Nirvana Sosyal

Anasayfa Künye Danışmanlar Arşiv SonEklenenler Sosyal Bilimler Bilimsel Makaleler Sosyoloji Fikir Yazıları Psikoloji-Sosyal Psikoloji Antropoloji Tarih Ekonomi Eğitim Bilimleri Hukuk Siyaset Bilim Coğrafya İlahiyat-Teoloji Psikolojik Danışma ve Rehberlik Felsefe-Mantık Ontoloji Epistemoloji Etik Estetik Dil Felsefesi Din Felsefesi Bilim Felsefesi Eğitim Felsefesi Yaşam Bilimleri Biyoloji Sağlık Bilimleri Fütüroloji Edebiyat Sinema Müzik Kitap Tanıtımı Haberler Duyurular İletişim
Mola Süreniz Dolmuştur

Mola Süreniz Dolmuştur

Edebiyat 04 Nisan 2024 17:31 - Okunma sayısı: 647

Barış Akkurt

Mola Süreniz Dolmuştur

Eskidim galiba. Daha doğrusu kendimi eskittim. Hor kullandım bedenimi, düşüncelerimi, duygularımı. Yepyeni bir başlangıç lazım bana. Kökleri eskide, sağlam; ancak bugüne ve geleceğe dair dertleri olan. Kıpırdanmalı, harekete geçmeli şimdi. Değişmeli ve değiştirmeli. Kırgınlıkları, üzüntüleri, konfor alanlarını bir kenara bırakmanın vakti geldi. Hâlâ enerjim var, ruhum küçük bir kıvılcım bekliyor. Bir zamanlar yaşamın sırrını çözdüğümü düşünürdüm. Sonra bulanıklaştı her şey. Kafam karıştı, yıldım. Şimdi bu sır apaçık ortada duruyor yine, hiç kaybolmamıştı zaten. Geride kaldım, paslandırdım kendimi. Oysaki her şey gözümün önünde olup bitiyordu. Göz mesafesinde olmasına karşın görmemeye gayret ediyordum hakikati. Görmek sorumluluk demek çünkü. Yorgunluğumu üzerimden atmanın vakti geldi. Gürül gürül akan bir yaşam bekliyor beni, yine. İçimdeki ben beni bekliyor.

Oldum olası koltuğunu arkaya yatıran tiplere sinir olmuşumdur. Belki de bunu arkada oturana saygısızlık olarak algıladığım içindir. Ben yapmam, yapamam. Bir yandan eciş bücüş kıvrılırken, bir yandan da kitap okumaya çalışıyorum. Öndekini uyarmak istedim ilkin, sonrasında keyfim kaçmasın, diye geri çektim kendimi. Şu yolculuk kazasız belasız bitsin de. Dışarıya bakıyorum. Ağaçlar çırılçıplak. Boş tarlalar uzayıp gidiyor. Uzaklar da karlı dağlar seçiliyor. Elektrik direklerini sayarken yakalıyorum kendimi bir an. Akıp gidiyor önümde zaman. Düşüncelere dalıp dalıp çıkıyorum. Otobüsün havalandırması üşütüyor insanı. Zaten hava soğuk. Muavine söylüyorum. Sağ olsun çözüyor meseleyi.

Güzel, terbiyeli bir çocuk muavin. Yirmili yaşların başlarında olmalı. Yolcu sayımı yaparken, çay-kahve servisine başladığında, valizleri indirip yerleştirirken sanki evine gelen bir misafire gösterdiği özeni gösteriyor. En ufak bir bıkkınlık belirtisi yok. İşini seviyor gibi. Belki de yolculuk bitene kadar bu maskeyi taşımak zorunda, emin olamıyorum. Bir ara gözü elimdeki, yıllara meydan okumuş, eski kitaba ilişti. Gözlerinin bir an için parladığını hissettim. Evet, okuyan da bir çocuktu. Anladım. Bu zamanda bu kitabı bilen bir genç? Güzel bir sürpriz işte. Neyi niçin okuduğunu bilen biri olmalı, diye düşündüm. Bir isteğin olursa söylemen yeterli ağabey, dedi bir süre sonra yanıma gelip. Şaşırdım, hoşuma gitti. Bu ilgiyi görmek biraz utandırdı da beni. Ne de olsa elli kişinin yolculuk yaptığı bir araçtayız.

Yıllar yıllar önce bir otobüs firmasının muavin ilanını görmüştüm bir gazetede. Arayıp görüştüm. Söyledikleri saatte oradaydım. Heyecanlıydım. İşsizdim. Serüvenci ruhum beni yalnız bırakmıyordu bir yandan. Hem gezerim hem de para kazanırım, diye düşünüyordum. Onlarca insan görüşme için bekliyordu salonda. Firma yetkilisi konuşmaya başlar başlamaz benim hayallerim suya düştü. “Gezerim diyorsanız yanılırsınız. Bu ağır bir iş. Dinleneceksiniz ve çalışacaksınız. Yani boş vaktiniz olmayacak.” Bu söz üzerine salondakilerin bakışları altında çıkıverdim oradan. Keyif vermeyecek bir işi neden yapayım, diyordum. Sonrasında keyif vermeyen işleri de yapmak zorunda kaldım ya, neyse.

Dinlenme tesisi denilen yer çöp yığınlarından ve pislikten geçilmiyordu. Çok sıkışmasam tuvalete de gitmezdim. Acıkmıştım ya, kaç günlük olduğu belirsiz bir çorba içmek ya da lekeli çay bardaklarından çay yudumlamak içime sinmiyordu. Garanticiydim. Market bölümünden birkaç bisküvi alıp midemi susturmaya çalıştım. Yarım saat vardı önümde. Gelip gidenleri gözlemlemeye başladım ben de. Hayat hikâyeleri uyduruyordum onlara. Keyifli bir oyundu. Bana benzeyebilecek birilerini bulmaya çalıştım sonra. Gözüm muavine takıldı. Göz göze geldik. Benden bir şeyler vardı bu çocukta.

Bana doğru yaklaştı. Yakınlık duyduğu belliydi. Bir sigara uzattı. Kullanmadığımı söyleyince şaşkınlık gösterdi. Sigara kullanmayan devrimci mi olur ağabey, dedi pırıl pırıl gülümsemesiyle. Esprili, hoş sohbet çocuk belli. Öğrenciymiş. Otobüsün sahibi babasının arkadaşıymış. Parasız kaldığında ya da muavin eksiği olduğunda çalışırmış burada. İşini sevdiğini söylüyordu. Çeşit çeşit insan, bambaşka hayatlar beni çekiyor, dedi. Onlara tasarladığım hayatları giydiriyorum, baya eğlenceli oluyor, diye de ekledi. Öğretmenlik okuduğundan; ancak mezuniyet sonrası bu işi yapamayacağını bildiğinden bahsetti. Atama için merkezi sınava girmeye enerjisi kalmamıştı. Dershanelerde çalışabilirim gerçi ya, üç kuruşa köle gibi çalıştırıyorlar, diyordu. Belki özel okullar, onlar da toy tecrübesiz bir öğretmen isterler mi bilinmez, hem koşullar orada da ağır, dedi. Hiçbir şey olmazsa polisliği zorlarım, ne yapayım ki, diyordu. Sevmiştim onu. Zorunlulukların farkındaydı, açık sözlüydü. Konuşacak birini bulmanın heyecanıyla konuştukça konuşuyor, dur durak bilmiyordu. Zamanın nasıl geçtiğini anlamadık. Cızırtılı, patlak ses ortama hâkim olmuştu birden: “Esen Seyahatin değerli yolcuları mola süreniz dolmuştur. Lütfen otobüsteki yerlerinizi alınız.” Görüşürüz ağabey diyerek otobüse koşturdu. İşine sadıktı. Sorumluluklarını önemsiyordu.

Koltuğuma geçtiğimde kitabımı açtım. Okumaya çalıştım yalandan. Kafam doluydu. Yeni bir başlangıcın eşiğindeydim. Kıpır kıpırdı içim. Gençlik yıllarıma dönmüştüm sanki. Çocuk da içimde bir şeyleri tetiklemiş, yenilenmemi hızlandırmıştı. Kitabın sade ve özensiz kapağına bakındım bir süre. Sonra beni yeniden heyecanlandıran kitabın ismine takıldım: “Ne Yapmalı?” Bu kadar rehavet yeter, bir şeyler yapmalı, diye mırıldandım. Muavin son kontrollerini yapmıştı. Otobüs harekete geçmişti. Yol uzundu, artık gözümde büyümüyordu yalnız.

Yorumlar (5)

Barış Akkurt - 17 Nisan 2024 00:54

Seda Hanım çok incesiniz. Teşekkür ederim. Binnur Hocam teşekkür ederim. Öz Terapi ile ilgili bir değerlendirme yazısını en yakın zamanda yazmaya çalışacağım.

Barış Akkurt - 06 Nisan 2024 12:52

Seda Hanım çok incesiniz, teşekkür ederim. Binnur Hocam ilginiz beni memnun etti. En yakın zamanda kitabınızla ilgili bir değerlendirme yazacağım.

Barış Akkurt - 06 Nisan 2024 06:55

Seda Hanım, çok incesiniz. Teşekkür ederim. Binnur hocam, keyifle yazarım. İlginiz için çok sağ olun.

Seda - 05 Nisan 2024 12:29

Her yazdığı lezzetle okunan yazarımız. Yüreğinize sağlık..

Binnur Yeşilyaprak - 05 Nisan 2024 11:45

İlgi ile okudum.. İçimdeki ben, beni bekliyor cümlesini sevdim. Bu arkadaş benim Öz Terapi kitabımı okusa ve bir değerlendirme yazısı yazsa, ne güzel olur diye düşündüm.
SON EKLENENLER
ÇOK OKUNANLAR
DAHA ÇOK Edebiyat
Hakikatin Çölünde Gezinen

Edebiyat06 Kasım 2024 18:53

Hakikatin Çölünde Gezinen

Sen de mi Brutus SHAKESPEARE, JULIUS CAESAR

Edebiyat26 Ekim 2024 10:18

Sen de mi Brutus SHAKESPEARE, JULIUS CAESAR

ince hikâye

Edebiyat21 Eylül 2024 11:05

ince hikâye

Dostoyevski'nin İnanç Serüveni Üzerine

Edebiyat03 Ağustos 2024 14:26

Dostoyevski'nin İnanç Serüveni Üzerine

Şiirin Nüfuzu

Edebiyat07 Haziran 2024 11:05

Şiirin Nüfuzu

NAZIM HİKMET’İN ŞİİRİNDE VAROLUŞSAL SORUNLAR ve BARIŞ MÜCADELESİ

Edebiyat06 Haziran 2024 14:13

NAZIM HİKMET’İN ŞİİRİNDE VAROLUŞSAL SORUNLAR ve BARIŞ MÜCADELESİ

Edebiyat-Hukuk Savaşları HOWL/ULUMA

Edebiyat03 Haziran 2024 09:47

Edebiyat-Hukuk Savaşları HOWL/ULUMA

Şiir Mitinin Sonu PATERSON

Edebiyat25 Mart 2024 19:49

Şiir Mitinin Sonu PATERSON

Yol Boyunca İçimizdeki Ateşi Taşımak: Cormac McCarthy'nin

Edebiyat12 Şubat 2024 21:16

Yol Boyunca İçimizdeki Ateşi Taşımak: Cormac McCarthy'nin

ALEX KANEVSKY'DEN NOKTALAMA İŞARETLERİ METAFORU VE İNSAN HAYATI

Edebiyat10 Aralık 2023 23:14

ALEX KANEVSKY'DEN NOKTALAMA İŞARETLERİ METAFORU VE İNSAN HAYATI