İnsan -çeşitli ilkel ihtiyaçlarını giderebilmek ya da korkularından güvende olabilmek için - bir başka insana, ya da benzer ihtiyaçlarına çözüm sunabileceği ümidiyle bir inanca (ki bunun dini olma şartı yoktur), bir makama veya kuruma bir kere biat etmeye, teslim olmaya görsün, psikolojik çapaların en güçlülerinden birisi atılmış olur…
Kör-sağır edilen ve neredeyse tüm refleksleri felce uğratılan, o hep ‘büyük sıfat ve betimlemelerle’ özendirilen ve onları birilerinin kendi hesapları için tasarladıkları rüyalara ortak etmek için ustalıkla kullanılan - bazı kadim bilgelere göre insan bedenine gizlenmiş ilahi doku olduğu da düşünülen - ‘insan vicdanının’, tüm yüce değerlere rağmen ucuz ‘menfaatler’ ya da ‘ortak olunan rüya tasarımcılarının’ kendi planları uğruna satılığa çıkartıldığı insanların dünyasındaki alçak bir davranış eğiliminden bahsediyoruz: ‘BİAT’.
“Biat, yani insanın -veya insanların - kayıtsız şartsız bir şekilde bir kişi, düşünce ya da grubun hakimiyetini, yönetimini kabul edip ‘kalbini ve zihnini’ teslim etmesi hali bir hastalıktır” desek yanılmayız diye düşünüyorum.
Bilişsel çelişki kuramında da olduğu gibi ‘bir biat dokusuna dahil olan kişi ya da kişilerin, mevcut hallerinin sağlıksızlığını kendilerinin de çeşitli defalar görmelerine veya fark etmelerine rağmen, ortak rüya alanının dışından yapılan herhangi bir ‘mantıksal izahatı’ anlayabilecek, idrak ya da kabul edebilecek zihinsel sağlığı çoktan kaybetmişlerdir. Bu nedenle, o kişi veya kişilere içinde bulundukları olumsuz durumu anlatmanın bir anlamı olmayacaktır.
Aksine, ‘tamamen iyi niyetle’dikkatlerini çektiğiniz ‘hakikatler’ bu kişi ya da kişilerden o zamana kadar aldıkları kararları, dahil olunan ‘kutsal’, ‘anlamlı’, ‘değerli' düşünceleri reddetmelerini isteyerek ‘aslında onları kendilerini reddetmeye’ zorladığınız gibi bir hisse kapılacaklar ve bu hissiyatın neticesinde biat atmosferini terk etmedikleri gibi ‘kendilerini çok güvende hissettikleri o alandan çıkmalarını teklif ettiğiniz’ için, sizlere öfke kusacak, daha da üzerlerine giderseniz iletişimi kesecek, belki beklemediğiniz ölçüde saldırganlaşacaklardır.
Vazgeçemeyeceklerdir, çünkü biatlarından vazgeçiş, tüm karar ve davranışlarının, yani kendilerinin inkârı anlamına gelecektir.
Bu da bilinçdışının (bilinçaltının) güvenliğini tehdit eden ciddi bir saldırıdır.
Bu durumla yüzleşmekten ve kendi kimlikleriyle çelişmektense - biat edilen kişi ya da müesseselerin yanlışları ispat edilse dahi- eski konumlarında sabit kalmak, kişiler için güvenliklerinin temini anlamına gelecek ve orada kalmak neredeyse her zaman tek ve en güvenli tercih sebebi olabilecektir.
Bu tür kişilere bir sohbet sırasında ‘kazara’, veya planlı ve bilinçli bilgilendirmeler şeklinde yapılan‘farkındalık ve uyanış’ çağrıları,onlar o reflekslerin dondurulduğu ilk biat süreçleri sırasında içinde bulundukları saflık, cehalet, acziyet veya muhtaçlıktan dolayı kendilerini ve biat etmek adına içinden geçtikleri ‘coşkulu duygusal anları, beyin yıkama seanslarını ve yaşanan onca içten teslimiyet provalarını’inkâr etmekte fevkalade zorlanacaklardır.
Bu zorlanmanın nedeni, az önce de ifade ettiğimiz gibi, kişilerin öz kimliklerini reddetmekteki korkuları ve bununla bağlantılı gönülsüzlükleridir.
Bir diğer neden de 'ortak rüya alanının paylaşılmasının getirdiği güçlü bağımlılıklar ve o ortak atmosferin sisli dünyasından beslenen korkularıdır'.
Bu nedenle, siz falanca filanca grup üyelerine ve/ya terörist oluşumların parçası olmuş insanlara kendinizi parçalayarak hakikatleri anlatsanız da maalesef çoğu zaman kimsenin sizi anlamak ve yollarından ayrılmak gibi bir eğilimleri olmayacaktır,olamayacaktır.
Bu durum öyle acıdır ki, bazı zamanlar kişi her şeyi tüm çıplaklığıyla görüp anlıyor olsa da içine battığı çamurdan çıktığında bir başka karanlığın içine, kimsesizliğin ve toplumsal baskılara maruz kalacağı endişesiyle mevcut yerini muhafaza etme eğiliminde davranışlar dahi sergileyebilecektir.
'Neden böyle yapıyorsun?' sorusu karşısında ise 'çaresizim, başka bir çözüm yok' serzenişiyle savunma yapabilecektir.
Hani bazı cemaatlerdeki veya farklı terör gruplardaki insanlarla ilgili şu veya benzeri soruları soruyoruz ya:
'İyi eğitimli, aklı başında insanlar nasıl oluyor da böylesine kirli bir oluşumun içinde yer alabiliyorlar?'.
İşte sebebi en basit anlatımıyla bu dostlar:
'İnsanlar kendi ön tercih ve kararlarından vazgeçtiklerinde, kendilerine ve öz kimliklerine ihanet ettikleri hissiyatıyla korkuyorlar ve güvenliklerini tekrardan temin etmek adına hatalarına sımsıkı sarılıyorlar.’
Sevgi ve saygıyla, Murat Kaplan