Sayın Milli Eğitim Bakanı,
Yirmi iki yıldır iktidar olan partinin dokuzuncu bakanısınız.
Üst-ün başarılar diliyorum.
Ayrıca, beş yılı müsteşarlık, beş yılı rektörlük, bir yılı bakanlık olmak üzere görev yaptığınız on bir yıl boyunca sarayın kayıtsız koşulsuz desteği ile özelde MEB, genelde ülkenin geleceğine damgasını vurmuş bir isimsiniz.
İşte bu nedenle size yazıyorum, işte bu nedenle ilk mektep talebesinin bile kolayca anlayacağı dilden soruyorum...
1. Şu günlerde resmi ve özel her kademede yer alan okullarında mezuniyet törenleri düzenleniyor.
Hani mezuniyet törenleri ile ilgili görüş üstüne görüş yayımladığınız halde, yasak üstüne yasak koyan taşra teşkilatı yöneticilerine rağmen, eğitim öğretim yılı boyunca bir gün dahi okula gitmeyen binlerce öğrenci de bu törenlere katılıp mezun oldu.
Haberiniz var (mı?)...
Bu öğrencileri okul yöneticileriniz neden mezun etti, bu öğrenciler nasıl mezun oldu?
Bu mezuniyetin olası sonuçları nelerdir?
Acaba, öğretmenlerin zil çalmadan veya çalar çalmaz okulu terk etmesinin yanıtı burada mı gizli?
2. Önümüzdeki hafta öğrencilerimiz karne ve/veya diploma alarak tatile girecek, mezun olacak.
Verdiğiniz karnelerin, diplomaların bir işe yara-ma-dığını biliyor musunuz?
Doğru, diplomalı işsiz sayısını TÜİK bilir, o da nasıl bilir, siz daha iyi bilirsiniz.
3. On iki yıl boyunca verdiğiniz eğitim neden üretime yönelik değil?
Yoksa büyük bir tüketim toplumu olduğumuzun farkında değil misiniz? Peki, bu fiili durumda dahliniz var mı, yok mu?
Merakımı maruz görüp kızmayın lütfen. Hatalı ben değilim vallahi. Hata "Ağaç yaş iken eğilir." diyen atalarımızda.
4. Yine on iki yıl boyunca verdiğiniz eğitim sayesinde gençler arasındaki şiddetin tavan yaptığının farkında mısınız?
Bırakın erkek öğrencileri kızların ettiği küfürlerin neler olduğunu düşündünüz mü?
Ayrıca, kaç ilkokul, kaç ortaokul, kaç lise öğrenciniz sigara içiyor? Uyuşturucuya batan öğrenci sayısı belli mi, değil mi?
Soru basit: "Ne'den?"
5. Bu on iki yıl sonunda verdiğiniz öğretimin somut çıktılarından görüleceği gibi okuma yazma bilmeyen, dört işlem becerisi edinemeyen kaç öğrenci var, sebep?
Bu hafta sonu yapılan üniversite sınavında kaç öğrenci sıfır çekecek, kaç öğrenci sıfırın altını görüp buz tutacak?
Mevzu ile ilgili geçen seneki durumumuz ne idi?
6. Suçlu öğretmen ise o öğretmeni yetiştirenin, yetiştirilen öğretmeni vicdanları yaralayan mülakatla atayanın suçu var mı, yok mu?
İnan olsun hiç güleceğim yoktu. Gördüğüm kadarıyla hiç de "tek-in" olmayan Öğretmenlik Meslek Kanunu geliyor, öğretmen akademisi kuruluyor mu dediniz?
Anladım da, anlamadığım şey örtük amacınız ne?
7. Özel okul sayısı yüzde kaçtan yüzde kaça çıktı sayın bakan? Özel okul ücretlerine ne kadar zam yapıldı? Bu zamma rağmen öğretmen ücretleri ne kadar, niye bu kadar?
Öğretmenleri, aday öğretmen, öğretmen, uzman öğretmen, başöğretmen olarak ayrıştırmadan muradınız ne idi, hedefe ulaştınız mı?
8. Ya şu "Türkiye yüzyılı maarif modeli"ne ne demeli?
Model yürürlükte, hayat buldu.
Bir profesör olarak bu modelin ülkeyi nereye götüreceğini bilmiyor olamazsınız.
Gerçi okullarınızda çoktandır "Türkiye yüzyılı maarif modeli" uygulanıyor.
Çünkü, laik eğitim fiilen sona erdi. Atatürk, dile bile alınmıyor. Ders kitapları hurafelerle dolu. Sınıflarda tabut, sınıflarda ağıt, tufan. Ulusal bayramlar ya yasak savma kabilinden kutlanıyor ya da...
Her köşe başında bir merdiven altı yapı var. Medreseler mi dersin, tarikat cemaat yurtları mı dersin, kaçak kuran kursları mı...?
Oysa, öyle cevval öğrenciler var ki, halının altına süpürdüğün çerin, çöpün tozunu atacak cevval öğrenciler...
Örnek mi?
(Öğretmen, çocukların zekâlarını ölçmek için şöyle bir soru sordu: “Söyleyin bakalım, 50 kg elmayı taşımak için ne gereklidir?..”.
Bir öğrenci ayağa fırladı ve şöyle dedi: “Bu elmalar özel sektöre aitse küçük bir at arabası, devlete aitse bir TIR gereklidir öğretmenim...”.)
9. Allah aşkına hiç atanmayan öğretmen babası oldunuz mu, sayın bakan?
Ya atan(a)madığı için intihar eden akraban; kasiyerlik, tezgahtarlık, amelelik yapan komşun...
Ya da aynı okulda, aynı işi yaptığı halde asgari ücrete mahkum olan, kaderine terk edilen hısımın..
10. Sahi şu MEB Şurasından bir haber var mı? Gerçi üyeleri eğitimci olmayan "Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu Başkanlığı" varken benimki de soru işte.
Olsun, inat bu ya, bir soru daha: "Lise niçin zorunlu, ana okulu niçin zorunlu değil?"
11. Yanıt, yanıt yok!
"Niçin?" demiyorum zira ben buldum sayın bakan.
a) İlk önce Atatürkçüler, laikler, yurt severler, devrimciler suçlu.
b) Arkasından muhalefet...
c) Sonra öğretmenler.
d) Ve binalar.
e) Veya kindar ve dindar olmayan akıl ve bilim dostları.
f) Yahut bir türlü önlem almadığınız sosyal med-ya...
12. Haklısınız.
Karşınızda kadrosu, programı, işlevi olmayan, gölgesinden korkup gölge etmeyen bir gölge bakan var.
Üstüne üstlük yandaş ve candaş sendika(lar)...
Öyle ya, at da senin, tır da...
13. Yine haklısınız.
Karne notunuz sıfır.
Kaldınız.
Buna rağmen oku(ya)mayacağınız bu mektubu niye size yazdım ki?
Galiba mercide de, isimde de yanıldım.
Olsun!
Kim bilir, o sessiz çoğunluk "Sevdanın görünmeyen adresinde ikamet ediyorum, vuslata az kaldı..." diyerek el etek öpenlere inat ayağa kalkar, bütün zincirleri kırar atar.
Tıpkı, Atatürk Türkiye'sinin başı dik gençlerinin yaptığı gibi...
14. Bu arada hissettim sayın bakan.
Hoşunuza da gitti.
Ancak merak edip bıyık altından gülerek, yine de sordunuz: "Neden"?
"Neden, Milli Eğitim Bakanına Mektup" değil de, "Maarif Vekiline Name...".
Eee, arap(ça) ile bu kadar haşır neşir olmuşken başka başlık uygun olur muydu?
Olmazdı efendim, bizce de uygun olmazdı, sizce de...