Üniversiteler toplumsal gelişimin merkezindedir. Üniversiteler, toplumların kalkınmasında, gelişmesinde ve saygınlığında, öncü; ekonomik ve siyasal yaşamında en etkin rol oynayan bir kültürel iletişim merkezidir. Üniversiteler yöresel, bölgesel, ulusal ve küresel olarak toplumların sosyal ve ekonomik refahı için yaşamsal bilgiyi yaratır, korur ve yayar.
UNESCO’ya göre üniversiteden artan beklentilerin, bu kurumlar üzerinde yarattığı baskı, üniversitelerin rollerinin önemli ölçüde değişmesine yol açmıştır. Artık Humboldt’un da Veblen’in de Weber’in de “üniversiteyi üniversite yapan saf bir meraktır? söylemleri geçerli değildir. Çünkü üniversitelerden beklenti bilgi üretimiyle bir an önce ekonomik gelişmeye ve yeni iş olanaklarına katkıda bulunmalarıdır. Bugün bilinen pek çok disiplinin ortadan kalktığı ve yeni adlar altında matris şekilde örgütlenmiş yeni disiplinlerin ortaya çıktığı üniversiteye tanık olmaktayız. Bunların pek çoğu disiplinlerarası bir özelliğe sahiptir. Yeni üniversite, değişik disiplinlerin kazandırdığı bilgi ve beceriler çerçevesinde dış dünyayı algılayabilme ve üzerinde düşünebilme becerisini geliştirmek amacı ile disiplinlerin bilgi ve yöntemlerinin birlikte kullanılabileceği öğretim sürecini önemseyecektir. Genel olarak odaklanma, üniversiteyle endüstri arasında çalışan bağımsız kuruluşların yaratılmasından, üniversiteye yeni özellikler ve işlevler eklenmesine doğru kaymıştır. Günümüzde hemen her AB ülkesinde üniversite buluşlarının patent, lisans ve araştırma gelirleriyle korunması, üniversitelerce oluşturulan şirketler ve ortaklıklar yoluyla yeni kaynakların yaratılması, bölgesel-ulusal kalkınmaya, zenginleşmeye katkıların artırılması ve yaşam boyu eğitim gibi konular üzerinde uygulamalar ve yoğun tartışmalar sürmektedir. Bütün olarak ele alındığında üniversitelerin kendi kaynağını yaratması ve bunu bulunduğu piyasa koşullarını dikkate alarak (rekabet, diğer üniversiteler, farklılaşma vb.) gerçekleştirmesi beklenmektedir. Yansıra küreselleşme ve bilgi toplumunun dinamikleriyle birlikte, üniversiteler, bir taraftan kurumsal, akademik ve mali özerkliğe kavuşup, bu özerklik ve özgürlük karşısında, topluma ve ilgili kuruluşlara hesap verme göreviyle yükümlenirken, diğer taraftan da karar verme yetkilerini diğer toplumsal paydaşlarla birlikte kullanmaya başlamıştır (Nohutçu, 2006; Çiftçi, 2010; Dayar, 2010; Balyer & Gündüz, 2011; Şimşek & Adıgüzel, 2012; Erdem, 2013; Şahin & Alkan, 2016).
Kaynaklar
Balyer, A. ve Gündüz, Y. (2011). Türk yükseköğretim yönetim sisteminde YÖK ile yaşanan paradigmatik dönüşüm: Vakıf üniversiteleri çelişkisi. Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 31 (2), 69-84
Çiftçi, M. (2010) Girişimci üniversite ve üçüncü kuşak üniversiteler, Dumlupınar Üniversitesi SosyalBilimler Dergisi, 27, 341-348
Dayar, E. (2010). Üniversiteler dünyaya sahip oluyoruz derken ruhlarını kaybedebilirler mi? 8 Mayıs 2013 tarihinde <acikarsiv.atilim.edu.tr/ browse/49/> adresinden erişildi.
Erdem, A. R. (2013) Bilgi toplumunda üniversitenin değişen rolleri ve görevleri, YükseköğretimDergisi, 3 (2), 109-120
Nohutçu, A. (2006). Bilgi toplumunda yükseköğretim Kurumları’nın yeniden yapılandırılması ve yönetimi: Başlıca eğilimler, gelişmeler ve Bologna süreci. Bilgi Ekonomisi ve Yönetimi Dergisi, I(I-II), (Özel Say›), 50-66.
Şahin, M. & Alkan, R. M. (2016) Yükseköğretimde değişim dönüşüm süreci ve üniversitelerin genişleyen rolleri, Eğitim ve Öğretim Araştırmaları Dergisi, 5 (2), 297-307
Şimşek, H. & Adıgüzel, T. (2012) Yükseköğretimde yeni bir üniversite paradigmasına doğru, Eğitim ve Bilim, 37 (166), 250-260