Cennetmekândan Cinnetmekâna
Ülke olarak yıllardır ekonomik boğuntu ve siyasal-kültürel keşmekeş içinde yuvarlanıp giderken 2024 Ağustosunun kavurucu sıcakları arasında rasgele seçilen şu birkaç tüyler ürpertici olay yeterince dikkat çekmiş midir, bilmem. Çekse de yığınla olağanüstü olayı kanıksamanın doruklarında gezinen topluma dönüştüğümüz için bunları da dakikalar içinde “normal”imizin kabarık listesine eklemişizdir, kuşkusuz. Gün geçmesin ki en az bir kadın cinayeti haberi izlemeyelim, okumayalım. Gündemdeki kedi-köpek katliamına ilişkin haberler, Meclis’teki çirkin görüntüler, trafik ve şehir magandalarının yarattığı terör…
Kavgasız gürültüsüz günümüz yok, kısası.
Örneğin aşağıdaki kırım-kıyım haberleri, çok değil, bu ayın ilk yirmi günü içinden derlendi. Rastgele yöntemle. Benzer birçok kırım-kıyım haberinin içinden.
Okuyalım:
* “Düzce’nin Akçakoca ilçesinde 6 yaşındaki oğlu A.E.A’yı ellerini iple bağlayıp darp eden babası T.A. ve onun annesi S.A. gözaltına alındı.” (DHA, 02.08.2024)
* “Muğla’nın Ortaca ilçesinde Hasan Aşık ile kardeşi Şahin Aşık arasında alacak-verecek meselesi nedeniyle çıkan tartışma kavgaya dönüştü. Hasan, yanında bulunan silahla kardeşini bacağından vurdu.” (İHA, 03.08.2024)
* “Ankara’nın Gölbaşı ilçesinde 19 yaşındaki genç, tartıştığı 24 yaşındaki ağabeyini pompalı tüfekle öldürdü. Polis olayla ilgili soruşturma başlattı.” (İHA, 04.08.2024)
* “Ankara’da rehin aldığı anneannesini öldüren eski bakanlardan Abdüllatif Şener’in oğlu Bedirhan Şener’in adli psikiyatri hastanesindeki işlemleri sürüyor.” (İHA, 07.08.2024)
* “Ankara’daki evine izinli olarak gelen Hatay İl Emniyet Müdürlüğü bünyesinde görevli komiser yardımcısı Veysel Öztürk, eşi Hasret ile çocukları Mustafa ve Nisa Nur Öztürk’ü öldürdükten sonra aynı silahla hayatına son verdi.” (AA, 13.08.2024)
* “Manisa’da Ömür Özfidan ve kızı Ayten Gül Özfidan, yakınları tarafından evde ölü bulundu. Cesedi mutfak tavanına asılı bulunan Özfidan’ın kızını boğarak öldürdükten sonra intihar ettiği değerlendiriliyor.” (DHA, 20.08.2024)
***
Şakası kaldı mı işin?
Şuydu, buydu, şöyleydi, böyleydi, gaz bulduk, petrol çıkarıyoruz, Ay’a sert iniş yaptık, uçuyoruz, kaçıyoruz derken bir dünya laf salatasının ortasında tam donanımlı bir CİNNET TOPLUMU olduk vesselam!
Evde, okulda, trafikte, adliyede, hastanede, postanede, her yerde...
Şiddet, cinnet dört yanımızda kol geziyor.
Hal böyleyken işin gerçek sorumluları ne âlemdeler?
Yani “Külliye” eşrafı?
İthal “ekonomi” bakanımız?
“Adalet” dağıtıcımız?
“Aile ve sosyal hizmet” kurmayları?
Ve ille de “eğitim” bakanımız?
“Milli eğitim”imizin komutanı?
Tabur tabur danışman ordusu?
Genel müdürler, müdürler, müdürler, müdürler?…
Söyleyelim: Bambaşka dünyalardalar! Büsbütün başka dünyalarda…
Fantastik argümanlar, cicili biçili sözler, törenler, palavralar, şakşaklar, kıvırmalar, kasılmalar, gerinmeler, geğirmeler arasında kös dinleyen nâzırlar, âlimler, nâşirler, gazeteci kılıklı milyarder mübaşirler, Beştepe çevresinde fır dönen çorbacılar, çanak çömlekçiler, müdürler, müdürler, müdürler!
“Ekonomist”imiz taze biten yalanının yenisini hazırlarken “pedagog”umuz “maarif”imize yeni hurafeler tıkıştırma derdinde. Yukarıdaki birkaç haber örneğinde görüldüğü gibi kardeşini, eşini, çoluk çocuğunu, anasını, anneannesini vuranların, kesip doğrayanların hepsi din iman yoksunu da beyefendinin “maarif modeli” hem onları hem sıradaki cinnetperestleri yola getirecek!
Milyonlarca çocuğumuzu, gencimizi edilginleştirmeyi, bencilleştirmeyi, onların yaratıcılığını köreltmeyi amaçlayan bir kafa, “eğitimci” kafası olabilir mi?
Olabiliyor ne yazık ki.
Sorumluluk kaçkını, kendine güvensiz, üretimden kopuk, biatçı, bağımlı, korkak, savurgan, hastalıklı, kendilerine bile yabancılaşmış “dindar ve kindar” kullardan oluşmuş 21. yüzyıl dünyasının “maarif modeli” ürünleri?...
Olabiliyor ne yazık ki.
Dahası, bir “eğitim yönetimi”, toplumsallaşma bilincini, dayanışma ve hoşgörü iklimini yok etme peşinde canhıraş bir çaba içinde olabilir mi?
Bal gibi oluyor işte!
Böyle olunca kendi anlatımıyla “bizim SeTeKa dediğimiz yapılar”la iş tutmaya kararlı bir kafa, güya adam etmek için yıllarca “okul” denen türlü çatılar altında yıllarca elinden geçirdiği çocukların içinden kardeşini bıçaklayan, annesini doğrayan, komşusunu kurşunlayan, çocuğunu boğan, eşini katleden deste deste psikopatın varlığından rahatsız olur mu?
Olmadığı ortada!
Normal bir ülkede normal bir yönetici olmak, şu işlerin hepsi bir yana, bir tanesi yaşandığında bile uyku kaçırmalı, vicdanları hoplatmalı, yüzleri kızartmalı!
Var mı ortada böyle bir yüz?
Hak getire.
Aklına yandığımın düzenbazları!
Dönüp bakın ki iş neredeyken nereye geldi!
“Cennete giden yol” yalanıyla cinnetin göbeğine kodunuz ülkeyi!
Bu delirmişlikten, bu çıldırmışlıktan çıkmanın yolu belli: "Hayatta en hakiki mürşit..."
Fitne fesatla “cennetmekan”a değil, “cinnetmekan”a varılır, işte böyle.
Çözüm belli, bütün açıklığıyla: “Hayatta en hakiki mürşit…”
Bilimle çıkacağız bu cehennem yolculuğundan.
Az kaldı.