Türk Milli Eğitiminin Geldiği Son Nokta
Hesapsız, kitapsız; ben yaptım oldu mantığı ile yürütülmeye çalışan Türk millî eğitim sisteminin geldiği son nokta gün gibi ortada, içler acısı.
Okullar adeta fokur fokur, kum kazanı gibi kaynıyor.
İlkokullar, ortaokullar hele hele orta öğretim kurumlarında iş tamamen çığırından çıktı.
Basına yansıdığına göre altmışlı yaşlardaki okul yöneticileri özellikle kız öğrencileri tacizden tutuklandı, tutuklanıyor.
İğrenç mi, iğrenç ne kelime ki...
Düşünürken bile insanım diyen herkesin midesi bulanıyor.
Ayrıca son bir haftadır üç ayrı ilde üç ayrı şiddet olayıyla karşı karşıya geldik.
Bu şiddet öğretmenin öğrenciye uyguladığı şiddet değil. Velinin öğretmene uyguladığı şiddetten de farklı, aklın reddettiği bir başka boyut.
Şu ya da bu ancak genellikle disiplinsizlik, devamsızlık gibi nedenlerle okuldan uzaklaştırılıp, okulla ilişiği kesilen öğrenciler; okulda sigara vb içtiği için disiplin cezası alanlar; öğrencinin kural dışı hal ve hareketlerinin velilerle paylaşılması sonucu öğrenciler öğretmenlerine şiddet uygulamakla kalmıyor, silahla okul basıp, öğretmenini yaralıyor, öğretmenini öldürüyor.
Nasıl...
Yirmi iki yılın sonunda eğitimin geldiği nokta iyi mi? Beğendiniz mi?
Oysa mevcut iktidar bir parola ile yola çıkmıştı. "Dindar ve kindar nesil yetiştireceğiz..." diyerek okulları adeta medreseye çevirenlerin uyguladığı politikalar akademik başarıyı yükseltti mi?
Hayır!
Olumsuz davranışları önledi mi?
Hayır!
Öğrencileri kimlik ve kişilik sahibi yaptı mı?
Hayır!
Gençlere iş bulacağı bir sistem oluşturma konusunda ikna etti?
Hayır!
Peki ne yaptı?
"Dindar ve kindar" nesil yetiştirme planının dindarlıkla ilgili bölümü ateist ve deist yetiştirdi.
Kindarlıkla ilgili bölümü ise hakikaten kindar nesil yetiştirmeyi başardı.
Kime karşı kindar peki?
Yalancılara, üç kağıtçılara, yolsuzluk yapanlara karşı mı?
Hayır!
Ülkeyi soyup soğana çevirerek insanları aç bırakanlara karşı mı?
Hayır!
Uyuşturucu baronlarına, torbacılara karşı mı?
Hayır!
Ya!
Ötesi yok!
Nesil kindar mı? Evet! Kime karşı?
Nesil kendine hizmet eden öğretmenine karşı kindar.
Nesil, anne babasına karşı kindar.
Nesil, karşı cinsine karşı, arkadaşına, komşusuna, akranına karşı kindar.
Nesil; iyiye, doğruya, güzele, barışa, özgürlüğe, demokrasiye, insan haklarına karşı kindar.
Nesil, ara ve namusa, ahlaki ve etik değerlere, aileye ve kurallı yaşam biçimine karşı kindar, hem de dibine kadar kindar.
Nesil; trafikte, sokakta, otobüste, parkta, oturduğu yerde, uykuda, rüyada bile herkese, her kesime, kendine karşı kindar.
İşte bu fiili durum ortada iken, akademik başarı yerlerde sürünürken, davranış problemleri almış başını gitmişken, okul terki tavan yapmışken, öğretmen kalitesi yok olmuşken bizim MEB ne yapıyor?
Öğretmen atamayıp ücretli öğretmen görevlendiriyor.
Rehabilitasyon merkezlerine uzaktan verdiği dört artı iki haftalık eğitimle uzman öğretici yetiştiriyor.
Din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenlerini idareci yapıyor.
Devede kulak bile olmayacak öğretmen ataması için mülakat yapıyor.
Okullardaki şiddet olaylarını görmezden geliyor.
Tarikat ve cemaatlerin dernek ve vakıflarıyla sözleşme imzalıyor.
Desliklere tabut getirip on, on iki yaşındaki çocukların psikolojisini bozuyor.
Ülkeyi çağın gerisine taşıyacağı apaçık belli olan "Türkiye yüzyılı maarif modeli" diye bir metni Türk halkının önüne dayatıyor. Sırf bu yolla katrilyonlarca parayı birilerinin cebinde aktarır.
Varsın, olsun!
Bir milyon öğretmenin bir kısmı tacizden tutuklansın. Bir kısmını öğrencisi veya velisi yaralasın. Üçü beşi öğrenci veya veli tarafından silahla vurularak öldürülsün...
Ne çıkar canım.
Sonuçta kader...
Sonuçta kader...