumsuzluklar nedeniyle, okul müdürlerimizin ya da okuldaki diğer paydaşlardan herhangi birinin liderlik yetenekleri bulunsa dahi, etkili bir lider olabilmeleri için gerekli özgürlük alanlarının bulunmadığını düşünmekteyim. Çünkü liderliğin yolu, korkunun sıfırlanması ve özgür irade alanının genişlemesinden geçer.