Sağlık Sistemi Komada Mı?
Güzel ülkemizin birbirini ağdırmayan, biri diğerinden daha önemli, aslında birbirine bağlı üç temel sorunu var.
Bu temel ve çookkk büyük sorunlar şunlar:
Neden?
Aç insan eğitim alamıyor. Eğitim alamayan salla pati yaşıyor. Salla pati yaşayan salla pati yaşatıyor.
Öte yandan sağlıklı ve dengeli beslenemeyen aç insanın sağlığı bozuluyor.
Nişasta ağırlıklı beslenmeye çalışan insanlar çok erken yaşta şeker hastalığına yakalanıyor. Kalp damar hastalıkları, mide bağırsak hastalıkları, tansiyon, kanser bu insanların kapsını daha erken çalıyor. Çünkü ekmek ağırlıklı beslenme vücudun kimyasını bozmakla kalmıyor, düşünce dahil organizmayı alt üst ediyor.
Aç insan bu gerçeği göre göre malesef ekmekle karnını doyurmaktan başka çare de bulamıyor.
Bu genel durum bir başka genel duruma da sebep oluyor.
Hastane sorunu.
İnsanlar doğal olarak hasta olunca ne yapıyor? Hastanelere başvuruyor. Özelde hastanelerin, genelde sağlık sisteminin kendisi daha ağır hasta.
Çünkü hastane randevusu almak ömre tabi.
Yok MHRS...
Olmadı Alo 182...
Dahası e nabız...
Büyük bir sarmal.
Oysa daha üç beş yıl önce büyük ümitlerle aile hekimliği sisteme dahil edilmişti. Amaç aile hekimliği yoluyla hastanelerdeki yoğunluğu azaltmaktı.
Aile hekimliğinin birinci basamak olma özelliğinden yararlanan hastalar buradan geçmedikçe hastaneye gidemeyecekti.
Ne oldu?
Aile hekimliği işe yaradı mı?
Yaramadı.
Üstelik hem aile hekimleri mağdur oldu, hem de hastalar.
Arkasından, "İlaç kuyruğunda insanlar ölüyor, insanlar hastanelerde rehin kalıyordu.","Nereden nereye", diye diye şehir hastaneleri oluşturuldu.
Yandaş müteahhitlerin yaptığı hasta garantili bu hastaneler adeta kara delik gibi ülkenin kaynaklarını yutuyor.
Yani öyle anlaşılıyor ki, "Şehir hastanelerine yılda bu kadar insan hasta olacak, sana gelecek, sen de bu hastalar üzerinden şu kadar gelir elde edeceksin." diye düşünülmüş.
İşte tam da burada şeytanın avukatlığına soyunasım geliyor.
Ve şu deli soruyu soruyorum kendi kendime: "İnsanlar acaba aç kalsın da, hasta olsun ki, hastaneler para kazansın mı isteniyor? Bunun için insanlara az maaş verip alım gücünü düşünmeyip de ne yapalım?"
İnan olsun haklılar (!)
Neyse hafta sonu kendisi emekli hemşire olan eşimin mevsimsel rahatsızlığı nedeniyle acildeydim.
Bir zamanlar Ankara'nın en kudretli hastanesi olan bir mekan.
Acil ana baba günü gibi. Tıklım tıklım ve nefes alınacak hal yok.
Sıra almak ömre tabi. Çalışanların suratı adeta sirke satıyor.
Sıra alıp beklemek, hele hele ateşler içinde, titreye titreye beklemek ölüm.
On, on beş, yirmi dakika, yarım saat, bir saat, bir buçuk saat, iki saat o halde nefes alamadan sıranın gelmesini beklemek.
Olacak iş değil.
Bir anda, "Bir yerine iki doktor, iki yerine üç doktor çalışsa diye düşünürken aklıma geliyor, ülkede çalışacak doktor mu kaldı ki, çalışsın." deyiveriyorum.
Gözüm ekranda, kulağım insanlarda iken kalkıp soruyorum, "Ne oldu bizim sıra?"
Cevap manidar" "Beyefendi çok aceleniz varsa az ilerde özel hastane var, üstelik sıra filan da yok..."
Oysa ben altmış yaşına gelmiş, emekli bir yurttaşım. Birinci sınıf devlet memurluğundan otuz beş yıl devlete hizmet ederek emekli olmuş bir öğretmenim. Eşim de aynı koşulları taşıyan bir yurttaş. Biz de bilmiyor değiliz özel hastaneyi de, neyse...
Ağrımıza gidiyor, muayene filan ol(a)madan bir başka devlet hastanesine başvurduk.
Neyse ki hastalar anlayışlı çıktı da halimizi görenler sırayı bize verdiler.
Eve gelip düşündüm derin derin. Henüz bakıma muhtaç değiliz. Dizimiz tutuyor.
Ya yarın elimiz iş görmese, bakıma muhtaç hale gelsek kendisi komada olan sağlık sistemi bizi ne hale getirir ki...
Ben de biliyorum be dostlar, inan olsun ben de bilmiyorum ama özel hastaneler zinciri olan biri bakanlık koltuğunda oturduktan sonra her şey mübah galiba.
Üstelik eşyanın tabiatına aykırı olsa da mübah olmasa da...