Nirvana Sosyal

Anasayfa Künye Danışmanlar Arşiv SonEklenenler Sosyal Bilimler Bilimsel Makaleler Sosyoloji Fikir Yazıları Psikoloji-Sosyal Psikoloji Antropoloji Tarih Ekonomi Eğitim Bilimleri Hukuk Siyaset Bilim Coğrafya İlahiyat-Teoloji Psikolojik Danışma ve Rehberlik Felsefe-Mantık Ontoloji Epistemoloji Etik Estetik Dil Felsefesi Din Felsefesi Bilim Felsefesi Eğitim Felsefesi Yaşam Bilimleri Biyoloji Sağlık Bilimleri Fütüroloji Edebiyat Sinema Müzik Kitap Tanıtımı Haberler Duyurular İletişim
Dolunay Güncesi-3: Asgari Ücret ve “Kredi Kartına Takla Attırmak”

Dolunay Güncesi-3: Asgari Ücret ve “Kredi Kartına Takla Attırmak”

Sosyal Bilimler 10 Haziran 2024 23:36 - Okunma sayısı: 409

Barış AKKURT

Dolunay Güncesi-3: Asgari Ücret ve “Kredi Kartına Takla Attırmak”

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Mayıs ayı itibariyle on iki aylık enflasyonu yüzde 75,45 olarak açıkladı. Enflasyon Araştırma Grubu (ENAGrup) ise bu oranı yüzde 120,66 olarak hesapladı. Bunun yanında, çalışanların büyük çoğunluğunun asgari ücret aldığı koşullarda, Temmuz ayında asgari ücrete bir zam yapılıp yapılmayacağı bile belirsiz. Ücret artışı sağlansa bile enflasyon oranının çok altında olacağını da tahmin edebiliriz.

Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (Türk-İş) Mayıs ayı Açlık ve Yoksulluk Sınırı araştırmasına göre; dört kişilik bir ailenin açlık sınırı, sadece gıda harcaması göz önünde bulunduruluyor, 18.969 lira olarak tespit edilmiş. Yoksulluk sınırı ise, 61.788 lira. Asgari ücretlinin bugün aldığı 17.002 lira açlık sınırının da altında bir rakam. En azından yoksulluk sınırında yaşayabilmek için evin dört ferdinin de çalışıyor olması gerekiyor bu hesaba göre. Burada adaletsiz, vicdani olmayan bir durum var.

Asgari ücretin arttırılmaması gerektiğini, enflasyonu daha da şişireceğini söyleyenlerde etik değerlerin erozyona uğradığı rahatlıkla söylenebilir. Ekonomi bilimine yaslanarak önerildiği iddia edilen bu yaklaşımlar insansızlıkla malul. Sanki kötü ekonominin sorumlusu asgari ücretliymiş gibi bedeli ona ödetmeye çalışmak kabul edilebilir bir durum değil. Asgari ücret artışıyla birlikte, emeklilerin ve asgari ücretin üzerinde bir maaşla çalışanların da zam beklentisine gireceği açık. Bunun sonucunda, talep artışıyla birlikte, enflasyonun artacağı da sır değil. Durum bu olmakla birlikte bu dar boğazın sorumlusu dar gelir grubundaki çalışanlar da değil elbette. Oysaki ekonominin yapısal sorunları düşünüldüğünde hesabı çalışanlara kesmek kolaycılık. Temel ihtiyaçlarını giderme konusunda zorlanan insanlar için bu artış en azından kısa bir dönem de olsa rahatlama anlamına gelecek oysaki.

Bölüşümde yaşanan adaletsizlik dolayısıyla tabandan yukarıya doğru bir servet transferi de gerçekleşiyor. Para parayı çekiyor, yoksul daha da yoksullaşırken zengin için yeni olanaklar doğuyor. Altta kalanın canı çıkıyor. TÜİK’in yüzde 20’lik gruplar halinde incelediği 2014-2023 gelir dağılımı anketine göre, 2023 yılında en varlıklı yüzde 20’lik kesim kalan yüzde 80’lik kesime denk bir gelire sahip. Toplam gelirin yarısını elinde tutuyor. En yoksul yüzde 20’lik kesimin toplam gelirden aldığı pay ise, sadece yüzde 5,9. Bu sayı kabul edilebilir sınırların çok ötesinde. Taban ve tavan arasında bir uçurum var. Yaşamlarını güçlükle idame ettirmekte olan bu kesimlere biraz daha sabır tavsiye etmenin kabul edilebilir bir açıklaması yok. Bölüşüm mekanizmaları oldukça çarpık. Öyle anlaşılıyor ki bir orta tabakadan bahsetmek de giderek zorlaşıyor.

Tasarruf yapamayan, mecburen günü kurtarmaya dönük yaşayan insanlar yorucu ve stresli bir döngünün içinde aynı zamanda. Anayasa’da belirtilen, sosyal devlet ilkesi maalesef pek işlemiyor. Kaliteli bir eğitim ve sağlık hizmeti olanakları giderek azalıyor. Konut ihtiyacı ciddi bir sorun olarak ortada duruyor. Güvencesiz çalışma, işimden olurum kaygısıyla insanları suskunlaştırıyor. Bir yandan, sendikal yapılanmalar artık işlevini yerine getiremiyor. Güçsüz, heyecansız ve hantallar. Bu da çalışanların çekincelerini büyütüyor. Sendikalar, koşulların ağırlığı karşısında tepki üretebilmek bir yana bunun altında eziliyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın (ÇSGB) 2024 Ocak ayı istatistiğine göre sendikalı işçi sayısı oranı yüzde 15,22. Oldukça düşük bir oran, örneğin doksanlı yıllar boyunca bu oran ortalamada yüzde 60’ın üzerinde olmuş. Daha sonra bu oran giderek düşmüş. Sosyal Güvenlik Kurumunda (SGK) kaydı olmayan çalışanlar da düşünüldüğünde bu oran daha da aşağıyı gösterecektir.

Şimdilik bu kadar olsun. Yazıyı uzatmayayım. Nasıl ayakta kalmaya çalışıyoruz üzerine de daha sonra konuşalım.

Enseyi karartmayalım. Su akar yatağını bulur elbet.

Yararlanılan Kaynaklar:

www.csgb.gov.tr

enagrup.org

www.isguc.org

www.mahfiegilmez.com

www.tuik.gov.tr

www.turkis.org.tr

Yorumlar (1)

Bahar ağbulut - 11 Haziran 2024 14:53

??????dayan memur dayan işçi dayan emekli... Umudumuzu yitirmeyelim.
SON EKLENENLER
ÇOK OKUNANLAR
DAHA ÇOK Sosyal Bilimler
NASIL BİR ADALET?

Sosyal Bilimler23 Eylül 2024 22:22

NASIL BİR ADALET?

YAPAY ZEKÂ ÇAĞINDA ÖĞRETMENLİK

Sosyal Bilimler22 Eylül 2024 20:55

YAPAY ZEKÂ ÇAĞINDA ÖĞRETMENLİK

Bir şiirin öyküsü:

Sosyal Bilimler22 Eylül 2024 20:23

Bir şiirin öyküsü: "Nasıl müdür oldum?"

OKULLARIMIZA HAFİZE ANALARI VE HÜSEYİN AMCALARI GERİ İSTİYORUZ

Sosyal Bilimler22 Eylül 2024 19:53

OKULLARIMIZA HAFİZE ANALARI VE HÜSEYİN AMCALARI GERİ İSTİYORUZ

Duygusal Kaçış: Nedenleri, Etkileri ve Çözüm Yolları

Sosyal Bilimler19 Eylül 2024 15:33

Duygusal Kaçış: Nedenleri, Etkileri ve Çözüm Yolları

Bütün Aşklar Yalan (mı?)

Sosyal Bilimler23 Mayıs 2024 21:48

Bütün Aşklar Yalan (mı?)

Kartezyen Otoriterlik: Kesin Yargılı Olanlar Üzerine

Sosyal Bilimler03 Mayıs 2024 12:41

Kartezyen Otoriterlik: Kesin Yargılı Olanlar Üzerine

SİNOPLU DİOGENES’İN İNSAN ANLAYIŞI

Sosyal Bilimler08 Mart 2024 20:02

SİNOPLU DİOGENES’İN İNSAN ANLAYIŞI

İSLAMOFOBİ TARTIŞMALARI I: FETİH, İŞGAL VE ŞİDDET

Sosyal Bilimler31 Ocak 2023 17:18

İSLAMOFOBİ TARTIŞMALARI I: FETİH, İŞGAL VE ŞİDDET

Türkiye’de Rektör Belirleme Sürecinde Yaşanan Değişikliklere İlişkin Öğretim Üyelerinin Görüşleri 1

Sosyal Bilimler24 Ekim 2022 23:16

Türkiye’de Rektör Belirleme Sürecinde Yaşanan Değişikliklere İlişkin Öğretim Üyelerinin Görüşleri 1