Otantikliğin Yitimi Üzerine
Otantikliği kişinin gerçekten kendi olma bilinci ve durumu olarak tanımlayabiliriz. Peki şu halde böyle bir şey ne kadar mümkün olabilir? Hiçbirimizin artık istesek de kendimizin olamadığı, baştan çıkarıldığımız bir dünyada yaşıyoruz. İnsanın kendi olma bilinci her gün reklamlar, propagandalar, süper mağazalar, süper alışveriş merkezleri, bilimum tatlandırıcılar, büyüleyiciler, kutlulaştırıcılar ve baştan çıkarıcılar tarafından ele geçirilmiştir artık. İnsanın seçme özgürlüğü ve iradesi tartışmalı hale gelmiştir ve artık yapılan seçimlerin mantıksal veya gerçekten ihtiyaç gereği olup olmadığı noktasında hiçbir fikrimizin olmadığını söyleyebiliriz.
İnsanların toplumsal ilişki ve etkileşim kalıpları içerisinde nasıl oluyor da kılıktan kılığa girerek şekil ve hatta öz değişikliğine gitme ihtiyacını duyduklarını anlamaya dönük çabanın sosyolojik düşünce tarihinde sembolik etkileşimcilerin ilgi alanlarından biri olduğunu söyleyebiliriz. Ancak sembolik etkileşimcilerin insanı yaratıcı, aktif ve irade sahibi bir eyleyici olarak gören bakış açısının -yukarıda da belirtmek istediğim kadarıyla- en azından günümüz dünyasının türlü baştan çıkarıcı teknikleri tarafından geçersizleştiğini söylemek gerekir. Kişi artık ne olduğu gibi görünen ne de göründüğü gibi olandır. Özgürlük ve özgürleşme deneyimi tamamen yanılsamalı bir durum almıştır ve sanılanın aksine günümüz dünyası her gün bireyi kişiliksizleştirmekte, edilgen kılmakta, bağımlı bir nesne haline getirmektedir. Böyle bir durumda kişinin gerçekten ne istediğini, neyi sevdiğini veya nelerden hoşlanmadığı noktasında dahi bir fikrinin olduğunu söylemek güçtür. Çünkü kendisine sunulan tercihler büyük ölçüde kendisine ait olmayan tercihler olarak karşımıza çıkmaktadır. Sözgelimi kişi alışveriş yapmaktadır, bir şeyler tüketmektedir ama aslında kızgındır, başka bir sorunu vardır. Tüketim mekanları böylece yalnızca parayı değil, aynı zamanda benliği de tüketir diyebiliriz.
Otantikliğin ve dolayısıyla otantik benliğin yitimiyle birlikte önemli sayılabilecek sonuçlardan biri baştan itibaren planlanmış ve programlanmış bir tertibatın kişiyi nasıl da otoriteye karşı itaatkar hale getirdiğidir. Bu bağlamda otantikliğin yitimi ile otoriteye itaat arasındaki ilişkinin boyutları ve derinliğine dair yapılacak araştırmaların önemli olduğunu düşünüyorum.
Yazan: Hamit Ölçer, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi, Sosyoloji, Doktora Öğrencisi
Sosyoloji07 Haziran 2024 12:47